Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Afyon’da mühimmat deposunun patlamasının ardından, Türk jetinin Suriye tarafından düşürülmesine kadar birçok konuda ilginç açıklamalarda bulunduğu belirtildi.
Afyon patlaması: İki tanık, üç sanık var. Biri astım hastası, biri namaza çıkmış Uçak düşürülmesi: Pilotları sorgulayıp, cesetleri denize mi koydular? Terörle mücadele: Cami cemaatine, terörist karışıyor, ona bile müdahale etmiyoruz Askeri Birlikler: Büyükşehirlerin içinde askeri birlik olmaz
Bakanlığın bütçesinin önceki gece yarısı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildiği duyuruldu. Yılmaz, Afyon’da 25 askerin şehit olduğu patlamayla ilgili olarak üç kişinin de tutuklu olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
Meltem Özgenç'in hurriyet.com.tr'de yayımlanan haberine göre;
"Dava kapsamında bu 3 kişinin tutuksuz yargılanma istemi, dikkatsizlik iddiaları ve gece yapılması konusu da dahil olmak üzere reddine karar verildi. Burada görgü tanıkları var. Bir Mehmetçik olayın olduğu anda astım hastasıydım içeride duramadım demiş, biri namaz kılmak için çıkmış. ‘Birileri suikasttir’ diyorsa, bu Mehmetçikleri hain göstermek demektir. Bilgi varsa Cumhuriyet Savcılığına bildirmeleri gerekir ki gerçek ortaya çıksın.
Uludere konusuna gelince konuyla ilgili yargı süreci devam ediyor. Terörle mücadelede bir tane sivile zarar vermemek için olağanüstü dikkat gösteriliyor. Camiden çıkan vatandaşların aralarına terörist katılıyor, güvenlik güçlerimiz cevap vermiyor. Yanlışlar, hatalar olmuyor mu? Oluyor. Onları da en aza indirmek istiyoruz, buna Roboski de dahil. Terörle mücadelede, canını, kanını feda eden Mehmetçiklere, büyük bir haksızlık yapıldığını düşünürüm. ‘Bu ülkenin bir kısmında bir kontrol yok’ diyen biri de doğruyu söylemiyordur.
(‘Türk pilotlarının, uçaktan sağ olarak çıktığı ancak Suriye tarafından sorgulanıp öldürüldüğü iddiaları’) Uçağın radar izinde kaybolduğu an 22 Haziran 11.57’dir. Bizim arama kurtarma birliklerimizin olay mahaline geldiği an 13.10’dur. Zaten pilotlarımız fırlatma düğmesini kullanmadılar. Uçak, 200 milin üstünde süratle denize çakıldı. Bu kadar yüksekten düşen uçakta pilotlarımızın sağ kalması mümkün mü? Bir saat içinde ‘Pilotları oradan alıyor, karaya götürüyor, sorgulamasını yapıyor, öldürüyor ve bin 300 metre derine de koyuyor.’ Böyle bir teknoloji, öyle bir sürat mümkün değil. Ayrıca o yükseklikten düşen plotların sağ kurtulmaları mümkün mü? Bu konuda Türkiye, meşru hukuk düzeni içinde, uluslar arası hukuka saygılı olarak tüm haklarını saklı tutmaktadır.
İstanbul Hadımköyde’ki bir tugay, Edirne Babaeski’ye taşındı. Ankara Polatlı’daki askeri birliğin Eskişehir’e taşınması söz konusu değil. Etimesgut’taki birliklerin Polatlı’ya, Kara Havacılık Okulu’nun da Isparta’ya taşınması hazırlıkları sürüyor. Büyükşehirlerde askeri birliklerin bulunmasını şahsi olarak doğru bulmuyorum. Anadolu’daki nüfusu az olan illere taşınması gerektiğini düşünüyorum. TSK’nın da buna benzer çalışmaları var.
Bu bölgenin de NATO’nun da ABD’den sonra en güçlü ordusudur. TSK’yı kurumsal olarak görmek lazımdır. Kişilere bağlı değildir. Mevcut Genelkurmay Başkanı’yla silahlı kuvvetler her zaman üzerine düşeni hakkıyla yapacak güçte, yeterlilikte ve kabileyettedir. Kurum olarak sağlamdır. Moral üst düzeydedir. Erciyes Dağı’nın dibinde, üstünde olan büyüklüğünü anlamaz. Ayrıldığınız zaman ‘bu dağ büyük, heybetli’ diyorsunuz. Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgesinde en güçlü olan bir ordudur.
‘Irak’a asker girmesini Irak Hükümeti istemiyor’ Doğrudur da. Komşunuzun bahçesinden durmadan sizin bahçenize taş atılıyor. Sizin talebiniz, önce taş atışını engellemek. Adam ‘Ben engelleyemem, gücüm yetmez veya yapmıyorum’ dese, o zaman başka alternatif kalmaz, siz yaparsınız. Türkiye Cumhuriyeti, mecbur kalmadıkça, hiçbir ülkeye silahlı kuvvetlerini göndermez, zaruretle sınırlı olmak üzere.”