MHP, TBMM Genel Kurulu'nda, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık ve Orman Bakanlığı bütçesinde adeta fırtına gibi eserek uzun bir aradan sonra ilk kez muhalefet kimliğini ortaya koydu. MHP Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz, "15 Temmuz'dan sonra bir Yenikapı ruhu başladı ama Orman Bakanlığı'nda baskı, şantaj, yıldırma, şantajla emekli etme, yandaşlaşma hızla devam etmektedir. Buradan soruyorum; her tarafta Yenikapı ruhundan bahsedilirken Orman Bakanlığı tuz ruhuyla mı idare edilmeye çalışıyor?” dedi.
Orman Bakanlığı bütçe görüşmesi sırasında söz alan MHP Adana Milletvekili Yılmaz, Orman Genel Müdürü'nün toplantılar düzenleyerek orman mühendisleri üzerinde baskı kurduğunu ileri sürdü. Yılmaz "178 yıllık Orman Genel Müdürlüğü geleneğinde böyle bir şey yoktur. Koltuktan güç alarak, orman mühendislerine baskı yapılarak -üç seçimdir bunu yapıyorsunuz-seçim alamazsınız” dedi.
Bütçe görüşmelerinin yapıldığı Genel Kurul'da konuşan Adana Milletvekili Muharrem Varlı da çiftçilerin içine bulunduğu durumdan dolayı, mazot fiyatı ve hazine arazileri konusunda hükümeti eleştirdi. Yat ve kotra sahiplerinin mazotu daha ucuz kullandığını söyleyen Varlı şöyle konuştu:
“Belki vicdanınıza hitap eder, belki vicdanınızda bir yumuşama olur diye; şimdi, yat ve kotra sahipleri, 1 milyon 700 bin liradan mazot kullanıyor, benim çiftçim traktörüne 5 milyon liradan mazot koyuyor. Yunanistan'da bile ekonomisi battı gitti dediğiniz Yunanistan'da bile çiftçi 1 milyon 700 bin liradan mazot kullanıyor, tarımsal mazot kullanıyor.”
2/B arazilerinin kiralama bedellerinin çok yüksek olduğunu ileri süren Varlı "Normalde çiftçi bir vatandaştan kaça kiralıyorsa o kira bedelinin dahi üstünde fiyatlar sunuyor çiftçiye. Adam, devletin memuru gidiyor, kahveye oturuyor, kahvede çiftçilikle alakası olmayan bir vatandaşa soruyor, o da sırf övünmek için kendi kendine 'Ya, 500 liradan gidiyor kardeşim tarlanın dönümü' diyor. 'Yaz 500 lira.' Ya, insaf edin arkadaş ya, biraz araştırın. O bölgede ilçe tarım müdürlükleri var, o bölgede ziraat odaları var, o bölgede çiftçilik yapan insanlar var. Bunlarla oturun, istişare edin" dedi.
Yüksek kiralama bedellerine Adana'daki Üçdutyeşilova köyünün en güzel örnek olduğunu söyleyen Varlı, köylülerin yüzde 30'unun bile kendi tarlasını alamadığını ifade etti. Varlı, " Üçdutyeşilova köyünde ecrimisil bedeli olarak hak ettiği hâlde tarlasını alamayan çiftçi sayısı kaç tanedir, lütfen araştırın. Değerli Adana milletvekillerine söylüyorum, Tarım Bakanlığı'na söylüyorum ve size söylüyorum Sayın Bakan; lütfen araştırın, hak ettiği hâlde tarlasını alamayan çiftçi sayısı ne kadardır? " diye sordu.Varlı konuşmasına şöyle devam etti:
"Biz üreten insanları korumazsak, üretim yapan insanları korumazsak nereye gideceğiz ya? Sabah oturuyorsunuz, çok güzel kahvaltı yapıyorsunuz; öğlen oturuyorsunuz, çok güzel et yiyorsunuz, sebze yemekleri yiyorsunuz. Kimler üretiyor bunları hiç düşündünüz mü?
Yine, millî tarım politikaları diyoruz. Yani üretim yapan insanlardan deminden beri bahsettik. Peki, öyle mi yapıyoruz yani üretim yapan insanları gerçekten koruyor muyuz? Bakın, bugün, çiftçinin girdi maliyetlerinin en yüksek olduğu mazot ve gübredir. Ya şimdi, şu anda… Bunu birkaç defa söyledim ama tekrar söylemekte fayda duyuyorum belki vicdanınıza hitap eder, belki vicdanınızda bir yumuşama olur diye; ya şimdi, yat ve kotra sahipleri, 20 milyon dolar, 30 milyon dolar para vererek yat alan insanlar 1 milyon 700 bin liradan mazot kullanıyor, benim çiftçim traktörüne 5 milyon liradan mazot koyuyor. Ya, traktörün bedeli ne kadar? Çitçinin tarlasını satsanız bir tane yat almaz ama şimdi çiftçi mazotu 5 milyon liradan koyuyor, yat ve kotra sahipleri 1 milyon 700 bin liradan koyuyor. Ya, Yunanistan'da bile "Ekonomisi battı gitti." dediğiniz Yunanistan'da bile çiftçi 1 milyon 700 bin liradan mazot kullanıyor, tarımsal mazot kullanıyor. Şimdi, bu şartlarda çiftçilerimiz diğer ülkelerin çiftçileriyle rekabet etmek zorunda. Ya, sen çiftçiye bu imkânı sağla, bak bakalım, çiftçi Amerikan çiftçisiyle, Yunanistan çiftçisiyle veya başka ülkelerin çiftçisiyle rekabet edebiliyor mu edemiyor mu?""
Orman Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü sırada söz alan MHP Adana Milletvekili Yılmaz, ise ormancılık büro ve şirketlerinde hizmet alımı yoluyla binlerce orman mühendisinin çalıştırıldığını belirterek "Sayın Bakan, bunları taşeron yasasında kadro kapsamına almanız gerekiyor. Üç yıldır orman mühendisi almıyorsunuz. Şimdi, önümüzdeki hafta orman mühendisleri odası seçimleri başlıyor. Atadığınız Orman Genel Müdürü orada orman mühendisleriyle toplantılar yapıyor, orman mühendislerine baskı yapıyor. Yüz yetmiş sekiz yıllık Orman Genel Müdürlüğü geleneğinde böyle bir şey yoktur. Koltuktan güç alarak, orman mühendislerine baskı yapılarak -üç seçimdir bunu yapıyorsunuz- seçim alamazsınız. Orman Genel Müdürü, eğer çok meraklıysa, çıkacak aday olacak. Aday olduğu zaman orman mühendislerinden oy alabiliyorsa, çıksın, o koltuğa Orman Mühendisleri Odası Başkanı olsun" dedi.
Orman Bakanlığı'nın ormanları korumakla mükelef olduğunu söyleyen Yılmaz, "On yıldır ormancılık tarihinin en karanlık dönemi yaşanıyor. Burada, ormancıların çil yavrusu gibi sağa sola dağıtıldığı, baskının anormal şekilde arttığı bir süreçten geçiyoruz. 15 Temmuzdan sonra bir Yenikapı ruhu başladı ama Orman Bakanlığında baskı, şantaj, yıldırma, şantajla emekli etme, yandaşlaşma hızla devam etmektedir. Buradan soruyorum: Her tarafta Yenikapı ruhundan bahsedilirken Orman Bakanlığı tuz ruhuyla mı idare edilmeye çalışıyor?" dedi.
"Çiftçiliğin geleceği gerçekten risk ve tehdit altında"
MHP Grubu adına söz alan bir başka bir isim de Adana Milletvekil Mevlüt Karakaya oldu. Son dört yılda yaklaşık 1 milyon ailenin tarım işletmeciliğini bıraktığını ve köylerde genç kalmadığını söyleyen Karakaya "Çiftçiliğin geleceği gerçekten risk ve tehdit altında. Son on yılda ekim ve dikim alanlarında 2 milyon 200 bin hektarlık bir azalış oldu. Köylerde yaşlı ve ihtiyarlardan başka kimse kalmadı. Küçükbaş hayvancılığın sürdürülebilirliği gün geçtikçe riske girmekte. Çoban yok, hayvan bakıcı ve yetiştiricisi hak getire. Hepimiz biliyoruz ki mülteci çobanlar olmasa mera hayvancılığının ruhuna Fatiha diyeceğiz. 57'nci Hükûmet döneminde Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerinde önemle durduğumuz bir proje "Doğduğum Yerde Doymak İstiyorum Projesiydi" ama bu proje maalesef yarım kaldı" dedi.
Çiftçinin son on dört yılda sadece buğdaydan 32 milyar TL piyasa kaybı yaşadığını belirten Karakaya, "Bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine 90 milyarı buldu çiftçinin borcu. Bir taraftan tarım arazileri azalıyor, diğer taraftan ekili alanlar düşüyor, öbür taraftan kırsal boşalıyor" şeklinde konuştu. MHP'li Karakaya konuşmasına şöyle devam etti:
"Değerli milletvekilleri, bakın, 1 kilogram ekmek 1 kilogram buğdaydan yapılır. 1 kilogram ekmek 5 lira, 1 kilogram buğday 90 kuruş. 250 gramlık bir ekmeğin içerisindeki buğdayın maliyeti sadece 23 kuruş. Sayın Bakan, ofisin kapılarını açıp buğdayı bedava verse 1 lira 25 kuruş olan ekmek ancak 1 lira 2 kuruşa düşer. Geçen yıl 25 kuruş daha fazla verin dedik; eğer verilmiş olsaydı, ekmeğe yansıması en fazla 3,5 kuruş olurdu. 2002 yılıyla şöyle bir baktığımızda o zaman ekmeğin içindeki buğdayın maliyeti yüzde 25'ti, bugün yüzde 18. Bunun anlamı şu: 2002'ye göre çiftçi buğdayını daha ucuza satıyor ama fakir fukara ekmeği daha pahalıya yiyor, bu gerçeği de dikkatlerinize getirmek istedim."
MHP Grubu adına söz alan son isim de Mehmet Necmettin Ahrazoğlu oldu. "KOSGEB'de geçen yıl on daire başkanlığı bulunmasına rağmen, on iki daire başkan başkanının atamasının yapıldığına dair bir tespitte bulunmuştuk" diyen Ahrazoğlu, "KOSGEB yetkilileri de böyle bir şeyin olmadığına dair itiraz etmişti. Geçen yılki raporun 3 numaralı bulgusu olan bu tespite yönelik herhangi bir düzenleme yapılmamış, 2016 Sayıştay raporunda da bulgu 4 olarak yerini almıştır" dedi. Ahrazoğlu konuşmasına şöyle devam etti:
"Mesela, büyük bir umutla başlayan 15 bin KOBİ için 50 bin Türk lirası sıfır faizli işletme kredisi için Sayıştay raporunda yer alan tespitlere bir baktığımızda, Sayıştay, KOSGEB'in işletme seçiminde kriterlere uygun seçim yaptığının tespitini yaparken, bir yanda da kredi kullanımına esas belge ve bilgilerin yeterince kontrol edilmeden onay verildiğini, sürecin yeterince şeffaf yürütülmediğini, beyanlarla işlemin yürütüldüğünü, doğruluğu kontrol edilmeden destek ödemesi yapıldığını, vesair, vesair belirtmektedir. Günübirlik politikalarla yürütülmeye çalışılan ekonominin sonuçlarıdır bunlar. Risk analizi yok, plan yok, program yok, sloganımız "Biz dedik, biz yaptık, oldu." olmuş.
Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi Komisyon üyelerimiz tarafından 2016 yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı muhalefet şerhinde belirtilen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkin biçimde denetim görevini yapabilmesini teminen, kesin hesap tasarılarının ve Sayıştay denetim raporlarının oluşturulacak ayrı bir komisyon tarafından görüşülmesi için gerekli düzenlemenin yapılmasını, Sayıştayın tespit ettiği mevzuata aykırı ve kamu zararı oluşturan konular da dâhil, tüm denetim sonuçlarının ve denetim raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesini, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçe hakkını zedeleyen ve Meclis yetkisinin elinden alınması anlamına gelen uygulamalara meydan verilmemesini ve denetim raporlarında yer alan Sayıştay önerilerine riayet edilmesi gerektiğini düşünüyoruz."