Hürriyet yazarı Kanat Atkaya taşınacak Atatürk Havalimanı'nın yerine yapılması planan Millet Bahçesi'ne Ago Paşa'nın anıtının dikilmesini tavsiye etti.
Atkaya Ago Paşa'nın hikâyesini şu sözlerle kaleme aldı:
Atatürk Havalimanı’nın ‘millet bahçesi’ olarak değerlendirileceği yönündeki seçim vaadi elbette sevindirici.
Betonarme ranta peşkeş çekilen İstanbul’un yeşil alan ihtiyacı ortadayken büyük bir park ancak mutluluk verir biz şehir mahpuslarına...
‘Millet bahçesi’ kavramı 19’uncu yüzyılın ortalarından sonra gündeme gelmiş bir kavram. Yanılmıyorsam Abdülaziz devrinde yapılmış ilk uygulama...
Halkın nefes aldığı, huzur bulduğu, sosyalleştiği bu bahçeler zamanla parklara evrilmiş ama ‘millet bahçesi’ ismini severim...
İş bu noktaya gelmişken, ‘millet bahçesi’ ile ilgili bir öneride bulunmadan önce bir hatırlatma, uyarı yapayım...
Bir televizyon dizisi marifetiyle memleket gündemine inceden mesajlar yollayan aksiyon figürüne dönüştürülen II. Abdülhamid devrinde sansür memurlarının üstünü “cırt” diye çizdiği sakıncalı kelimeler arasındaydı “millet”...
Sultan hazretleri rahatsız olmasın, vesveseye kapılmasın diye basın sansürüyle ilgilenen tipler “millet”i çizip “ümmet” yaparmış...
2. Abdülhamid’in, istibdadın sansürlediği diğer kelimelerden bazılarını hatırlamış olalım bu vesileyle: Adalet, müsavat (eşitlik), cumhuriyet, istikbal, buhran, siyaset...
Bugün “komik” gelecek diyeceğim bu yasaklar ama fazla da emin olmamak gerek...
Neyse ben önerime geçeyim...
En sevdiğim kitap kahramanlarından arasında Ago Paşa adlı bir papağan vardır.
Eski yazı okumayı öğrenmeye çalışırken hocam Yücel Demirel’in verdiği ilk okuma parçası olan “Ago Paşa’nın Hatıratı”nın kahramanı bu papağanı daha önce de çeşitli vesilelerle yazılarda konuk etmişliğim vardır.
Refik Halid’in (Karay), 1922’de yayınlanan öyküsünün kahramanı güngörmüş bir hayvancağızdır.
Hangi tarihte doğduğunu, Afrika’dan İstanbul’a ne zaman geldiğini hatırlamadığını söyler ibret dolu hayatını anlatmaya başlarken...
Kendisini tanımaya başladığı günlerde Sultanahmet Meydanı karşısında bir kuşçu dükkânında bulunduğunu fark eder...
Başka papağanlar, ispinozlar ve kanaryalarla birlikte tutulduğu kuşçu dükkânında “talim ve terbiye” görür Agocuk...
Kuşçu dükkânının karşısında ‘millet bahçesi’ vardır.
Yoldan gelip geçenlerin birbirlerine söyledikleri “Millet bahçesine gidelim!”cümlesini ezberleyip tekrarlamaya başlayınca başını ilk kez derde sokmuş olur.
Dükkâna dalan iki polis memuru, kuşçu adamı azarlarken Ago’yu işaret ederler.
“Millet” demek sakıncalıdır, ne yapmak istemektedir bu papağan?
Kuşçu adam “Kuştur, aklı ermez, ne ezberlerse tekrar eder” diye durumu idare eder, sonra Ago’yu “Allah belanı versin, beni sürdürecek misin? Bir daha millet kelimesini ağzına alırsan dilini koparırım, anladın mı?” diye tehdit eder ve Ago’ya yeni bir cümle ezberletir ceza ve tehdit ile: “Padişahım çok yaşa!”
Bu cümle büyük kapılar açar işte Ago’ya...
Zengin bir saray yalakasının konağına kapağı atar, adının ardına “Paşa” da bu dönemde eklenir.
“Padişahım çok yaşa!” dedikçe altın kafeslerde sefa sürer, paşalar gibi beslenir...
İkinci Meşrutiyet ilan edilene kadar bu böyle devam eder...
“Padişahım çok yaşa!” demenin sakıncalı hale geldiğini yalaka sahibinin “Sus melûn kuş! Beni sürdürecek misin?” diye üstüne yürümesi ve “bir demet maydanoz yedirerek canını cehenneme göndereceği” tehdidiyle anlar.
Yeni slogan “Yaşasın hürriyet!”tir...
Sonra 31 Mart gerici ayaklanması olur ve makbul slogan “Şeriat isteriz!” oluverir.
Ayaklanma bastırılınca “Yaşasın Mahmut Şevket Paşa” diye bağırır, devrin meşhur “Kimdir onlar? Hareket Ordusu” marşını ezber eder.
Ama marşı turşucunun taklidiyle karıştırıp “Kimdir onlar? Kimdir onlar? Hareket Ordusu! Lahana turşusu!” diye söyleyince başı yine derde girer.
Devran döndükçe, güç odakları değiştikçe sloganları da ha bire değişir Ago Paşa’nın:
“Yaşasın Kâmil Paşa!”
“Yaşasın Enver Paşa!”
“Yaşasın Cemal Paşa!”
“Yaşasın Hindenburg!”
“Yaşasın harp!”
“Yaşasın sulh!”
“Yaşasın Kuva-yı Milliye!”
Hasılı...
Ömrünün son demlerinde, hayat hikâyesini bezgin şekilde anlattıktan sonra tek dileğinin “Yaşasın müsalâha (uzlaşma/barış)!” diye bağırabilmek olduğunu söyler.
‘Millet bahçesi’ yapılacak ise bir köşeye “papağan-ül azam” Ago Paşa’nın küçük bir anıtını dikelim.
İkbal uğruna veya canını kurtarmak için devre göre şerbet verenlerin anısına da dikebiliriz bu anıtı elbette ama bence “Yaşasın barış; yaşasın uzlaşma!” yazalım altına...
Garibim Ago Paşa’yı hayırla yâd etmiş olalım...