Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ortaöğretim kurumlarında vizyon dokümanı ile birlikte öğrencilerin 9. sınıftan itibaren alanlara yönlendirilecek ve doğrudan alanı olmayan derslerden sorumlu tutulmayacaklarını söyledi. Selçuk, ""Temel ve alan derslerine ilave olarak ilgi, yetenek ve becerilerine göre ders seçimlerine de imkân verilecektir. Bu yapılanma ile ders çeşitliliği azalacak ve öğrenciler; ilgi, yetenek ve becerilerine uygun derslere yoğunlaşabileceklerdir" diye konuştu.
Sabah'tan isa Tatlıcan'ın sorularını yanıtlayan Bakan Selçuk'un açıklamaları şöyle:
-Yeni hükümet sisteminin ilk kabinesinde adınızı duymanız sizin için sürpriz oldu mu? Öncelikle şunun altını çizmek istiyorum. Türkiye'nin eğitim konusu bir Milli Eğitim Bakanı'nın tek başına çözeceği bir mesele değil. Bunun arkasında bir hükümet desteği, Cumhurbaşkanı desteği ve herşeyden önemlisi çok güçlü liderlik desteği gerekir. Ben Sayın Cumhurbaşkanı'mızda bu desteği ve eğitim sorununun çözümündeki kararlılığı gördüm. Bu yüzden Sayın Cumhurbaşkanı'mızdan gelen bu teklifi kabul ettim. Bu desteği görmek insana farklı bir güç ve güven veriyor. -Bu Hükümet döneminde eğitim sisteminin sorunlarını çözecek miyiz? Eğitim, Türkiye'nin en büyük sorunu değil, en büyük çözümüdür. Eğitime bu şekilde bakmak eğitimin hakkını vermeyi kolaylaştırır. Aslında eğitim sadece Türkiye'nin değil tüm ülkelerin sorunu. Önemli olan çocuk ve insan merkezli, evrensel ve milli bir bakış açısını dengelemektir. Yeni Hükümet sistemi Türk eğitimin sistemindeki tüm sorunlarının çözümü için büyük bir fırsat.
-Geçtiğimiz günlerde 2023 Eğitim Vizyonu'nu açıkladınız. Ortaöğretime çok fazla vurgu yaptığınızı gördük. Ders saatleri azalacak, teneffüsler artacak. Ortaöğretimdeki değişimi biraz daha açar mısınız? Temel eğitimde; ders saati ile çeşidinin azaltılmasındaki hedefimiz, öğrencileri ders yığını altında kalmaktan kurtarmaktır. Amaç okulda kalma süresini azaltmak değil, öğrencilerin okuldan ayrılmayı istememe sürelerini artırmaktır. Bunun için hangi dersler ne kadar işlevsel, içerikte dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir değerlendireceğiz. Yaş seviyelerine ve günün şartlarına göre ilgi duyulan alanlarda dünyadaki uygulamalara bakıp onları örnek almanın ötesinde kendi dokumuza uygun yeni yaklaşımlar oluşturacağız. Süre, öğretmen sayısı, atölye durumu, ek ders gibi niceliksel karakteristikler niteliğin önüne geçmemelidir. Alandan gelen görüşler doğrultusunda gerekli yapılandırmayı oluşturacağız. -Branşlaşma da bu dönemde mi başlayacak? Ortaöğretim düzeyinde uygulanmakta olan haftalık ders çizelgelerine göre öğrenciler bir eğitim ve öğretim yılında seçmeli dersler ile birlikte asgari 15 farklı ders almaktadır. Bunun durum; Öğrencilerin belirli bir alanda derinlemesine bilgi edinmesine ve ileri düzeyde yeterliliğe ulaşmasına fırsat vermemektedir. Ders çeşitliliğinin çokluğu; çok sayıda sınavı, proje ve performans ödevini de beraberinde getirmektedir. Öğrencilerin bilim, kültür, sanat ve spor etkinliklerine yeterince zaman ayıramamasına da neden olmaktadır. Birbirinden farklı derslerin aynı içerikte ve ağırlıkta verilmesi öğrencileri ilgi ve yetenekleri dışındaki alanları başarmaya zorlamaktadır. -Alanlara yönlendirme ne zaman gerçekleşecek? Ortaöğretim kurumlarında vizyon dokümanı ile birlikte öğrenciler, 9. sınıftan itibaren alanlara yönlendirilecek ve doğrudan alanı olmayan derslerden sorumlu tutulmayacaklardır. Yapılacak yeni düzenlemede tüm öğrencilerin; belirlenen ortak dersleri temel düzeyde, yöneldiği alan derslerini ise ileri düzeyde almasına imkân sağlanacaktır. Bununla birlikte temel ve alan derslerine ilave olarak ilgi, yetenek ve becerilerine göre ders seçimlerine de imkân verilecektir. Bu yapılanma ile ders çeşitliliği azalacak ve öğrenciler; ilgi, yetenek ve becerilerine uygun derslere yoğunlaşabileceklerdir
-Öğretmenlerimizin de bir çok sorunu ve beklentisi var. Öğretmenlik Meslek Kanunu bu sorunların çözümü olacak mı? Öğretmenlik Meslek Kanunu bir aidiyet ve bir kimlik oluşturmakla ilgilidir. Bu sadece bir tayin, özlük hakkı meselesi değil. Bu kanun çıkarsa ne olur? Mesela okul müdürleri kadro alır, müdürlük kadro ihdasıyla güçlenir. Çünkü bir okul, müdürü kadar okuldur. Eğer bir müdür isterse gittiği okulun dağılmasına yol açabilir; isterse toparlar. Geçtiğimiz ay okullarda deyim yerindeyse mucizeler ortaya çıkaran farklı 150 okul müdürümüzle Ankara'da bir çalıştay yaptık. Dedik ki nasıl yapıyorsunuz bu işi? Onlar da anlattılar. Şimdi bu çalıştayın kod raporları çıktı. Ne yapıyorlar da bu oluyor? -Bir okul müdürü gerçekten birçok şeyi değiştirebiliyor? Nasıl yapıyorlar bunu? Bütün çevreyi harekete geçiriyorlar, muhtara gidiyorlar, bölgenin zenginlerini buluyorlar, hemşeri derneğine gidiyorlar, velileri ikna ediyorlar, ev-ev geziyorlar. Toplumsal desteği sağlayarak o okulu birden bire sıçratıyor, parlatıyorlar. Bu yapılabilir mi? Büyük ölçüde yapılabilir bir şey. Gönüllü olan arkadaşlar var mı? Binlerce var. O zaman biz bu arkadaşlarımızı göreve çağıracağız. Kaynak ve imkan da sağlayacağız. Bu orkestranın şefi sensin diyeceğiz, yönetişim sürecini veriye dayalı çıktılar üzerinden yakından takip edeceğiz. Böylece, özveriyle çalışarak başarı kriterlerine ulaşan yöneticilerimizi sisteme kazandıracağız.
-Eğitimde beyin göçüne önem veriyorsunuz? Eğitim kadrolarının uluslararası bir etkileşim içerisinde olması neden bu kadar önemli? Şimdi bir söz vardır, devşirmesi olmayan devlet büyük devlet olmaz derler. Bu çağın devşirmesi ne demek? Bir ülkenin çok iyi eğitim kurumların olacak, bütün iyi beyinler sana gelecek, sen de onların beyin gücünü ülkemiz ve insanlık için değerlendireceksin. Çin'le ilgili bir anekdot anlatılır. Kanıtını bilmiyorum. 1980'lerin başında 10 bin kişiyi doktoraya gönderdiler. Tek şartları, oraya gideceksiniz, ama geriye dönmeyeceksiniz. Burada ilginç bir politika var. Bu adamlar doktora bittikten sonra uzun yıllar boyunca örneğn ABD'nin en stratejik kurum ve kuruluşlarında görev aldılar. Sonra bir süre geçti, Çin'e geri dönen herkese bedava ofis veriyoruz, sıfır vergi dediler Çin'e dönenler orada yeni bir bir sistem kurdular. -Beyin göçü her zaman kötü bir şey değil mi yani? Şimdi biz Türkiye'de diyeceğiz ki, çocuklar oraya gidin de gelmeyin, gidin orada uzay teknolojilerinde en iyi kurumlarda çalışın diyeceğiz. Bu anlamda beyin göçünün zayıf devlet için anlamı başkadır, güçlü devlet için başkadır. Beyin göçü bazen avantajlı bile olabilir. Türkiye güçlenirse beyin göçü iyi bir şeydir, Türkiye zayıflarsa beyin göçü kötü bir şeydir, bunu durumsal olarak değerlendirmek lazım.