UNESCO’nun Dünya Mimari Anıtları listesindeki tek Türk eseri, Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi. Selçuklular’dan kalan bu görkemli yapıyı Mengücekoğulları’ndan Ahmet Şah ve eşi Turan Melik, 1228’de Mimar Hürrem Şah’a yaptırdı. Son elli yıldır restorasyonzedeye dönen cami ve şifahanesi, şimdi fotoğraflarla sesini duyurmaya hazırlanıyor. Cennetin Kapıları başlıklı sergi 28 Nisan - 29 Mayıs tarihleri arasında Taşkışla İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde açık kalacak. Fotoğrafları mimar Cemal Emden çekti. Küratörü ve tasarımcısı yüksek mimar Basri Hamulu. Danışmanı ise Prof. Doğan Kuban. Evliya Çelebi, Divriği’ye gittiğinde Ulu Cami’nin eşşiz taş bezemelerine bakıp “Üstad mimar bu camiye öyle emek sarf edip kapı ve duvarları öyle nakş bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem kırıktır” demiş. Hürriyet’in haberinde bu külliyeyi olağanüstü kılan taç kapıları olduğu anlatılıyor. Çünkü taşlar geleneksel yöntemle tek tek işlenip üst üste dizilmemiş, bir heykel gibi yekpare taştan oyulmuş. Bu yöntem külliyeye aynı zamanda statik açıdan 800 yıldır ayakta kalacak bir sağlamlık da kazandırmış. Bozkırdaki bu 800 yıllık şaheser, zamandan değil devlet eliyle insandan zarar gördü bugüne kadar. Devletin son 50 yılda müteahhitlere ihale ettiği restorasyonlar, mimari katliamdan öteye gitmedi. Bezemeli taşları kırıldı, temeline su doldu, çatısına tonlarca ağırlık bindirildi. Neyse ki dört yıl önce açılan restorasyon ihalesine başvuru olmadı. Devlet de caminin çevresini işgal eden binaların istimlakı için bütçe ayırdı. Prof. Doğan Kuban, ilk kez 1965’te gidip gördüğü Ulu Cami ve Külliyesi’ne adeta aşık oldu. O günden sonra defalarca gitti, üzerine kitaplar, makaleler yazdı. En uygun restorasyon projelerini hazırladı. Ama nafile. Devlete sesini duyuramadı, restorasyon ihalelerini durduramadı. Divriğililere küstü. Son Ulu Cami kitabını yazmaktan bu nedenle vazgeçti. Tam umudunu kesmişti ki, 2008 Ocak’ında eski bir öğrencisi, Divriğili mimar Basri Hamulu kapısını çaldı. Hoca ve öğrencisi, yanlarına mimar-mimari fotoğrafçı Cemal Emdem’i de aldılar. Ulu Cami’yi kurtarmak için bir başka çözüm buldular: Anıt caminin sesi, fotoğraflar yoluyla yurtiçi ve yurtdışında duyulacaktı. Tamamen bireysel bir çalışmaydı. Üç gönüllünün, Ulu Cami’nin eş şiz bir mimari şaheser olduğunu çok iyi bilen üç mimarın çalışmasıydı. 150 bin liraya mal oldu, tüm masraflarını Basri Hamulu karşıladı. Kültür bakanlığı ilgi göstermedi Basri Hamulu, Ulu Cami’nin taç kapısının yüz metre ilerisindeki yedi evden birinde doğup büyüdü. İTÜ’de mimarlık okudu, Doğan Kuban’ın öğrencisi oldu. 20 yıl aradan sonra 2007’de Divriği’ye gitti. Oyunlar oynadığı caminin taşlarındaki erimeleri, bozulmaları, eklenen saçağı gördü. Plastik yağmur suyu oluklarında biriken sular, 800 yıllık taşları patlatmıştı. Neye uğradığını şaşırdı. O tarihe kadar “Divriği’de muhteşem bir eser var, devlet de korumak için ne gerekiyorsa yapıyor” diye düşünüyordu. Doğan Kuban, kendisinin Divriğili olduğunu biliyordu. Koridorda ne zaman karşılaşsalar, “Buralarda dolaşıyorsun, caminin etrafındaki binaları temizlemiyorsun” diye şaka yapardı. 2007’de hocasının “Divriği Mucizesi” kitabında Divriğililere kırgınlığını gördü. O daha çocukken İstanbul’dan mimarların camiye gelip ölçüp biçtiğini, hocasının onlardan biri olduğunu geç de olsa anladı. “Hocamı buldum, evine gittim. Divriği’den geldiğimi, caminin son durumunu gördüğümü, öğrencisi olduğumu anlattım. Ulu Cami için ne yapabilirim, dedim” diye anlatıyor. Doğan Kuban, Hamulu’ya gülümseyerek “O zaman caminin çevresiyle ilgili bir proje hazırlayalım” dedi. 2008 Ocak’ından itibaren, önce üç harita mühendisini Divriği’ye gönderip cami ve çevresinin ölçümlerini yaptırdılar. Kuban’ın Ulu Cami ile ilgili umutları yeniden yeşerdi. Anıt caminin çevre düzenleme projesi için İsrail’den Hollanda’ya, dünyanın dört bir yanından topladığı örnek çizimlerin yer aldığı kitapları açtı. Hamulu’nun bilgisayar ortamındaki çizimlerine karşı çıktı, “El lezzetini kat” dedi. Proje böylece bitti ve uygulama projesine sıra geldi. Mimari fotoğrafçı-mimar Cemal Emden de Ulu Cami’nin belgesel ve artistik fotoğraflarını çekti. Hamulu, dosyaları aldı, büyük bir heyecanla Kültür Bakanlığı’na gitti. “Hiçbir maddi karşılık beklemiyoruz, ihale peşinde değiliz. Bu projeyi uygular mısınız?” dedi. Bakanlık yetkilileri hiç ilgilenmedi. Hocasıyla altı ay boyunca yaptığı çalışma boşa gitti. Üç ay önce aldıkları bir kararla restorasyonzede anıt camiyi kurtarmak için fotoğraf sergisi açmaya, böylelikle kamuoyu oluşturmaya karar verdiler. Mimarının tek eseri başka örneği yok Kuban ve Hamulu, sergi için uygun mekan aramaya başladılar. Hamulu’nun sınıf arkadaşı İTÜ Mimarlık Bölümü Dekan Yardımcısı Yegan Kahya’nın davetiyle Taşkışla’daki tarihi İTÜ Mimarlık Bölümü, serginin mekanı oldu. Cemal Emden’in çektiği fotoğraflardan 44’ünü seçtiler. En büyüğü 7x9 metre olan fotoğrafları özel tekniklerle ışıklandırdılar ve ayaklı platformlara yerleştirdiler. 150 bin liraya mal olan serginin tüm harcamalarını Basri Hamulu karşıladı. “Ulu Cami’nin öncesi ve sonrası yok. Yani böyle bir eser dünyada daha önce yapılmış olabilir ama yıkılmıştır. Sonrasında yapılmıştır ama yıkılmıştır, yoktur. Ulu Cami’yi yapan sanatçılar sadece bu eseri yapmışlar” diyor. Doğan Kuban ve Basri Hamulu’ya göre devlet, ayırdığı istimlak parasını cami çevresinde yaşayanlara yeni ev yapılmasında ve cami çevresinin binalardan temizlenip ağaçlandırılmasında kullanmalı. Daha sonra da caminin aşama aşama önceden yapılan restorasyonlardan arındırılmasını ve üzerinin şeffaf bir fanus içine alınarak müzeye dönüştürülmesini istiyorlar. Hamulu, “Proje ve restorasyon mutlaka uluslararası bir konsorsiyum tarafından yapılmalı. Bu anıt doğru ellere ihale edilmediği sürece çıkıp bağıracağız” diyor. Prof. Doğan Kuban Divriği dünya kenti olur Bu zenginlikte bir taş yontu yaratısı sadece Divriği’ye özgüdür. Divriği bir Asya sanatı müzesidir. Yapının eş siz yontularının dış hava etkilerinden kurtarılarak kesinlikle müze koşullarında korunması gerekir. Her ayrıntısının herhangi bir şekilde yenilenmesi söz konusu değil. Bu proje, tümüyle çelik ve camdan şeffaf bir yapıyla, anıtı bir müze objesi gibi koruyarak dünya koruma uygulamaları içinde onu özel konuma yükseltecektir. Divriği’yi dünya kenti yapacaktır. Mimar Cemal Emden Üç gece çalıştık Geçen yıl Basri Hamulu beni aradı. Ulu Cami’nin fotoğrafını çekelim, dedi. Haziranda gittik ve caminin fotoğraflarını gece çekmeye karar verdik. Yapının her tarafı gün ışığı görmüyor çünkü. Diğer Selçuklu yapılarından farklı olarak kabartmaları üç boyutlu. Kütlesel ifadelerini ortaya çıkaracak aydınlatma tekniği kullanarak fotoğraf çektik. Bununla yetinmeyip yapının sadece göz yüksekliğinde değil, farklı kotlarda yatay ve düşey fotoğraflarını da çektik. İki otobüs, aydınlatma malzemeleriyle dolu kamyonlarla gittik. Çalışma üç gece sürdü. İtfaiye araçlarının kepçeleri kaldırılıp hareketli iskeleye dönüştürüldü.