Milliyet gazetesi, "İmralı zabıtları"nın yayımlanması ardından Hasan Cemal'in gazeteden ayrılması ile sonuçlanan kriz hakkında konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın konu ile ilgili konuşmasındaki "patron" eleştirisini görmedi. Dün gerçekleşen konuşmasında krizde hükümetin bir tavrının olmadığını vurgulayan Arınç, "Olay, hükümetin tavrından ziyade, medya patronlarının tavrı olarak görülmelidir" diyerek Milliyet gazetesinin sahibi Erdoğan Demirören'i göstermişti. Ancak gazete, ilgili kısmı yayımlamamayı tercih etti.
Milliyet, Diplomasi Muhabirleri Derneği'nin kahvaltısında dün (20 Mart 2013) konuşan Bülent Arınç'ın gazeteye dile getirdiği ifadeleri şöyle yansıttı:
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İmralı görüşme notlarının Milliyet’te yayımlanmasıyla ilgili olarak, “Haberciliği esas almışlar ve bunu yayımlamışlar. Kızarız, üzülürüz, tenkit ederiz ama yaptıkları gazetecilik açısından bence çok yanlış bir şey değil” dedi.
Arınç, Ankara’da “Diplomasi Muhabirleri Derneği” üyeleriyle dün bir araya geldiği toplantıda, Milliyet’te yayımlanan “İmralı tutanakları” hakkında yöneltilen bir soruya, şöyle yanıt verdi:
“‘Türkiye önemli bir süreçte, bu süreci zedeleyebilecek bir olay mı bu?’ diye düşünerek vatanseverliğini veya bu sürece olan bağlılığını göstermek açısından bir tercihte bulunabilirdi. Ama onlar haberciliği esas almışlar ve bunu yayımlamışlar. Kızarız, üzülürüz, tenkit ederiz ama yaptıkları gazetecilik açısından bence çok yanlış bir şey değil. Tercihte bulunurken böyle bulunmuşlar.” (...)
Arınç, gazeteci Hasan Cemal’in Milliyet gazetesinden ayrılması ile ilgili olarak ise şunları söyledi:
“Ben Hasan Cemal’i okuyan, sevenlerden bir tanesiyim. Can Dündar da öyle, okuduğum, sevdiğim insanlardan bir tanesi. Bu meslekte çok kolay insan yetişmiyor. Kalemini düz tutmuş, insani yönü olan, Türkiye’nin demokratikleşmesinde katkısı olmuş insanlar, sayısal olarak da kalite olarak da çok fazla değiller. Mutlaka yazı hayatına devam etmeleri elbette arzumuzdur.”
Bülent Arınç tam olarak ne demişti?
Hurriyet.com.tr'de Zeynep Gürcanlı imzasıyla yayımlanan haberin ilgili kısmı ise şöyle:
"Sayın Başbakan ile benim birbirimize çok benzeyen bir yönümüz var; Bile bile yalan yazanlara, ya da bile bile kötülemek için yazanlara, en mukaddes saydığımız değerleri bilerek düşmanlık yapanları hazmedemiyoruz. Onun için bazen orantısız tepkiler verebiliriz. Kendimizi kontrol etmeye çalışıyoruz. Bu kadar risk aldık, bunu baltalamaya çalışıyorlar diye düşünebiliyoruz. Bizi mazur görün. Tıpkı bizim de zaman zaman sizi mazur gördüğümüz gibi..."
İmralı'da BDP ile Öcalan tutanaklarının yayınlanmasını "gazetecilik" olarak nitelendiren Arınç, "Habercilik yapıldı. Gazetecilik yapıldı. Tabi düşünebilirlerdi; bunu yayınlamak Türkiye'nin menfaatlerine uygun mu diye. Bu sürece bağlılıklarını göstermek için yayınlamayabilirlerdi. Ancak haberciliği esas almışlar. Yaptıkları gazetecilik açısından yanlış değil. Onlar için bir suç da değil" dedi. Tutanakların yayınlanmaması yolunda karar verilmesi halinde ise, bunun başka gazete tarafından yayınlanabileceğine dikkat çeken Arınç, "böyle olsaydı da, gazetecilik açısından üzülürlerdi" diye konuştu.
"Bir Hasan Cemal meslekte kolay yetişmiyor" diyen Arınç, Hasan Cemal'in de, yine aynı olayda adı geçen Can Dündar'ın da, "hayatlarının her noktasında iyi sınav vermiş, kalemini satmamış, kaleminin hakkını vermiş gazeteciler" olduğunu vurgulayarak, "Her iki yazar da okuduğum, sevdiğim insanlar. bu meslekte öyle kolay kolay insan yetişmiyor. İnsani yönü olan ,Türkiye'nin demokratikleşmesinde katkısı olmuş insanlar. Sayı olarak da, kalite olarak da çok fazla değiller. Onların yazı hayatlarına devam etmesi arzumuzdur" dedi. Konu ile ilgili olarak hükümetin bir tavrının olmadığını da vurgulayan Arınç, "olay, hükümetin tavrından ziyade, medya patronlarının tavrı olarak görülmelidir" dedi.