Geçtiğimiz günlerde Trakya Bölgesine açılış için bir dizi seyahat gerçekleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 14 yıl önce 4 ay hapis yattığı Pınarhisar cezaevindeki günlerinden bahsederken, "AK Parti’nin kuruluş planlarını burada, Pınarhisar Cezaevi’nde yaptık, orada geleceğin planları, programları üzerine kafa yordum. AK Parti’nin rotasını, istikametini, felsefesini işte burada Pınarhisar’a gelen ziyaretçiler ve mesajlarla o sinyalleri aldım. Yeni ve Büyük Türkiye’nin ilk adımını burada Pınarhisar’da attık, buradan yola çıktık" sözlerini Milli gazete bugün manşetinden "Faziletli Olamadım" başlığıyla, "Erdoğan'ın amacı Milli Görüş'ü bölmekmiş" diye eleştirdi.
Mili gazeteden Adem Yavuz imzalı haberde o günler hatırlatılarak, "Milli Görüş camiasının binbir türlü oyuna maruz kaldığı o günlerde... Bu camia için, 'kapatmak yetmez, birkaç parçaya ayrılmalı' makaleleri gazete köşelerinden pervasızca neşredilirken... Birlik ve bütünlüğün öneminin artığı o günlerde... Erdoğan yeni partisinin temellerini çoktan atmış... Bugün itiraf etmekte bir sakınca dahi görmüyor" ifadeleri yer aldı.
Haberde, Erdoğan'ın Pınarhisar'da hapis yattığı dönemlerde kendisine sorulan sorulara her zaman, "bir bölen olmayacağım; yeni bir siyasi parti yok!; ben liderimin emrindeyim” gibi sözlerle karşılık verdiğine, ancak dünkü konuşmasındaki "AK Partinin kurulma planlarını Pınarhisar'da yaptım" sözleri ile tezatlık yaşadığına göndermede bulunuldu.
Adem Yavuz'un Milli gazetenin manşetinde yayımlanan (9 Aralık 2013) haber şöyle:
Geçtiğimiz günlerde Trakya Bölgesine açılış için bir dizi seyahat gerçekleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 14 yıl önce 4 ay hapis yattığı Pınarhisar günleri ile ilgili tarihi itiraflarda bulundu. Milli Görüş camiasının binbir türlü oyuna maruz kaldığı o günlerde... Bu camia için “kapatmak yetmez, birkaç parçaya ayrılmalı” makaleleri gazete köşelerinden pervasızca neşredilirken... Birlik ve bütünlüğün öneminin artığı o günlerde... Erdoğan yeni partisinin temellerini çoktan atmış... Bugün itiraf etmekte bir sakınca dahi görmüyor.
Erdoğan 1999 Pınarhisar: 'Milli görüşü bir bölen olmayacağım!'
28 Şubat’ta bir Amerikan-İsrail yapımı olan ve yerli işbirlikçilerince başlatılan karanlık 28 Şubat sürecinde Pınarhisar’da dört ay hapis yatan Erdoğan, kendisine sorulan sorulara hep “Bir bölen olmayacağım.”, “Yeni Bir siyasi parti yok!”, “Ben liderimin emrindeyim.” gibi ifadelerle karşılık vermişti.
Erdoğan 2013 Pınarhisar: 'Ak Parti’yi Pınarhisar’da kurduk'
"Ak Parti’nin kuruluş planlarını burada, Pınarhisar Cezaevi’nde yaptık, orada geleceğin planları, programları üzerine kafa yordum. AK Parti’nin rotasını, istikametini, felsefesini işte burada Pınarhisar’a gelen ziyaretçiler ve mesajlarla o sinyalleri aldım. Yeni ve Büyük Türkiye’nin ilk adımını burada Pınarhisar’da attık, buradan yola çıktık."
1999’daki dört aylık cezaevi günlerinden çok değil, üç yıl sonra hızlandırılmış bir şekilde 2002 yılında AK Parti ile Erdoğan tek başına iktidar oldu. Milli Görüş’ü bölen Pınarhisar günlerini her nasıl oluyorsa, “Bir ilim talebesi, Medresei Yusufiye’nin bir öğrencisi” olarak niteleyen Başbakan Erdoğan’ın, Gezi Parkı olaylarını atlattıktan sonra dershane bahanesiyle partisinin muhatap kılındığı siyasi revizyonda, “Irkçı Emperyalizmle, ADL gibi Yahudi Lobileriyle iş tutulamayacağı, verdiklerinin on katının kendisinden alınacağını” anlamış mıdır bilinmiyor. Ancak Sayın Başbakan’ın çok sık kullandığı “MEN DAKKA, DUKKA!” sözleri kulaklarında çınlıyor olsa gerek.
İşte belge niteliğindeki o röportaj...
Erdoğan 1999 Pınarhisar: 'Bütünleştirici, birleştirici olmanın gayreti içindeyim.”
Erdoğan’ın o zamanki Yeni Binyıl gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu’nun, Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan’la yaptığı görüşmesinin ardından siyasi yasaklı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı görüşmedeki ifadeleri şöyle idi:
Siyasetin tamamen dışında mısınız?
Ben siyasi faaliyetin dışında değilim. Ama bu faaliyet bir tüzel kişilik ya da parti oluşumu şeklinde değil, bir fikri oluşumun altyapısını hazırlamak şeklinde…
İmkan olursa partileşmeyecek misiniz?
Ben Belediye Başkanı iken de hapise girerken ve hapisten çıktıktan sonra da söyledim, bir bölen olmayacağım. Ama hapisten çıktıktan sonra söylediğim gibi bütünleştirici, birleştirici olmanın gayreti içindeyim.”
Trakya Bölgesinde bir dizi açılış için seyahatler gerçekleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 14 yıl önce 4 ay hapis yattığı Pınarhisar günleri ile ilgili tarihi itiraflarda bulundu. Tarih, Milattan sonraki yılların 1997.siydi. Erdoğan, Refah Partisi’nden 27 Mart 1994’e İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ise, Refah Partisi’nin ve Erdoğan’ın Genel Başkanı ve 54. Hükümetin Başbakan olarak, adım adım komplike, sinsi, derinden post modern bir darbeye muhatap kılınıyordu. 12 Mart ve 12 Eylül’de olduğu gibi 28 Şubat’ta da hedef; bu milletin tarihi, özü, aslı olarak yeniden başlatılan Milli Görüş ve Erbakan’ın “Sadece partisini kapatmak değil, kökünü de kazımaktı!” İşte Başbakan Erbakan böylesi karanlık ve sinsi bir sürecin hedefi iken, Büyükşehir Belediye Başkanı olarak İstanbul’a hizmet etmesi gereken Recep Tayyip Erdoğan il il Anadolu’da mitingler yapıyordu. Ancak bu mitinglerde Amerikan-İsrail yapımı ve yerli işbirlikçileri yönetmenliğindeki 28 Şubat’ın hedefi Milli Görüş ve Erbakan’a sahip çıkmıyor, adeta bir yerlere “Erbakan yoksa ben varım!” diyordu.
İşte bu mitinglerden biri olan Aralık 1997’deki Siirt Mitinginde okuduğu Ziya Gökalp’e ait şiir nedeniyle 1998 yılında aldığı 4 ay hapis cezasının infazı için 4,5 yıl sürdürdüğü İstanbul Belediye Başkanlığını bırakan Erdoğan 26 Mart 1999 günü Pınarhisar Cezaevine girdi. 24 Temmuz 1999 günü ise ceza süresini tamamlayarak hapisten çıktı. Bu arada 28 Şubat Postmodern darbesi sonucu Başbakan Erbakan, geleneksel olduğu üzere Amerika’dan icazetle alarak değil, 1969’dan itibaren bütün bir Anadolu insanının önünü de açarak dişiyle, tırnağıyla elde ettiği, “İçtiği ak süt gibi helal” iktidarı bırakmış, Refah Partisi kapatılmış,siyasi ömrü yasaklanmıştı karakuşi hukuksuz yöntemlerle. Refah milletvekilleri de topluca 1998 yılında Milli Görüşün 4. Partisi olarak kurulan Fazilet Partisi’ne katılmıştı. Erdoğan da Fazilet Partisi’ne geçmişti. Başta Başbakan Erbakan olmak üzere binlerce, sonraki süreçte milyonlarca insanı inancı ve siyasi duruşundan dolayı mağdur ve mahkum eden dış destekli 28 Şubat Postmodern darbesi, öncekilerin aksine Refah Partisi’ni kapatmakla kalmamış, Milli Görüş hareketini bölmeye yönelmişti. Fazilet Partisi için de, “Gelenekçi-Yenilikçi” kumpas senaryosu devreye sokulmuştu. Sürecin öncüsü olan Erdoğan ise kendisine sorulan sorulara hep “Bir bölen olmayacağım.”, “Yeni Bir siyasi parti yok!”, “Ben liderimin emrindeyim.” gibi ifadelerde bulunuyordu. Özellikle Pınarhisar Cezaevi günleri ve sonrasında bu ifadeleri sıkça kullanmıştı.
İşte 1999’daki bu sözlerin ardından 14 yıl geçtikten sonra çıktığı Kırklareli, Tekirdağ, Edirne ve ilçelerindeki toplu açılış törenlerinde Pınarhisar’a da uğrayan Başbakan Erdoğan, o günlerde söylediklerinin aksine yakın siyasi tarihi aydınlatacak önemli itiraflarda bulundu. Erdoğan, Pınarhisar’da “Bölmeyen” değil, yaptığı siyasi görüşmeler, aldıkları mektuplarla Milli Görüşü tam ortasından bölecek, yeni bir siyasi partiyi kuracak çalışmaları yaptığını bakın nasıl itiraf etti:
"Ak Parti’nin kuruluş planlarını burada, Pınarhisar Cezaevi’nde yaptık, orada geleceğin planları, programları üzerine kafa yordum. Ak Parti’nin rotasını, istikametini, felsefesini işte burada Pınarhisar’’da gelen mektuplarla, binlerce mektup içindeki o sinyallerle aldım. Yeni ve Büyük Türkiye’nin ilk adımını burada Pınarhisar’da attık, buradan yola çıktık."
Milli Görüş ve Lideri Erbakan’a karşı Pentagon’da başlatıldığı belgelerle ispatlanan ve Türkiye’deki ‘sivil kuvvetlerince’ uygulamaya geçirilen karanlık süreç 28 Şubat’ta Erdoğan’ın, Pınarhisar Cezaevinde Milli Görüşü bütünleştirdiği mi, yoksa böldüğü mü kendi yaptığı bu iki açıklama ve gelinen süreç ile ortada. Bölmeyeceğiz diye söz verdiği halde Erdoğan, Millî Görüş camiasını bölmekte hiçbir sakınca görmedi. O günlerde dünyanın en büyük ve en etkili Siyonist örgütlerinden birisi olan ADL Teşkilatının bir numaralı ismi olan Genel Sekreter Abraham Foxman Tayyip Erdoğan’la görüşmek için Türkiye’ye geliyordu. Foxman, daha sonra Erdoğan’a Üstün Cesaret Madalyası da vermişti.