Milli Görüş'ten AKP iktidarına 'hüsran' eleştirisi

Milli Görüş'ten AKP iktidarına 'hüsran' eleştirisi

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yönetiminin önemli isimlerinin içinde yetiştiği Milli Görüş hareketinin yayın organı Milli Gazete, AKP’nin iktidara gelişinin 10. yılında partiye sert eleştiriler yöneltti. “10 yıllık hüsran” manşetiyle çıkan gazetede, AKP’nin sembolü olan ampül çizimi içinde “10 yıllık AKP iktidarında her şeyden öte milli-manevi değerlerimiz büyük yara aldı. Zinanın suç olmaktan çıkarılmasıyla başlayan süreçte, domuz diğer canlı hayvanlar kapsamında tutuldu” ifadeleri yer aldı.

Fatih Yedier imzasıyla Milli Gazete’de yayımlanan (3 Kasım 2012) haberin tam metni şöyle:

 

10 yıllık hüsran

 

Bugün AKP'nin iktidara gelişinin 10. yıl dönümü. 10 yıllık AKP iktidarında her şeyden öte milli-manevi değerlerimiz büyük yara aldı. Zinanın suç olmaktan çıkarılmasıyla başlayan süreçte, domuz diğer canlı hayvanlar kapsamında tutuldu. Benzinde kırılan rekor fiyat, "Teğet geçti" denilen ekonomik krizin ardından yapılan zamlar ve uygulamaya sokulan yeni vergiler, dudak uçuklatan seviyelere ulaştı. Dış politika da duvara toslayan AKP iktidarı, bütün komşularımızla kanlı bıçaklı hale geldi. Çıkarılan yasalarla vatan toprakları yabancılara satıldı, mili kurumlar özelleştirildi. AKP, 10 yıllık iktidarında halkın hesabına değil, faizci tefeci küresel güçlere çalıştı. 10 yıllık dönemde en çok kazanan bankalar oldu, milyarderlerin sayısı arttı.

AKP'nin 10 yıllık iktidarında her geçen gün rekor üstüne rekor kırılıyor. Bununla birlikte milli-manevi duygularımızın birçoğu yok ediliyor. Zinanın suç olmaktan çıkarılmasıyla başlayan süreçte, domuz diğer canlı hayvanlar kapsamında tutuldu. Benzinde kırılan rekor fiyat, çocuk istismarlarındaki artışlar, teğet geçti denilen ekonomik krizin ardından yapılan zamlar ve uygulamaya sokulan yeni vergiler, dudak uçuklatan seviyelere ulaştı. Çıkarılan yasalarla vatan toprakları yabancılara satıldı, mili kurumlar özelleştirildi. Kaybeden hep Türkiye oldu.

AB için zina suç olmaktan çıkarıldı

AKP'nin iktidara geldiği 2002'den itibaren suç oranlarında ciddi artışlar meydana geldi. AB uyum yasaları çerçevesinde 2004 yılında büyük tepkilere rağmen TCK' da yapılan düzenlemeyle zinanın suç olmaktan çıkarılmasının ardından başlayan toplumsal çöküş ürkütücü boyutlara ulaştı. 2002-2010 yılları arasında fuhuş suçları yüzde 220, ırza geçme ve çocuklara cinsel taciz suçları yüzde 125 oranında arttı.

Fuhuş suçu 8 yılda yüzde 220 oranında arttı

Fuhuş suçundan 2002 yılında 2669 kişi hakkında dava açıldı. Bu sayı 2007 yılında 4494'e, 2010 yılı sonu itibariyle de 8409'a ulaştı. Fuhuş suçu 8 yılda yüzde 220 oranında arttı.

Çocuk istismarları 8 yılda yüzde 125 artış gösterdi

Cinsel saldırı ve çocuk istismarları 2002 yılında 16 bin 043 sanık hakkında dava açılmışken, bu sayı 2007 yılı sonu itibariyle 19 bin 162'ye ve 2010 yılı sonu itibariyle de 35 bin 760'a ulaşarak 8 yılda yaklaşık yüzde 125'lik bir artış gösterdi. AKP hükümeti döneminde toplam 183 çocuk çeşitli sebeplerle yaşamını yitirdi.

Bakanlığın domuz yönetmeliğiyle başlayan süreç

AB uyum yasaları çerçevesinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yayımlanan "Canlı Hayvan Ticareti Yapan Satıcıların Çalışma ve Denetlenmesi ile İlgili Usul ve Esaslar" yönetmeliğiyle domuz, kasaplık hayvanlar statüsüne alındı. Bakanlığın adeta önayak olduğu bu süreç, domuzu hayatımızın bir parçası haline getirdi. Bakanlık tarafından onaylanan domuz ürünleri yaygınlaşarak yediğimiz, içtiğimiz her şeye bulaştı.

10 yıllık AKP iktidarında 818 asker şehit oldu

3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından iktidarı sıfır terörle teslim alan AKP'nin pasif tutumu sonucu Türkiye, terörle mücadelede ağır bedeller ödedi. İktidarın Kürt açılımı adı altında terörle mücadele yerine müzakereyi tercih etmesi, eli silahlı eşkıyayı daha da azdırdı ve son 10 yılda meydana gelen terör olaylarında toplam 818 asker şehit oldu.

Alkol tüketimi 4 kat arttı kullanım yaşı düştü

2002 yılında AKP iktidara gelmeden önce Türkiye'de 583 milyon litre içki tüketiliyordu. Devletin resmi kayıtlarına göre 2010 yılı itibariyle Türkiye'deki içki tüketimi 2 milyar litreye ulaştı. Yani AKP yönetimi zamanında içki tüketimi 4 katına çıktı. 1O sene önce içkiye başlama yaşı 15- 16 iken bugün 11'e düştü.

Boşanma oranı artıyor

Türk toplumun çekirdeğini oluşturan aile kurumu da yaşanan yozlaşmadan nasibini aldı. 2011 boşanma istatistiklerine göre, 2010 yılının 2. döneminde 33 bin 139 çift boşanırken, 2011 yılının 2. döneminde 33 bin 702 çift boşandı. Boşanma sayısında en fazla artış yüzde 8,3 ile Doğu Marmara Bölgesinde gözlendi. Bu arada 2011 yılı ikinci döneminde meydana gelen boşanmaların yüzde 40,1'i evliliğin ilk 5 yıl içinde, yüzde 24,3'ü ise 16 yıl ve daha fazla süre evli olan çiftlerde gerçekleşti.

Toprak satışında Türkiye'nin yüzde 10'u gözden çıkarıldı

2002'den bu yana, yabancılara yapılan toprak satışı dudak uçuklatacak seviyelere ulaştı. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün Ocak 2012 verilerine göre Hatay'da 1974 yabancıya, 1320 parselde toplam 3 milyon 722 bin 824 metrekare toprak satıldı. Yani Hatay'ın yarıdan fazlası yabancılara satıldı. Eskiden bir ilin en fazla binde onu satılabilirken günümüzde ise bu oran Türkiye'nin yüzde 10'unu geçmez diye değiştirildi. Yani Türkiye'nin bu manada yüzde 10'u gözden çıkarılmış durumda. Hatay'ın yarıdan fazlası satılırken Konya arazilerinin ise yüzde 7'si yabancılara satıldı. Özellikle Suriye'de yaşanan gelişmeleri fırsat bilerek bölgedeki arsaların el değiştirdiği ifade ediliyor. Hatay başta olmak üzere Urfa'da da benzer alımların gerçekleştiği kaydediliyor.

İktidar, sırtı sıvazlanan bir çocuk gibi kendini kaybetti

AKP'nin uluslararası arenada izlediği siyasetin yanlışlığı, doğurduğu sonuçlarla kanıtlanmış oldu. Son on yılda 'dışarıda güçlü bir Türkiye' oluşturdukları izlenimini vermeye çalışan AKP iktidarı bu süreçte tam bir göz boyama politikası uyguladı. Avrupa ve ABD sürekli Ortadoğu'da güçlenen bir Türkiye'nin oluştuğunu ve diğer Müslüman ülkelere örnek olması gerektiğini söyleyerek AKP hükümetini pohpohladı; böylece kendilerine mükemmel bir müttefik bulmuş oldular. Muktedir olamayan iktidar, sırtı sıvazlanan bir çocuk gibi kendini kaybetti...

AKP oynanan oyunlara alet oldu

Bunun en dikkat çekici göstergelerinden biri Siyonist İsrail'in Mavi Marmara katliamına karşı gösterilen çelimsiz tepki oldu. İsrail'e gösterilen tepkiler hep lafta kaldı. Sert söylemler takınıldı ama İsrail'e bırakın tazminat ödetmeyi, özür diletmeyi bile başaramadılar. İsrail'e karşı hiçbir alanda yaptırım uygulanmadı; aksine ticaret en yüksek hacmine çıkarıldı. Buna rağmen hep Türkiye ile İsrail, güya araları bozulmuş gibi, barıştırılmaya çalışıldı. Başbakan Erdoğan'ın 'One minute!' çıkışı yalnızca anlık, fevri bir çıkıştan ibaret kaldı.

Erdoğan, oluşturulan yanlış imajla Arap dünyasına örnek bir lider olarak gösterildi. Ardından emperyalist Batı, Suriye'deki problemi Türkiye'nin üzerine yıkmaya çabaladı. Avrupa ve ABD Türkiye'yi kışkırttı, Rusya ve Çin, Esad'a destek verdi. İktidar bu oyuna alet oldu. Suriye'de bir Türk uçağı düşürüldü ve uçağı kimin düşürdüğü halen belirlenemedi. Türkiye krizi yönetmeyi başaramadı. Akçakale'ye saldırı düzenlendi. Rusya'dan Suriye'ye giden bir yolcu uçağına el konuldu. Bütün bunlar telaşlı bir çabayla ve anlık kararlarla alındı. İktidar meseleyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Sonuçta Suriye ile Türkiye savaşın eşiğine geldi.

Faiz ‘Dünya gerçeği’ oldu, ‘Sermayenin rengi yok’ dendi

Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi olan 2001 krizinin ardından oluşan siyasi ve ekonomik konjonktürde iktidara gelen AKP, IMF destekli Kemal Derviş programını harfiyen uygulamaya devam etti. Bugünlerde İsrail Merkez Bankası Başkanı olan Stanley Fischer ile birlikte 2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını hazırlayan Kemal Derviş, Türkiye'yi neoliberal politikalara mahkum edip küresel sistemin dümen suyuna sokarken, AKP iktidarı da bu uygulamayı zerre şaşmadan devam ettirdi. Bir zamanlar karşı oldukları faizi "dünya gerçeği" kabul etmelerinden uluslararası tefeciliğin piri Yahudi sermayesini "sermayenin rengi yoktur" diyerek aklama çabaları, AKP'nin ekonomik zihniyetinin özeti gibiydi.

Cumhuriyet tarihinin borç rekoru

IMF'ye olan 20 milyar dolarlık borcu bitirmekle övünen AKP, iktidara geldiği tarihteki iç ve dış borç miktarıyla bugünkü toplam borç miktarını ise hiç gündeme getirmiyor. 2002 tarihinde Türkiye'nin dış borcu 130 milyar dolarken, 2012 Mart sonu itibariyle 307 milyar dolara çıktı. Aynı şekilde 2002'de 92 milyar dolar olan iç borç da 306 milyar dolara yükseldi.

AKP, 2002'de 232 milyar liradan devraldığı Türkiye'nin merkezi yönetim brüt borç stokunu, 31 Ocak 2012 itibariyle 514 milyar 834.4 milyon lira düzeyine çıkartarak "80 yılda yapılamayanı" yaptı. AKP'nin 10 yıllık iktidarı dönemindeki rekor borç artışı, büyük oranda piyasadan yapılan borçlanmadan kaynaklandı. "Derviş-Fischer modeli"nin gerektirdiği gibi "yüksek faiz-düşük kur" politikasını "dünyadaki en yüksek reel faizi" vererek uygulayan AKP, rantiyeyi ve bankaları ihya ederken, vatandaşı ise kredi ve kredi kartlarına mahkum etti. Ailelerin borç yükü katlandıkça katlandı.

Memleketin değerleri ‘Babalar gibi’ satıldı

Tek başına iktidar olduğu 10 sene boyunca Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları olan bütçe açığı, cari açık ve tasarruf açığını çözmek adına hiçbir somut adım atamayan AKP, bu sene bütçedeki açık hedefini bile tutturamadı ve 10 yılın bir özeti olarak faturayı her zamanki gibi vatandaşa ödetti. Bir defaya mahsus olarak konulup kalıcı hale getirilen vergilerle, vergilerde yapılan artışlarla, zamlarla vatandaşın alım gücü iyice düşürüldü, kredilere ve kredi kartlarına bağımlı hale getirildi. Türkiye'nin en önemli ve stratejik kuruluşları, birkaç senelik cirosu karşılığında "babalar gibi" satıldı. AKP iktidarının yaptığı özelleştirme tutarı, bir senelik faiz ödemesinin biraz üstünde yer alırken, borç ödemek için eldekinin avuçtakinin satılması "müflis tüccar" misalini hatırlattı.

Gerçekler vatandaştan gizlendi

İhracattaki rekorlardan bahseden, ancak ithalattaki rekoru es geçen AKP, güvenilirliği şüpheli verilerle "pembe tablolar" çizdi. Misal, büyümedeki azalmanın "yumuşak iniş"ten ziyade "sert düşüş" olduğu görülürken, işsizlik oranlarının düştüğü açıklanabildi. Velhasıl-ı kelam, "çok iyi" durumda olduğu propagandası yapılan Türkiye ekonomisi, aslında Başbakan Erdoğan'ın bu sene birkaç kez tekrarladığı "Yunanistan gibi oluruz" sözüne daha çok uyan bir tablo çizdi. Makyajlarla, pansuman tedbirlerle, borçlanmalarla gideceği yere kadar gitsin istenen ekonominin gerçekleri vatandaştan devamlı saklandı.