Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Afyoncu: 118 yıl önce bize sığınan hain Yunan askerini iade etmiştik!

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Afyoncu: 118 yıl önce bize sığınan hain Yunan askerini iade etmiştik!

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü ve Sabah yazarı Erhan Afyoncu, Yunanistan Yüksek Mahkemesi'nin (Arios Pagos) 15 Temmuz darbe girişimi sonrası helikopterle Yunanistan'a kaçan 8 askerin Türkiye'ye iade edilmemeleri yönünde verdiği kararla ilgili olarak "Oysa bundan 118 yıl önce komutanını darp ederek Osmanlı’ya sığınan Yunan askerini arada herhangi bir iade anlaşması olmamasına rağmen ülkesine iade etmiştik" dedi.

Erhan Afyoncu'nun "Bize sığınan Yunanlı hainleri iade etmiştik" başlığıyla yayımlanan (12 Şubat 2017) yazısı şöyle:

Yunanistan’ın 15 Temmuz darbe girişimine katıldıktan sonra ülkelerine kaçan FETÖ’cü askerleri iade etmemesi Atina - Ankara arasında gerilime yol açtı. Oysa bundan 118 yıl önce komutanını darp ederek Osmanlı’ya sığınan Yunan askerini arada herhangi bir iade anlaşması olmamasına rağmen ülkesine iade etmiştik

Yunanistan 1350'lerde Türk hakimiyetine girdi. Osmanlı'nın fethinden sonra, bugünkü Yunanistan'ın bulunduğu sahalarda kargaşa sona erdi ve bölgeye mutlak bir devlet hakimiyeti ile birlikte barış ve huzur geldi. 1699'da Mora Yarımadası elimizden çıktıysa da 1718'de tekrar Türk hakimiyetine alındı.

Yunanistan'ın kuruluşu

Fransız İhtilali'nin yaydığı milliyetçilik ve bağımsızlık fikirleri Osmanlı topraklarında yaşayan milletleri de etkiledi. Philike Heteiria'nın (Dostluk Cemiyeti) kurulması Yunanistan'ın bağımsızlığı yolundaki ilk adımdı. Cemiyetin başkanlığına Aleksandır İpsilanti getirildi. Sırplar'la ve Avrupalı bazı devletlerle temasa geçen İpsilanti ayaklanma için faaliyetlerini tamamladıktan sonra, 6 Mart 1821'de Eflak ve Boğdan'da isyanı başlattı. Osmanlı yönetiminin isyancılara karşı sert tedbirler almasıyla isyan bastırıldı. Eflak ve Boğdan'da başlayan ayaklanma Mora ile bazı adalara da yayıldı. Avrupa kamuoyunun Rumları desteklemesine rağmen Fransa, İngiltere ve Prusya, Avusturya'nın da tesiriyle ayaklanma karşısında tarafsız kaldı. Ancak Avrupa'nın birçok yerinde Helen Dostluk Komiteleri kuruldu ve bunlar Rumlar'a maddi ve manevi destek sağladı. Avrupa'da yaşayan Rumlar ile İngiltere, Fransa, İtalya, Amerika vs. gibi ülkelerden başka milletlere mensup gönüllüler savaşmak için Mora'ya geldiler. Rum isyanı Avrupa kamuoyundan geniş destek bulunca İngiltere, Fransa ve Rusya Osmanlı'ya savaş açtı. Mağlup olan Osmanlı Devleti, bağımsız Yunanistan'ı 24 Nisan 1830'da tanıdı. Yunanistan kurulunca, bu bölgelerdeki Türkler'den sağ kalanlar Osmanlı topraklarına göç etti. Mora Yarımadası ve Atina'yı da içine alan, bir Yunan devleti kurulmuştu. Rumlar'ın büyük bir çoğunluğu hâlâ Osmanlı hakimiyeti altındaydı. Yunanistan'ın bundan sonraki "Megali İdea" (büyük ülkü) siyaseti Rumlar'ın yaşadığı diğer Osmanlı topraklarını ve İstanbul'u ele geçirmekti. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra Osmanlı ile Yunanistan arasında 1881'de İstanbul'da yapılan bir antlaşmayla Tesalya Yunanistan'a bırakıldı. 1897'de Osmanlı ile Yunanistan arasında Girit meselesinden dolayı savaş çıktı. Yunanistan bu savaşta ağır bir mağlubiyete uğradı ve Osmanlı ordusunun Atina'ya girmesi büyük güçlerin aracılığıyla durduruldu. Yunanistan daha sonraki yıllarda da Türkiye aleyhine büyümeye devam etti. TÜRKİYE'YE SIĞINAN YUNANLILAR Yunanistan kurulduktan sonra iki ülke arasında firarlar oldu. Suçlular iki ülke arasında kaçıp, durdu. Özellikle kaçtıktan sonra iade edilmemek için din değiştirenlerin durumu konuyu değişik bir mahiyete getirdi. İki ülke arasında suçluların iadesine yönelik bir anlaşma ve mukavele olmadığı için mesele çözülemiyordu. Bu yüzden 19. yüzyılın son çeyreğinde suçluların iadesi konusunda iki devlet arasında birçok görüşme yapıldı. Osmanlı bu görüşmelerde özellikle suçluların takibi bahanesiyle Türkiye sınırına müdahale edilmemesi için uğraştı. 1897 Yunan Savaşı sonunda imzalanan barış antlaşması hükümlerince suçluların iadesi, konsolosluk ve diğer konuların Yunan memurlarıyla müzakeresi için Hasan Fehmi Pasa başkanlığında Dışişleri Kâtibi Nuri Bey, hukuk müşavirleri Hakkı Bey ve Gabriel Efendi görevlendirilerek, görüşmeler yapıldı. Yunan murahhaslarıyla birçok görüşme yapılmasına rağmen suçluların iadesiyle ilgili tam bir neticeye varılamadı. Bu yüzden iki ülke arasında kaçıp, sığınmalar devam etti. Türkiye, bazı suçlara bulaşıp, Osmanlı Devleti'ne iltica eden Yunan tebaasına mensup kişileri asayişsizliğe sebebiyet vermemeleri için sınırdan uzak yerlere gönderdiği halde Osmanlı tebaasından olup Yunanistan'a sığınmış olan Osmanlı suçlularına karsı Yunanistan'ın bu hassasiyeti göstermemesi çeşitli sıkıntılara yol açtı. İki ülke arasında anlaşma olmamasına rağmen Türkiye zaman zaman kendisine kaçan özellikle askerleri iade etmiştir. 1864'te Tırhala'ya kaçan Yunan askerleri ülkelerine geri verilmiştir. 1899'un sonlarında ilginç bir firar olayı gerçekleşmiştir. Yunanistan'ın Yedinci Efsun Taburu'nun birinci bölüğü onbaşılarından bir karakolda görevli İstavro Dimitri, çavuşunu tokatladıktan sonra, ceza alacağından korkarak Türkiye'ye firar etti. Onbaşı, Osmanlı Devleti'nin Sivato Karakolu'na iltica eylemişti. Alasonya kumandanlığı durumu ilgililere bildirip, askerin ifadesi alındı. Daha sonra da Efsun askeri Yunan hükümetine teslim edildi. Yunan Hudut Komutanlığı, askerin teslim alındığını Osmanlı yetkililerine bildirince, dönemin Genelkurmay Başkanı Rıza Paşa 3 Aralık 1899 tarihli bir yazıyla durumu İkinci Abdülhamid'e arzetti.