Papa 1. Francis bugün Türkiye’yi ziyaret etmeye hazırlanırken, Milli Gazete’nin bugünkü (28 Kasım 2014) manşetinde yer alan haberde, Papa Francis’in silueti kullanılarak, “Hoş gelmedin” başlığına yer verildi. Haberde, “Ne Vatikan’ın devlet başkanı sıfatınızla.. Ne de Hıristiyan dünyasının Papası misyonunuzla size hoş geldiniz diyemiyoruz” denildi.
Milli Gazete’de yer alan “Hoş gelmedin” başlıklı haber şöyle:
Kutsiyetpenahları Papa Fransuva hitabıyla başlayan bir mektupla çağrıldın ülkemize.
O, elindeki mektubun zarfını biz de açtık.
Okuduk ve yazılanları REDDETTİK. Bunu bil.
“Yüce kişilik” denildi şahsınıza. “Dünya barışı ve insanlığın kardeşliği ve huzuru için göstermekte olduğunuz değerli gayretleriniz” olduğu ifade edildi.. Sizden “dünya barışı” istendi.
Her şeyden önce bilmenizi isteriz ki; şahsınıza gönderilmiş olan o “davet mektubu” bu milletin size karşı hissettiği duyguları yansıtmıyordu.
Bilmenizi isteriz ki, bu millet için “kutsiyetpenahları”; medet umulacak bir “makam”, sığınılacak bir liman olamazsınız. Belki, Hıristiyan dünyasının “yüce kişiliğisiniz”, ama “Hak geldi, batıl zail oldu” ayet-i kerimesi mucibince bu milletin indinde “yüce kişilik” asla değilsiniz.
Bizden böylesi iltifatlar bekleme. ÜZÜLÜRSÜN!
*
Yine bilmenizi isteriz ki, bugün ayak basacağınız bu topraklar, tam 19 haçlı seferine ve sizin zulmünüze şahitlik eden topraklardır. Bu topraklar, sizin haçlı seferlerinizi yerle bir eden ecdadımızın kanlarıyla sulanmış topraklardır. Bu topraklar, İslam’la müşerref olmuş, İslam’ın adaleti ve barışıyla tanışmış topraklardır. Bu topraklar, siz yokken “huzuru bulmuş” topraklardır..
Tarihin sayfalarında muhafaza edilen zulümlerinizi ne dünya unuttu ne biz. Ne de mazlum halklar.
Biz Kilise’yi… Biz Papaları kendi inananlarına bile reva gördüğü zulümlerle de biliyoruz.
Ortaçağ’daki karanlığınızı bugünlere taşımadınız mı sanki?
İslam coğrafyasındaki gözyaşı ve kan sizin eseriniz değil mi?
Boşverin asırlar öncesini.. Vatikan’ın hemen yanı başındaki Bosna’da gördük sizi, Müslümanlar katledilirken. Sizin barışınızı, özgürlüğünüzü, sizin adaletinizi Kıbrıs’ta gördük. Daha dün Cezayir’deydiniz.. Bugün Irak’tasınız zulmünüzle… Mali’desiniz, Orta Afrika’dasınız.. Libya’dasınız.. Müslümanın nefes aldığı her coğrafyada Müslüman’ın gırtlağında sizin eliniz var.
Afrika’ya “İncilinizi” götürürken, o koca bir kıtanın zenginliklerini çalan, insanlarını aç bırakan, açlıktan ölüme terk eden siz değil misiniz? Hala Avrupa’nın, Amerika’nın, batının insanı rahat yaşasın, iyi yaşasın diye sömürülmüyor mu insanlık?
Siz emperyalizmin faşizmin ve ırkçılığın anavatanı olan Batı’nın sesisiniz. Bunu da biliyoruz.
Dinlerarası diyalogdan bahsediyorsunuz.
Tahrip ettiğiniz İncil’in üzerine el basarak yemin eden Başkanlar var. Devlet başkanları var. Bunlar Müslümanların üzerine bomba yağdırmaya devam ederken hangi yüzle diyalogdan, hangi vicdanla barıştan bahsedebiliyorsunuz…
Hangi fikir, hangi tarih, hangi anlayışla kendinizi bir barış elçisi olarak görüyorsunuz. Tarih boyunca Müslüman kanı döküp bugün geldiğiniz bu Müslüman ülke de “Barış”ın tesisini ummanız ve kendinizi bu konuda taraf saymanız ne kadar da zavallıca duruyor.
Sahi söylediğinize gerçekten de inanıyor musunuz?
Diyalogtan ve barıştan bahsederken, kadına, kız çocuklarına, kölelere özgürlüğünü ve haklarını hangi inancın verdiğinden gerçekten haberdar değil misiniz? Savaşa girerken bile “yaşlılara, kadınlara, çocuklara ve ağaçlara” zarar vermeyi yasaklayan bir dinden haberiniz yok mu? İnansın-inanmasın tüm insanların huzurunu hedefleyen başka bir inanç görmediniz mi, duymadınız mı şimdiye kadar?
Sizi “diplomatik dille” övenler önemli birşeyden bahsetmeyi unutmuş. Biz elhamdülillah Müslümanız. Ve inançlı insanlar için dinlerarası dialogla alakalı en makul tavır şudur; “İndallah’ta tek makbul din İSLAM’dır”
Şunu bil! Diyalog safsatasının “putlarını kırdık” sen gelmeden. Boşuna nefes tüketme.
Şunu da unutma Ey Papa! Yedi düvel yüklendi ama “bu necip milletin imanını” yüreğinden söküp alamadı.
*
Ankara’dan sonra İstanbul’a da geleceksin…
İstanbul, Efendimiz (s.a.v.)’in müjdesiyle, “kutlu askerlerin” fethiyle şereflendi. Diğer haleflerin gibi sen de Ayasofya’yı ziyaret edeceksin.. Hatırlatalım; fethin ruhunu çalamazsın! Ayasofya fethin mührüdür. Fethin bu mührü, bu millete emanettir! O’nu söküp alamayacaksınız…
Bir gün, ama mutlaka bir gün; Fatih’in torunları, “Fethin emanetçileri” Ayasofya’ya biletle değil, abdestle de girecek!
Tüm bunlara rağmen maalesef ülkemizde eliniz sıkılacak..
Törenler yapılacak;
Ayaklarınızın altına kırmızı halılar serilecek..
İltifatlar yapılacak.. Hoş geldiniz denecek size…
İslam dünyası karış karış işgal edilirken. Koalisyon güçleri Irak’ta 2 milyon Müslümanı katlederken, Afganistan’dan her gün onlarca Müslümanın öldürüldüğü haberlerini alırken.. Tüm bunlar karşısında tavrınızı biliyorken.. Ne Vatikan’ın devlet başkanı sıfatınızla.. Ne de Hıristiyan dünyasının Papa’sı misyonunuzla size hoş geldiniz diyemiyoruz.