Milat yazarı Serdar Arseven, 24 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimleri için ismi konuşulan Abdullah Gül için, "Kemal Kılıçdaroğlu-Selahaddin Demirtaş’ın başını çektiği 'blok'ta yer alır mı?.. Erdoğan’ı yıkma operasyonunun 'vitrine konulan aktörü' olur mu?" diye sordu. Arsever, 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün, Başkanlık Sistemi'ne başından beri karşı çıktığını ifade ederek, "Karşı çıktığı sistemin başkanı' olabilmek için 'adaylık' mı koyacak? Yoksa bu saatten sonra -pek de- mümkün olmadığını gördüğü halde, 'Başkan olursam, memleketi parlamenter sisteme geri döndürürüm!' mü diyecek?" diye yazdı.
Muhalefetin kurduğu “Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” oyununda “kim gelirse gelsin”lerden biri mi olacak?..
Serdar Arseven'in, "Abdullah Gül ve Güneş Motel!.." başlığıyla (24 Nisan 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
CHP, seçime “zaten girebilecek” olan bir partinin -sözde- seçime girebilmesi için 15 vekilini kaydırdı!..
Sayın Meral Akşener’in 'Grup kurmak için abidik gubidik işler yapmayacağız'' sözleri şimdi dolaşımda.
Merhum Öztürk Serengil’in muhteşem uydurması, “garip hareketleri” tarif için pek münasip:
“Abidik gubidik twiste twiste
Lap lup laba luba twiste twiste!”
“Yeşeeaa!”
Hüzün verici;
15 CHP Vekili’nin kaydırılmayı ilan anındaki duruşları gerçekten hüzün verici.
“Aynalı körük olmazsa ben gelin gitmem” der gibi…
Ya da…
Acıların çocuğu;
“Kahrediyor hayat beeeni, acıların çocuğuyum!”
Bu vekilleri hangi kriterlere göre seçtiler, kaydırılacak olanları “ön seçimle” mi belirlediler?
“Niye ben dayı, niye ben!.. Niye, niye!”
Hakikaten kötü bir durum, çok kötü…,
Benim adım niçin “Emanet Vekil”e çıksın ki?
Bu mevzuda,
“Güneş Motel” Olayı’na atıfta bulunuluyor ama orada “kaydırmaya” konu vekillere “bakanlık” teklif edilmesi söz konusuydu.
Bunların elindeki ne?..
“Ne kadar itaatkâr olduklarını göstermiş oldular!”
Bu!..
Neyse, bunlar meselenin, (FETO tabiriyle) “füruat” kısmında!..
Bakın…
Bir de “Kulis” bilgisi…
CHP’nin “en yandaş gazetesi”ne göre, Kemal Kılıçdaroğlu, bu “vekil kaydırma”işini “iyilik” olsun diye yapmamış!..
Maksadı “Meral Akşener’i Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçirmek ve böylece ortak adayın önünü açmak!” imiş!..
İyi Parti’nin “hazine yardımı”ndan faydalanmasına “yol açan” bu vekil kaydırma operasyonunu “Cumhurbaşkanı adaylığından vazgeçmenin karşılığı olarak verilen politik şey” diye nitelendirenler varsa da…
Ben buna katılmıyorum.
Zira…
Söz konusu uygulamanın “etik” yönü fevkalade tartışmalı olmakla birlikte, yapılan iş tamamen “legal”dir.
Sıkıntı yok yani; CHP kalan vekillerini de başka partilere kaydırabilir…
Mesela, CHP’nin ağır toplarından Sayın İlhan Cihaner, “ÖDP, TKP ve DSP için de vekil isteriz!” demiş twitter üzerinden.
Saadet Partisi’ne, varsa muhafazakarlarından şöyle 20 tane kadar seçip göndereydi de hazine yardımından istifade etme durumu olaydı.
Dün Sayın Karamollaoğlu, CHP Genel Başkanı ile görüşmesinin verimli geçtiğini söyledi ama…
Saadet’e gelince bir şey yok!..
Haksızlık, büyük haksızlık!..
Sayın Karamollaoğlu, “hazine yardımı”na dair haksızlıklara tepki gösterirken, CHP tarafından bir “grupluk” destek gelseydi fena mı olurdu?..
Ve tabii…
DSP de ihmal edilmeyeydi ne iyi olurdu, CHP’nin eski genel başkanlarından Müteveffa Ecevit’in ruhuna ithafen!
Efendim; şu politika çok yaman, çok.
Öyle, “Yaptığın doğruydu yanlıştı, tutarlıydı tutarsızdı” filan demenin mânâsı yok.
Her parti savruldu ve her parti dün ne dediğini tamamen unutur, hatta unutturur oldu.
Müteveffa Süleyman Demirel’in “Dün Dündür, Bugün de Bugündür!”yaklaşımıyla çok dalga geçilmişti yıllar yılı…
Şimdi…
Bu sözün pratikte ne kadar isabetli olduğunu görüyor cümle alem, yazık.
Pekiii…
Hal bu iken…
Yeni dönüşler beklemeli miyiz?..
Mesela…
Kimi vakit yaptıklarını beğenmemiş de olsak, “duruş”u itibari ile farklı bir yerde görmeye çalıştığımız Sayın Abdullah Gül…
Acaba…
Kemal Kılıçdaroğlu-Selahaddin Demirtaş’ın başını çektiği “blok”ta yer alır mı?..
“Güneş Motel İttifakı” tarafından kurulan “Erdoğan’ı yıkma operasyonu”nun “vitrine konulan aktörü” olur mu?
Ben böyle yazınca, birileri yanlış değerlendirmelere giriyor…
Sanki…
“Kişisel meselem” imiş bu…
“Sayın Erdoğan’ın başta olmasından faydalananlar arasında” imişim!..
Onun için “gitmesini” istemezmişim!..
Ne alâkası var!..
Ya Allah aşkına, ne faydalanması?!!
Hayatımın hiçbir döneminde…
“CHP’li” olduğum günlerde bile, böyle bir arayışım olmadı ki!..
Evet, “Sayın Erdoğan giderse benim halim nice olur, çıkarlarım elden gider, hatta ve hatta çok başka şeyler olur!” hesabı yapanlar da var…
Ama…
Ben “O oyunların” oyuncusu değilim.
Ben oynamam!..
Hata yaparım ama, “bile bile” yapmam!..
Sayın Erdoğan’ın olumlu ve olumsuz yönlerini kıyasladığımda, olumlu yönlerinin daha fazla olduğunu düşünüyor…
-İçlerinden geldiğim için- CHP zihniyetinin Erdoğan’a olan kininin gerçek sebeplerini biliyor…
Ona göre, “mevcutlar içinden” bir tercihte bulunmaya çalışıyorum…
Bugün Cumhurbaşkanlığı makamında Sayın Gül olsaydı ve Sayın Gül, Sayın Erdoğan gibi “CHP zihniyeti”nin hedefine yerleştirilmiş olsaydı…
Sayın Gül de, 16 yıllık icraatının sonunda, Sayın Erdoğan ile aynı noktada bulunsaydı…
Elbette…
Tavrımız da ona göre olacaktı.
Şimdi…
Tabloyu görüyorsunuz…
CHP’nin hallerini görüyorsunuz, memleket meselelerine nasıl yaklaştıklarını, memleketimizin hedef alındığı her durumda kimlerin yanında yer aldıklarını izliyorsunuz…
Sayın Erdoğan’ın ve AK Parti’nin bir “yol haritası” var…
Bir şeyler için gayret ediliyor, bugüne kadar bazı konularda önemli mesafeler de alındı.
“Eğitim ve Kültür” alanlarındaki sıkıntılar malûm, onun dışında bir ölçüde başarılı olundu.
Ekonomide sıkıntılar var ama hangi ülkede yok ki, dünya ekonomisi dalgalandıkça biz de dalgalanıyoruz…
Türk Ekonomisi, Sayın Erdoğan’ın gelmesinden önce, “Kemal Derviş Modeli”yle belli alanlara kilitlenmiş durumdaydı, bu kilitleri açmak şimdiye kadar pek mümkün olmadı.
“Bürokratik Oligarşi” hâlâ devam ediyor.
Sayın Erdoğan’ın temsil ettiği “ruh dünyası” bürokrasinin kabuk kısmında, derinlerde ise çok başka şeyler var.
“Kabuk tarafındakiler” de, zaman içinde büyük ölçüde erozyona uğradılar.
Buralarda da nice sıkıntılı durumlar!..
Bürokratlar çoğu vekilin telefonuna çıkmıyor...
Vekillerin çoğu “ısrarcılar” içinden seçiliyor, yani “halkta karşılığı olan vekil” çok az.
Kimi vekil adayları “deli para” harcıyorlar listede iyi yer kapabilmek için…
Sorsanız, derler ki gerdan kıra kıra:
“Ülkeme Milletime hizmet için!”
Bir de ona buna feci yalakalıklar…
Bir de…
“Aydın” geçinenlerin çoğu vıcık vıcık…
Bir “düşüş” olsa, görün nasıl satarlar!..
Geçiniz!..
Sayın Erdoğan bu çarpık sistemin “doğrulması” için bir “yönetim modeli değişikliği”ni teklif etti.
Bu teklifi de milletimiz tarafından kabul gördü.
Şimdi onu deneyeceğiz kısmetse.
Sayın Gül, “Başkanlık Sistemi”ne başından beri karşıydı.
Şimdi…
“Karşı çıktığı sistemin başkanı” olabilmek için “adaylık” mı koyacak?..
Yoksa…
Bu saatten sonra -pek de- mümkün olmadığını gördüğü halde, “Başkan olursam, memleketi parlamenter sisteme geri döndürürüm!” mü diyecek?..
Muhalefetin kurduğu “Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” oyununda “kim gelirse gelsin”lerden biri mi olacak?..
Bazı muhaliflerin iğrenç sırıtışla, “Bir dinciyi (!) devirmek için bir başka dinciyi (!) kullanacaksın!” diyerek ifade etmeye çalıştığı “çirkin” arayışa hizmet mi edecek?..
AK Parti’nin bir numaralı kurucusu ile iki numaralı kurucusunu “hayırda yarışan rakipler” olarak görmek aslına bakarsanız kötü bir durum gibi durmuyor ama…
Sayın Gül’ün “Hayır Cephesinin Adayı” olarak nitelendirilmesine de gönlüm razı değil.
Hele…
Hele…
Ortada…
“Güneş Motel Hadisesi” varken!..