Mine Söğüt: 'Terörist otobanında' iktidarın akıl bütünlüğü yok; ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında

Mine Söğüt: 'Terörist otobanında' iktidarın akıl bütünlüğü yok; ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında

Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, Atatürk Havalimanı'nda 44 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili olarak, "Meslektaşlarıyla “Hırsız bu herhalde” diye WhatsApp yazışması yapıp, elini kolunu sallaya sallaya canlı bombaya kimlik sormaya giden polisin erkenden tetiklediği bir kaosun neticesinde, elimizde tek bir somut gerçek var: Bizim sıradan ve kıymetli hayatlarımız, canlı bombaların fink attığı bu coğrafyada, gözü gibi kalbi de kara iktidarların paylaşamadığı koca bir lokma uğruna, bir çırpıda harcanmakta. Ve ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında!" dedi.

Mine Söğüt'ün, "Vücut bütünlüğü ve akıl bütünlüğü" başlığıyla yayımlanan (1 Temmuz 2016) yazısı şöyle.

Vücut bütünlükleri yok” diye geçiyor teröristlerin parçalanmış halleri tüm haberlerde...  Vücut bütünlükleri yok...  Onlar artık bütün olmayan vücutlarıyla, yanlarına onlarca masum insanı da alarak, tarihin leş bir sayfasında kendileri için özenle ayrılmış yere usulca uzanıyorlar. Biz, geride kalanlar, yıkılmıyoruz bile.  Hayat devam ediyor ama dingildeyen akıl bütünlüğümüz büsbütün dağılıyor. Ölenleri, ölmüşlerin üzerine ve daha ölecek olanların altına ürkek bir refleksle iyice gömüyoruz ve dehşetle televizyon izlemeye dalıyoruz.  Avucumuzda birtakım hayat hikâyeleri;  Onlara mı yoksa kendi makus kaderimize mi bilinmez, biraz gözyaşı döküyoruz.  Aynı anda “Bu vartayı da atlattık, şükür hayatta kaldık” diye utançla için için seviniyoruz.  Teröristlerin vücut bütünlüğü yok; Bizim hiçbir bütünlüğümüz yok; darmadağınığız.  Sindiğimiz köşelerden boşluklara hırlıyoruz ve bütünlüğü kalmamış aklımızla başımıza geleni anlamakta istisnasız çuvallıyoruz. Bu ülkenin dört bir köşesinde sivilleri hedefleyen canlı bombalar ardı ardına patlıyor. Artık eylemi kimin yaptığını en sade vatandaş bile anında anlıyor. Konsolosluklar, yabancı istihbarat birimleri hatta yabancı devlet adamları kendi vatandaşlarını devamlı bu ülkede olabilecek canlı bomba eylemlerine karşı uyarıyorlar.  Listeler yayımlanıyor... Şurada şurada şurada, şu, şu, şu tarihlerde canlı bomba eylemi olasılığı var diye bangır bangır bağırılıyor. Yine de terör tehdidi altındaki ülkenin en önemli havaalanında, cehennem sıcağında mont giymiş birini görünce görevli güvenlik güçlerinin aklına canlı bomba olasılığı gelmiyor.  “Hırsız bu herhalde” diyorlar. Sivil polis elini kolunu sallayarak hırsız sandığı şüphelinin yanına gidip kimlik soruyor. Kimlik yerine çantadan silah çıkıyor ve ortalık birden kan gölüne dönüyor.  Neden?  Çünkü cümle âlemin “Terörist otobanı” diye ad taktığı Atatürk Havaalanı’ndaki polislerin de akıl bütünlüğü yok.  Onlara hükmeden iktidarın aklı... zaten hiç yok.  O yüzden ardı ardına patlayan onca canlı bomba, yaşanan onca kâbus, sürmekte olan onca tehdit hiçbir işe yaramıyor. Teröristlere ev kiralayan komisyoncunun ve onları görmezden gelen mahalle muhtarının da, havaalanındaki polislerin de, hatta çoğu kez bizim bile aklımız iktidarınki kadar.  Onun gösterişli akılsızlığı, hükmettiği tüm bütünlükleri dağıtmakta ve kötülük bu dağınıklıktan fena halde nemalanmakta. Devlet ne işe yarar; polis nedir; istihbaratlar kimin lehine çalışır; tehlike nereden gelir; bütün olmak neden gerekir; dağılmak, parçalanmak neden tehlikelidir... Bu basit soruları soracak halimiz bile kalmıyor; canımızın derdine düşüyoruz ve elimizde kalan ne varsa onu da hızla yitiriyoruz. Uzmanlar kendi ideolojik meşreplerince olan biteni yorumlamak için birbirleriyle yarışadursunlar.  Meslektaşlarıyla “Hırsız bu herhalde” diye WhatsApp yazışması yapıp, elini kolunu sallaya sallaya canlı bombaya kimlik sormaya giden polisin erkenden tetiklediği bir kaosun neticesinde, elimizde tek bir somut gerçek var:  Bizim sıradan ve kıymetli hayatlarımız, canlı bombaların fink attığı bu coğrafyada, gözü gibi kalbi de kara iktidarların paylaşamadığı koca bir lokma uğruna, bir çırpıda harcanmakta.  Ve ne sen bunun farkındasın...  Ne de polis farkında!