Milat Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Serdar Arseven, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor' deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki" ifadesiyle ilgili olarak "Erdoğan, Goygoyculardan da, mücadelenin en keskin virajlarına girerken 'satanlardan' da rahatsız" dedi. Arseven, "Böyle yapmaya, birbirinizi yemeye devam ederseniz, günün birinde ortalık karışır. Tosun Paşa'nın biri darbe yapar. Evinizi, ocağınızı basar" ifadesini kullandı.
Serdar Arseven'in "Recep Tayyip Erdoğan, 'MÜRİT' aramıyor" başlığıyla yayımlanan (5 Mayıs 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti'ye 979 günlük aradan sonra yeniden katılmasını biz de heyecanla karşıladık.
Genel Merkez'deki konuşması çok dikkat çekiciydi.
Mesajlardan çıkarttıklarımız;
1-Seçmen, bize önemli bir uyarıda bulundu, bu 7 Haziran'dan sonra, ikinci önemli uyarıdır. Vatandaşın mesajını alamazsak, bu işin sonu kötü!..
2-AK Parti sürecinde “yükselen” tiplerden bazıları fazla havalandı. Öyle; beş yıldızlı oteller, davetler, zenginlerle zenginler birbirlerini ağırlar vaziyetleri, lüks, şatafat, sonradan görmeliğin nice tezahürü… Bunlar vatandaşın gözüne batıyor ve bu batış sandığa yansıyor!
3-Bizim kimi belediye başkanları, vekiller, il başkanları, ilçe başkanları filan, burunlarından kıl aldırmıyor. Fakir sofralarına misafirlik, “çat kapı” samimiyet azaldı; “yetim hakkı” yeme çabası arttı. Bunların hepsini görüyoruz…
4- Birileri bizim arkamıza saklanıp, goygoyculuk yapıyor, düşman artırıp dost azaltıyor. Bu goygoyculuğun “EVET” oylarına zerre katkısı olmadı, nice “KARARSIZ”ı da “HAYIR”cı yaptı.
5-Bundan sonra, “nefret” halkasını daraltan, “dayanışma” halkasını genişleten bir dil kullanacağız. Bugüne kadar “devletin kırmızı çizgilerine” hürmetkar herkese ve her kesime eşit mesafede olduk, hizmette asla ayrımcılık yapmadık ama şer odaklarının emrindeki “FETÖ”, “PKK” vs. algı operasyonu yaptı, CHP'nin başındaki de bu operasyonlara alet oldu. Bundan sonra kendimizi daha iyi anlatacağız ve bize oy vermeyen kesimlerin de desteğini almaya çalışacağız. Bunu başarmak için elimizden geleni yapacağız. Bu çabamıza karşılık veren verir, vermeyen de vermez. Oyların tamamını da alacak halimiz yok!..
Bunlar, Sayın Erdoğan'ın konuşmasından birebir “alıntı” değil. Benim anlayabildiklerim. Benim çıkartabildiklerim.
Referandum öncesinde ve hemen sonrasında kaleme aldığım yazılarda dikkat çekmeye çalıştığım hususlar bunlardı.
Sayın Erdoğan gibi bir “Dünya Lideri”' ile bendeniz aynı rahatsızlıkları hissediyor.
Sokaktaki vatandaşlar, Recep Tayyip Erdoğan'a menfaat beklentisi olmaksızın destek veren nice milyonlar da, Recep Tayyip Erdoğan nelerden ve kimlerden rahatsızsa, onlardan rahatsız.
Salon gazeteciliği yapmıyoruz, daha doğrusu mecbur kalmadıkça yapmıyoruz.
Sürekli olarak alandayız; Sayın Erdoğan'ın işaret ettiği “çat kapı” ziyaretler, gazetecilik faaliyetlerimizin bir parçası
Ötesi mi var; köşemizden sürekli olarak kullandığımız cep telefonunu yayınlamış…
Ve, “Kardeş, etrafınızda yolsuzluk pislik görüyorsanız, işte bu benim cep telefonum, bu da mail adresim. Gönderin bana, üzerine düşeyim!” çağrısında bulunmuş bir gazeteci olarak, vatandaşla aramızdaki bütün barajları kaldırmış durumdayız.
Fildişi kulelerde yaşamıyoruz, masraflarımı arttırmıyoruz, kimseye el avuç açacak pozisyona düşmemek, kimseden “menfaat” talep etme noktasına gelmemek için her adımımıza dikkat ediyoruz.
Bu tavırlarımız “sokaktaki vatandaş” tarafından algılanıyor olmalı ki, gecenin, sabahın hangi saati olursa olsun arıyor…
Ve dert yanıyorlar…
Nelerden;
İşte Reis ne diyorsa onlardan;
-Kimileri, Reis'in arkasına gizlenerek, ona buna saldırır!..
-AK Parti'de AKP'lilik yapar!. Yolsuzluk yapar!..
-Goygoyculuk yapar!..
-Adam beğenmez!..
-Burnu havada gezer!..
-Adam fişler!..
-Mevkiinden indirilince adam satar!..
-Ekranlarda boy gösterir, işe yarar tek laf etmez!..
-Farklı bir laf etmeye kalktığında da, etrafı darmadağın eder. Camianın insanlarını camiadan uzaklaştırma operasyonunda yer alır!..
-FETÖ ile içli dışlı olmuştur, onların vakıflarından, sendikalarından, holdinglerinden çıkmamıştır ama… Dönem değişti diye her önüne geleni suçlar!..
Vesaire, vesaire…
Biz bütün menfaat ilişkilerinin dışında; ne Pelikan tarafında ve ne de öbürlerinin safında.
Belki de “Saf” bir adam!..
Çok saf!..
Hâlâ, “Kardeşlik Hukuku”ndan bahsedecek…
Hâlâ, “Kesin şu tantanayı kardeşlerim!” çağrısında bulunacak…
“Yapmayın, etmeyin, ülkenin de kendinizin de kuyusunu kazıyorsunuz.” diyecek kadar saf!…
Bu kardeşiniz bunları söyler.
Ve şöyle devam eder.
“ Ey SEFEROĞULLARI, EY TELLİOĞULLARI; YEŞİL VADİ ÜZERİNE KAVGA ETMEYİ BIRAKIN!.. EY SEFEROĞULLARI, EY TELLİOĞULLARI; BİRBİRLERİNİZİ YEMEYİ BIRAKIN!.. VAZGEZMEZSENİZ BU HALDEN, TOSUN PAŞA GELİR, YEŞİL VADİYİ ALIR!.. YEŞİL VADİ GİDER, EN KÖTÜSÜ DE.. GÜZELİM KIZ DA TOSUN PAŞAYA GİDER!”
Anlamayanlar için açayım mı misalimin ne anlama geldiğini:
Gayet net;
Böyle yapmaya, birbirinizi yemeye devam ederseniz, günün birinde ortalık karışır. Tosun Paşa'nın biri darbe yapar!.. Evinizi, ocağınızı basar…
Daha da kötüsü!..
Ah Irak, Ah Suriye!..
Ah, dertli Diyar…
Bosna!..
HİNDİSTAN DÖNÜŞ YOLUNDAN SESLENİYOR RECEP TAYYİP ERDOĞAN!
Partili Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Hindistan dönüş yolunda söyledikleri…
Çok mühim.
Diyor ki;
“Bahsettikleriniz arasında kurucusu olduğum partiyi geçmişte desteklemiş olanlar bulunabilir. Ama onların bu desteklerini daha sonra da aynen sürdürdüklerini düşünmüyorum. Daha sonra ibreleri değişti. Yol arkadaşlığı, gönül arkadaşlığı önemlidir. Yol arkadaşı isen gönül arkadaşı isen pazara kadar değil mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler sonra trenden indiler. Hele hele son dönemde çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk. Bu bir defa, yolda çizgide istikrarsızlıktır, sırat-ı müstakimden sapmadır. ‘İSLAMCI OLANLAR ATILIYOR, İSLAMCI OLMAYANLER GETİRİLİYOR!” deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz TEKKEYE MÜRİT aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan; dürüst, ilkeli, vatanını milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Yapılması gereken budur. Ama bazılar işi TAMAMEN ŞİRAZESİNDEN ÇIKARDI. İşi kendi doğrularını benimseme, KENDİLERİNİN BELİRLEDİKLERİ ÇERÇEVEDE KALAN İNSANLARI DOĞRU, ONUN DIŞINDAKİ İNSANLARI DA YANLIŞ ADDETME NOKTASINA GETİRDİLER. OYSA HİÇ KİMSENİN BÖYLE BİR HAKKI YOK, ONLARIN DA BÖYLE BİR HAKLARI YETKİLERİ YOK, BENİM DE YOK. KALDI Kİ EBEDî ALEMİN ÖLÇÜSÜ HİÇBİRİMİZİN ELİNDE DEĞİL. KİMSE BUNU TERAZİYE ÇIKARMASIN. HELE HELE ÇOK AĞIR OLACAK AMA ULÛHİYET DAVASINA DA KİMSE GİRMESİN!”
Evet, Efendim…
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Partiye katılım merasiminde yaptığı konuşmanın bugünkü köşeme almayı düşündüğüm bölümleri çok uzundu.
Özetleyerek vermek durumunda kaldık.
Hindistan dönüş yolunda söylediklerinin buraya aldığımız bölümü ise…
Gayet özlü ve gayet net!..
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Goygoyculardan da, mücadelenin en keskin virajlarına girerken “satanlardan” da rahatsız.
Kimse kimseye üstünlük taslamasın. Kimse “Reis'e en yakın benim” ya da “Biziz” havalarına girmesin!..
Milletin gönlünde olanın REİS'in gönlünde de yeri olur.
Sonuçta…
Reis de bir siyaset adamı.
Sonuçta o da milletine hesap vermek mecburiyetinde.
Hiç kimsenin 2019' u tehlikeye atma hakkı yok!..
Olmayacak!..
Bakalım!..