Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, kademeli normalleşmede müzisyenlerle ilgili bir kararın bulunmamasına ve gece kulüpleri ile barların açılmamasına ilişkin olarak, "Mevcut kültür iklimini kuraklaştırmaya, Rumelihisarı’nın sahnesine bir ibadethaneyi bıçak gibi saplayarak başlayan iktidar, bugüne gelene kadar yolunda o kadar rahat ilerledi ki; bugün sanatçıları ve sanatı görmezden gelmesinde şaşıracak bir şey yok. O yüzden pandemi sürecinde sanat okuyan öğrencilerin maruz kaldığı ve telafisi imkânsız eğitim kayıplarına dair bir endişe duymuyor... Müzisyenlerin, tiyatro sanatçılarının, dansçıların, özel orkestra çalışanlarının açlıktan ölüyor olmasına karşı bir hassasiyeti yok" düşüncesini dile getirdi.
Söğüt, şöyle devam etti:
"Gece hayatından anladığı tek şey 'ahlaka aykırı' bir hayat. Kendi 'göstermelik' ahlakına uymayan hayatların her türlüsünü yerin dibine batırmayı ibadet olarak pazarlıyor. Karşısında el pençe divan durmayan sanatçıyı sanatçıdan saymıyor.
Yirmi yıldır halkı için ülkesi için çalışmak yerine, dünyanın karanlık ilişkilerinde kapacağı rezil roller için elini olmadık taşların altına sokmayı marifet sayan ve sorumluluğunu aldığı tüm maddi ve manevi değerleri bozuk para gibi harcarken gözünü dahi kırpmayan yaşlı bir iktidarın, gider ayak yükselttiği el yüzünden bugün sanat ve sanatçılar can çekişiyor.
Tahtını 20 küsur yıldır inanç siyaseti üzerine kuran ve aydınlarını, gençlerini, yazarlarını, gazetecilerini çoktan gözden çıkaran bir iktidarın bu olağanüstü dönemde sanata ve sanatçıya sahip çıkmasını beklemek saçmalık.
Ama o yok etmeye çalıştığı köklü kültürün kendi iç dinamiğini kullanarak hadsiz iktidarları alaşağı etmesi her zaman olası.
Bu iktidar madem sanatın, sözün ve müziğin gücünden korkuyor, korkusunu boşa çıkarmamak lazım.
'O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz!'"