Mimaride ekolojik anlayış yaygınlaşıyor

Mimaride ekolojik anlayış yaygınlaşıyor
Küresel ısınmanın giderek rüştünü ispatlaması, gezegenin geleceği için ekolojik mimariyi de çözüm olarak gündeme getiriyor. Mimaride ekolojik anlayış - FOTOGALERİDünya hızla ekolojik mimariye yelken açıyor. Çünkü ekolojik unsurlar göz önüne alınarak inşa edilen bir binada; enerji tüketimini yüzde 50, karbondioksit  emisyonunu yüzde 39, su tüketimini ise yüzde 40 oranında azaltmak mümkün. KÜRESEL ısınmayla birlikte tüm dünyada giderek artan bir çevre bilinci baş göstermeye başladı. Artık hayatlarımızda önemli değişiklikler yapma zamanı geldi de geçiyor. Yakıt ve su tüketiminden enerji tasarrufuna pek çok konuda daha dikkatli olmak zorunda kalacağımız bir döneme girdik. Hayatlarımızı değiştirmekten bahsederken ilk akla gelen elbette yaşam mekânlarımız oluyor. Artık tüm dünyada konutlarda ekolojik', doğayla dost özellikler ön plana çıkmaya başlıyor. İşin bir de 'ekolojik mimari' ayağı var ki henüz dünya üzerinde bu konsept altında hayata geçen çok az proje var. Ancak önümüzdeki birkaç yıl içinde örneklerin katlanarak çoğalacağını söylemek mümkün. Çünkü ekolojik unsurlar gözetilerek inşa edilen bir binada, enerji tüketimini yüzde 24-50, karbondioksit emisyonunu yüzde 33-39, su tüketimini ise yüzde 40 oranında azaltmak mümkün. Türkiye’de ekolojik mimariden bahsettiğimizde ise karşımıza 1985’te bir aile şirketi olarak kurulan Has Mimarlık çıkıyor. Akşam Gazetesi ‘future&trends’ ekinde yapılan röportajda, Has Mimarlık'ın ortaklarından Ayşe Hasol Erktin, üzerinde çalıştıkları EKOKOYAPI projesini ve önümüzdeki yıllarda örneklerini sıkça görmeye başlayacağımız ekolojik mimarideki yeni trendleri anlattı. ■ Ekolojik mimari Türkiye'de şu an hangi aşamada? Üzerinde çalıştığınız EKOYAPI projesinden bahsedebilir misiniz? Ekolojik mimari konusunda Türkiye gelişiyor. EKOYAPI projesi hiç ortada yokken dünyada mimarinin geleceğinin ekolojiye bağlı olduğunu öngörmüştük. İstanbul Teknik Üniversitesi Maslak'ta bir teknoloji parkı projesi geliştiriyor. Yapı Endüstri Merkezi, ekolojik araştırmalarla ilgili bu binanın, yani EKOYAPI'nın tasarımı için bizden gönüllü olmamızı istedi. EKOYAPI sıfır enerjili bir bina. Kendi enerjisini kendi üreten hatta şebekeye de zaman zaman enerji verebilen, 150 bin metrekarelik bir proje. Isıtma ve soğutma için gereken enerjiyi, binanın kendisi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretiyor. Tasarladığımız bina, arsaya yerleşim ve sürdürülebilirlik; su kullanımı ve tasarrufu; yenilenebilir kaynaklarla enerji üretimi ve tasarrufu; doğal, sağlıklı ve çevreci malzeme kullanımı gibi ilkeleri esas alıyor. Şu an üniversite rektörlüğünün onayını bekliyor. Projemiz bu sene World Architecture Community Ödülleri'nin 'Dünyanın En İyi 20 Projesi' arasında yer aldı. ■ Yurtdışında nasıl bir gelişim izliyor ekolojik mimari? Çok yavaş başladı ama her sene 10 kat artıyor. Petrol fiyatlarının yükselmesiyle farkına varıldı ki aslında tasarruf edilen enerji maliyetiyle birlikte, çok ciddi kazançlar söz konusu. Eskiden ekstra yalıtım maliyeti olarak bakılırdı. Daha maliyetli olduğu doğru... Enerjiyi kendiniz üretiyor, güneş paneli, rüzgâr tribünü kullanıyorsunuz. Tabii ki bunlar ekstra maliyet. Ancak uluslararası bir işverenimiz, 3-5 yıl içinde binanın maliyetini karşıladığını söylüyor. Önümüzdeki dönemde ekolojik mimari dünya mimarisine damgasını vuracak. Bundaki başlıca neden şu; petrole bağlı enerji kaynaklan kısıtlı ve bir grup ülkenin elinde. Bu durum ülkelerin bağımlılığını da çok artırıyor. Ben ekolojik mimariden başka bir alternatif düşünemiyorum. Müthiş bir kamuoyu desteği var, bu destekle birlikte hükümetler de önlem almaya başladılar. Mesela İngiltere'de ekim ayından beri kamu binalarına sertifika mecburiyeti getirildi. ■ Ekolojik mimaride ne tür malzemele¬rin kullanımı öne çıkacak? Yaptığımız binanın amacı; orada daha önce bulunan binanın yarattığı ortamdan daha iyisini yaratmak olmalı. Yemyeşil bir alanı alıp orayı bir beton ormanı haline getiremezsiniz... Bu akımın çıkış amacı; doğayı zedelememek ve sera etkisini engellemek. Alınan önlemler öyle gözde büyütüldüğü gibi müthiş teknolojik, büyük uzmanlık gerektiren konular değil. Binayı güneşe doğru gerektiği şekilde yönlendireceksiniz. Binanızı mümkün olduğu kadar güneşin geldiği batı yönüne kapatacaksınız, çok sıcaktan ve soğuktan korunacaksınız. Böylece çok ciddi bir soğutma ve ısıtma ihtiyacınız olmayacak. Malzemenin yaşam döngüsü denilen bir kavram var; malzemenin üretiminden binanın yıkılmı ve sonrasında bu malzemenin ne yapılacağının kararına kadarki döngü. Malzeme üretiminde az enerji harcanmalı, üretildiği yerle malzemenin kullanılacağı yer arasında nakliye mesafesi az olmalı. Çünkü nakliye esnasında yine fosil yakıt harcamış oluyorsunuz. Kullanıma geçince soluduğunuz havada partiküller olmayacak, yani o malzeme sizi zehirlemeyecek. Kullanımdan sonra malzemeden kurtulmak istediğinizde o malzemenin ya geriye dönüştürülebilir ya da yeniden kullanılabilir olması lazım. Yani ne yapacağınızı bilemediğimi/ bir malzeme olmamalı. Yeni Trend: Dönen binalar ■ Gökdelenlerde ne gibi yenilikler olacak? Gökdelenlerde tesisat katları denilen ara katlar var. Yangın dolayısıyla grup katları birbirinden ayırmak zorundasınız, mekanik ve elektrik sistemlerinin dağılımını merkezi-leştirmemek için bu katları yapmak gerekir. İşte o katlara artık rüzgar tribünleri koyu¬yorlar. Özellikle Çin ve Dubaide yeni yapılan projelerde bu sıkça gözlemleniyor. Şu anda bitmiş bir proje yok ama inşası sürenler var. Ekolojiyi hep iki aşamada düşünmek lazım, biri enerji üretimi, ikincisi de doğaya mini¬mum hasar vermesi. Ama şöyle projeler de var; yüksek yapıda bahçeler de oluşturuluyor yani doğayı da içine katıyorlar. ■ Geleceğin mimarisini ekolojik mimari dışında nasıl yenilikler bekleniyor? Bilgi işlem teknolojisi mimaride çok ufuk açtı. Taşıyıcı sistem, bina strüktürleri çok farklı şekiller almaya başladı. Eskiden çok kısıtlı şeyler yapabiliyorduk, şu anda ise binanın modelini çıkarıp bir depremde nasıl davranacağını, nerenin çatlayıp nerenin çökeceğini bilebiliyoruz. Mesela kendi etrafında dönen katları olan bina oluşturuldu. Her kat bir çekirdek etrafında o katta yaşayan kişilerin isteğine uygun olarak dönebiliyor. Bir sabah doğuya bakarak bir sabah batıya bakarak uyanabiliyorsunuz. Formlar çok gelişiyor, mimarların ürettikleri formlar, tamamen bilgisayar teknolojisinin sağladığı imkânlarla oluşabiliyor. Malzeme teknolojisi de çok ilerliyor. Artık izolasyon bizim için hiç sorun değil. Camlarda da çok ilerleme var. Güneş kontrol camlarını yalıtım camları takip etti. Şimdiyse güneş pilli camlar çıktı. Cepheyi cam kapladığınızda o cephe bir yandan güneş enerjisiyle elektrik üretiyor. Güneş enerjisini aldıkça binanın elektriğini üretebiliyor. Henüz ucuz değil ama piyasada kullanılabilir bir sistem haline geldi. Teknolojinin geldiği son nokta Dünyanın pek çok ülkesinde pek çoğu henüz yapım aşamasında olsa da ekolojik mimari örneklerine rastlamak mümkün. Bunlardan biri de Pekin'deki SIEEB (Sino-ltalian Ecological Energy Efficient Building) binası. 40 metre yüksekliğindeki, 20 bin metrekareye yayılan bina, modem mimariyle ekolojik unsurların birlikteliğinden doğmuş. Çin'den diğer bir proje ise Guangzhou'daki rüzgâr tribünlü Pearl River gökdeleni. Bu proje dünyanın ilk ‘0’ enerjili gökdeleni olma özelliğini taşıyor. 71 katlı olması planlanan yapının 2009'un sonlarında tamamlanacağı öngörülüyor. İhtiyaç duyduğu enerjiyi kendi üretecek olan gökdelen, Çin'in subtropikal iklime sahip bir bölgesinde konumlanıyor. Yani sıcak iklim koşulları, yenilenebilir enerji ilkesiyle çalışan bir gökdelen yapmak için çalışan mühendisleri biraz uğraştıracağa benziyor. Geri dönüşüm ve yalıtım ilkeleriyle yola çıkan mühendisler, gökde¬lende radyan tabaka, jeotermal ısıtıcılar, ışıkelektrikseller gibi günümüz teknolojisinin geldiği en son noktayı tanımlayan unsurları kullanacaklar. 2009'da bitmesi planlanan bir diğer eko bina örneği ise Tunus'tan... Eco Tower adı verilen yapının, başkent Tunus'un merkezine yapılması planlanıyor. Yapı, güç ve enerji üreten tüm cihazlarda ‘0’ enerji ilkesini benimsiyor. Rusya ekolojik mimariyi sevdi Son yıllarda Rusya da günümüz mimarisinin, yeni yaşam koşullarının gerektirdiklerini inkâr etmeyerek eko gökdelen yapımına hız veren ülkeler arasında yer alıyor. 2007’de inşasına başlanan Moskova’daki Russian Tower, bu gökdelenlerden biri. Kule 2012’de bittiğinde, 612.2 metre uzunluğuyla Avrupa’daki en yüksek gökdelen olacak. Yapı, doğal havalandırma sistemine sahip olacak. Apartmanlar, otel, ofis ve eğlence merkezlerinden oluşacak kompleks; enerji, ısı ve sıcak suyu kompleks boyunca düzenleyebilmek için bir enerji devivr-i daim sisteminden yararlanacak. Komplekste ayrıca doğal havalandırmaya yardımcı olması için binanın merkezine doğru ilerleyen bir dizi iç mekân bahçesi yer alacak. Piramit biçimli olarak tasarlanan bina, aynı zamanda gün ışığından en fazla yararlanabilecek şekilde düşünülmüş. Böylelikle gün boyunca elektrik ve ısı enerjisi kullanmaya gerek kalmayacak. Bir eko-gökdelen örneği de St. Petersburg’ta olacak. İngiliz mimari firması RMJM tarafından tasarlanan bina, Rusya’nın gaz devi Gazprom Neft için yapılıyor. Oktha Tower adı verilen gökdelen, dünyanın en çevreci gökdelenlerinden biri olma unvanını taşıyacak. 396 metre uzunluğundaki binanın tasarımı, ilhamını sudaki enerjiden alıyor. Şehrin içinden geçen Neva Nehri’nin değişen yansımaları ve kırılmaları gökdelenin dış cephesine yansıyacak. Doğal havalandırma sistemine sahip olacak binaya gelen güneş ışığı, aydınlatmanın yanı sıra eksi 30 dereceyi bulan kışlarda içeriyi sıcak tutarak, ısı izolasyonunu da sağlayacak. Dubai dönüyor! Geleceğin mimarisini şekillendirecek tasarım modellerinden biri de biri de dönen kuleler olacak. Dünyanın ilk hareket eden binası ise Dubai'de mimar David Fisher tarafından hayata geçmek üzere. 80 katlı yapının dönen katları, binaya asıl şeklini verecek. Dönen katlar, halkalar gibi hareketsiz bir birleştirici çekirdek etrafına asılacak. Bu da bina sakinlerine körfez ve şehrin gelecekçi mimarisi arasında iki manzara seçeneği sunacak.