Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Şahinbey Kongre Salonu'nda düzenlenen "Güneydoğu İlleri Mesleki Eğitim Değerlendirme Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, 28 Şubat 1999 yılında meslek liselerinin ve imam hatiplerin yüksek öğretime erişimini kısıtlayan katsayı uygulamasının, 10 yıl boyunca sürdürüldüğünü hatırlattı.
Söz konusu uygulama nedeniyle mesleki eğitime akademik olarak başarılı öğrencilerin gitmemeye başladığını ifade eden Özer, "Bu süreçten sonra işgücü piyasasından, farklı kesimlerden hep 'aradığım elamanı bulamıyorum, ne olacak mesleki eğitimin hali' sözlerini duyar olduk. O zaman vicdani olarak şunu teslim etmemiz lazım, mesleki eğitimin şikayetlerin olduğu hale gelmesinde ana müsebbip eğitimin kendi akışında giderken yapılan katsayı uygulamasının bu ülkeye ödetmiş olduğu maliyettir, bunun altını bir kere çizmemiz gerekiyor. O gün katsayı uygulaması yapıldığı zaman sesini çıkarmayanların bugün mesleki eğitimin problemleriyle ilgili söz söyleyebilme hakkı yoktur. O gün bu haksızlar yapılırken, sadece imam hatiplerle ilgili, belli bir dini grupla ilgili alanı daraltıp mesleki eğitimdeki maliyeti hesaba katmayanların bugün mesleki eğitimle ilgili söz söyleme hakkı yoktur." dedi.
Özer, Türkiye'de beşeri sermayenin niteliğinin arttırılması noktasında son 19 yılın altın dönem olduğunu belirterek, okul öncesinden yüksek öğretime kadar eğitimin tüm kademesinde okullaşma oranlarının arttığı en kritik dönemlerden bir tanesi olduğunu söyledi.
Bu dönemde eğitime erişim rakamlarının artmasının yanında, geçmişten gelen sorunlarında çözüldüğüne işaret eden Özer, mesleki eğitim kadar iş gücü piyasasının dinamiklerine bağlı hiçbir eğitim türünün bulunmadığını aktardı.
Mahmut Özer, iş gücü piyasasının talep etmiş olduğu becerilerinin mesleki eğitim müfredatına dahil edilmesi ve öğrencilerin o donanımla mezun edilmesi gerektiğini vurgulayarak, eğitim verdikleri tüm alanlarda mesleki eğitim müfredatını sektör temsilcileriyle güncellediklerini anlattı.
Bu sayede okullarla sektörün eşleşmesini sağladıklarını aktaran Özer, "Son 10 yıl içerisinde ilk defa mesleki eğitim verilen alanların tamamında sektörün güçlü temsilcileriyle bu kapsamda kapsamlı iş birliklerini sağladık. Bu bize neyi getirdi, 1 sene gibi kısa sürede mesleki eğitimin kalitesinin artmasını getirdi. İşverenleri eğitimle ilgili tüm müktesebatın okullara taşınmasını getirdi. Mesleki eğitime güveni getirdi, akademik olarak başarılı öğrencilerin mesleki eğitimi tercih etmesine, yani katsayı uygulamasının yoksun bıraktığı insan kaynağının tekrar mesleki eğitime dönmesini sağladı. Bu iş birliklerinden sonra Ankara'da, İstanbul'da, Türkiye'nin farklı noktalarında yüzde 1'lik başarı dilimlerinden öğrenciler mesleki eğitimi tercih etmeye başladılar." diye konuştu.
Bakan Özer, 3574 tane mesleki anadolu lisesinin üretim kapasitesini arttırmak için yaptıkları çalışmalardan bahsederek, bu sayede üreterek öğrenme kültürünü yaygınlaştırmaya çalıştıklarını dile getirdi.
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'na göre öğretmen ve öğrencilerin üretimden pay aldıklarını hatırlatan Özer, öğrencilerin asgari ücrete kadar öğretmenlerin ise 2 asgari ücrete kadar bu paydan yararlanabildiğini ifade etti.
Özer, dünya genelinde etkili olan salgın sürecinde meslek liselerinin üretime devam ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Herkes canının derdindeyken, evden çıkamazken mesleki eğitimin öğretmenleri ve öğrencileri, canlarını hiçe sayarak okullarında vatandaşların ihtiyaç duyduğu ürünleri üretmek için seferber oldular. Ben inanıyorum ki eğer mesleki eğitimdeki bu üretimin kapasitesi olmasaydı Kovid-19 salgınıyla mücadelede çok zorlanırdık. O ilk günlerin şokunun atlatılmasında çok önemli katkıda bulunuldu. Bırakın yerel basını, ulusal, uluslararası basında tanıtımları ve haberleri yapıldı. Bu nereden nereye gelindiğini gösteren çok önemli bir parametre. Kovid-19 süresinde algıda iki değişiklik yaşandı, toplumun mesleki eğitime saygısı arttı. Daha önceden nispeten umursanmayan, belli sosyal statüdeki öğrencilerin kümelendiği okul gibi bakılan meslek liselerinin, ihtiyaç duydukları ürünleri üretip yanında olduğunu gördü. Aynı zamanda öğrenci ve öğretmenlerin de özgüven tazelenmesi gerçekleşti. 'Ben üretebiliyorum, olağanüstü bir durumda ben memleketimin ihtiyacı olan her türlü ürünü üretebilecek kapasitedeyim', yani bir kara gün dostu olduğunu gösterdi. Nasıl milli mücadele günlerinde her türlü imkanlarla silahını, mermisini üreterek, ihtiyaç duyulan her türlü malzemeyi üreterek bu ülkenin müreffeh bir toplum olması için fedakarlık yaptıysa aynı reflekslerine geri döndü ve toplumun ihtiyaç duyduğu türlü ürünü üretebileceğini tüm topluma gösterdi. O günlerde fedakarlık yapan, bu üretim kapasitesini artıran, toplumunun yanında olan tüm mesleki öğretim öğretmenlerine ve öğrencilerine teşekkür ediyorum."
Eskiden mesleki eğitimde yılda 2,9 civarında fikri mülkiyet tescili gerçekleştiğini anımsatan Özer, şöyle devam etti:
"2021 yılında 250'ye yakın patent, faydalı model, marka ve tasarım tescili gerçekleştirildi. 2,9'lardan 200'lere, 250'ye çıktı. O zaman dedik ki bir adım ileriye gidelim Ar-Ge merkezi kuralım mesleki eğitimde, tek amacı olsun Ar-Ge merkezlerimizin, okullarımızın, eğitim vermiş olduğu alanlardaki ürün üretiminde inovatif yaklaşımlara sürekli odaklansın, öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz sürekli orada projeler geliştirsin, sanayinin ihtiyacı olduğu sorunlara çözümler üretsinler ve ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunsunlar. 52 tane Ar-Ge merkezi kurduk. Cumhurbaşkanımızın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde o zaman 50 Ar-Ge merkezimizin açılışını gerçekleştirdik. Meslek liseleri, bir zamanlar başarılı öğrencilerin gitmek istemediği okul türünden üretim kapasitesi artan, patent, faydalı model, marka, tasarım, tescil üreten ve tarihinde ilk defa yurt dışına ihracat yapan bir okul türüne dönüşüyor. Her geçen gün mesleki liselerimiz, kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılıyor, atölyelerini kendisi yapıyor. Hatay İskenderun'da gördük, kendi 5 eksenli CNC tezgahlarını üretiyorlar artık mesleki eğitimde. Mesleki eğitim liseleri artık tüm atölye tefrişatını kendisi okullarında üretip okullarına gönderiyor."
Mesleki eğitimde gelinen noktanın çok önemli olduğunu vurgulayan Özer, gidilecek uzun bir yolun varlığının da bilincinde olduklarını aktardı.
Sanayicilere mesleki eğitim merkezleriyle ilgili bilgiler veren Özer, bu merkezlerin, geleneksel ahilik kültüründen gelerek çıraklık, kalfalık, ustalık serüveninin tecessüm ettiği bir okul olduğunu vurguladı.
Mesleki eğitim merkezlerinde eğitim görenlere lise diploması verebilmek için 6 ay mücadele verdiklerini kaydeden Özer, yaş sınırlamasının bulunmadığı bu merkezlerde eğitim görenlere lise diplomasının verilmesi hakkını öğrencilere teslim ettiklerini, böylece bu merkezlerdeki öğrenci sayısının yüzde 63 artığını sözlerine ekledi.