Mısır’da seçimlerin düşündürdükleri

Mısır’da seçimlerin düşündürdükleri
Ceren Gürseler Geçtiğimiz Şubat ayından itibaren Mısır’da yaşananlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika siyasetinde köklü bir değişikliğe neden olması ihtimaliyle uluslararası kamuoyunun dikkatini çekti. Bir dönem Arap dünyasının lideri olan ve adını anti-emperyalist ülkeler listesine yazdıran Mısır’da halk sokağa dökülerek devlet başkanı Hüsnü Mübarek’in görevden ayrılmasına neden olmuştu. Tahrir Meydanı ile özdeşleşen protestoların ve beraberinde yaşanan şiddet olaylarının baskısına dayanamayan Mübarek istifa etmişti. Böylelikle ülkede demokratik sürecin önü açılacağı, “Tahrir’in isteklerinin” hayat bulacağı düşünülmüştü. Fakat Mübarek’in “tasfiyesinden” bugüne kadar gelen süreçte “25 Ocak Devrimi” hedeflerinin gerçekleşmeden uzak olduğu; hatta isimler değişse bile Mübarek dönemi Mısır siyasetinin ana hatlarıyla devam ettiği görülmektedir. Bu sefer Hüsnü Mübarek ve lideri olduğu Milli Demokratik Parti (MDP) yapılanmasının yerine Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi (SKYK) rejimin başına gelmiş, muhalefete ise sesini daha çok yükselten Müslüman Kardeşler (MK)’in yanına Selefiler de eklenmiştir. Mübarek’siz veya Mübarek’li MDP rejimi süregelseydi MK yine Mısır’da önemli bir siyasi ve sosyal aktör olmaya devam edecekti. Bu yüzden Mübarek’in tasfiye edildiği Mısır’da yaşanan gelişmeler MK odaklı izlenmekte; her açıklama örgütün ülkenin önde gelen siyasi aktörü olacağı tezi etrafında değerlendirilmektedir. Bu tablo son olarak kendini Parlamento seçimlerinin ilk ayağı olan ve 28 Kasım 2011’de başlayan seçim sürecinde göstermiştir. Açıklanan sonuçlara göre MK birinci olurken, Selefilerin el-Nur Partisi yüzde 24.4 ile ikinci sırada yer almıştır. Liberal ve sol kesimden partilerinin oluşturduğu Mısır Bloğu ise yüzde 13.4 ile üçüncü olmuştur. Ocak 2012’de parlamento seçimlerinin tamamlanacağı belirtilmektedir. Seçimler “yeni Mısır”ın MK ayağını oluştururken, bir diğer öne çıkan gelişme de SKYK ile göstericiler arasında yaşanan şiddet olaylarıdır. Ekim ayında Kıptîler ile askerî güçler arasında çatışmalarda en az 24 kişi ölmüş, 200’den fazla kişi yaralanmıştı. Son çıkan çatışmalarda 40’tan fazla kişi ölmüştü.  Seçim Süreci ve Muhtemel Galipleri: Parlamento seçimleri, Mübarek sonrası dönemin ilk seçimleri olduğu için heyecan yarattı. Öte taraftan 1952’de Cemal Abdül Nassır önderliğinde gerçekleşen Hür Subaylar Devrimi’nden bu yana ülkede düzenlenen ilk demokratik seçim olduğuna dair yorumlar da yapıldı. 28 Kasım 2011 Pazartesi günü başlayan seçimler 29 Kasım Salı günü de devam etti. Kayıtlı 13.6 milyon seçmenden 8.3 milyonu sandık başına giderken, yetkililer ülke tarihinde en fazla katılımın gerçekleştiğini belirtti. 27 bölgeden 9’unda seçimler düzenlendi. Kalan bölgelerdeki seçimlerin 2012 Ocak’ında tamamlanacağı ifade ediliyor. Seçim süreci Şura Konseyi seçimleriyle devam edecek;  bu sürecin de Mart ayında biteceği tahmin ediliyor. Sonradan parlamento yeni anayasanın hazırlanması için 100 kişiden oluşacak bir konsey seçecek. Bu konseyin Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi ile anlaşmazlık yaşayacağına dair sinyaller yapılan açıklamalara bakıldığında şimdiden kendini göstermektedir. Devlet başkanlığı seçimleri de Konsey ile siyasi partiler arasında bir başka gerginlik yaratan noktadır. SKYK devlet başkanlığı seçiminin 30 Haziran 2012’de yapılacağını söylerken bazı siyasi gruplar bu tarihin erkene alınmasını; örneğin Nisan ayında yapılmasını istemektedir. 25 Ocak ile başlayan Mısır’da yeniden yapılanma sürecine seçimlerin getirdiği en önemli değişiklik Selefi güçlerin başarısı olarak yorumlanabilir. Gerek Mısır’da gerekse Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın diğer ülkelerinde mevcut siyasi yapının değişmesinin, en güçlü muhalefet olan siyasal İslamcı aktörlerin ön plana çıkmasına neden olacağı tahmin edilmekteydi. Mübarek döneminde de MK’nin başarıları buna işaret etmekte idi. Fakat Mübarek’in tasfiyesinin ardından yapılan seçimlerde MK’den sonra ikinci olarak Selefi partisi el-Nur’un gelmesi bu akımın toplumdaki gücünü ve siyasal İslamcılar arasındaki ayrımı göstermektedir. MK’den daha sert çizgilere sahip olarak tanımlanan el-Nur, siyasette var olma isteğini çeşitli biçimlerdi gösterdi. Seçim öncesinde MK ve Mısır siyaset yelpazesinin diğer önde gelen aktörleriyle işbirliğine giderek “Demokratik İttifak” listesinin parçası olmuştu.  MK’nin siyasi kolu Özgürlük Adalet Ve Partisi’nin (ÖAP) lider konumda olduğu;  liberal ve sol partilerin de bulunduğu İttifak’ın listesinde kendi adaylarına yeterince yer verilmediği iddiasıyla el-Nur bloktan ayrılarak seçimlere tek başına katılmıştı. Müslüman Kardeşler’in “Arap Baharı”na Cevabı: Partinin Kurulması 1920’lerde Hasan el-Banna tarafından kurulan siyasal İslamcı MK, Mısır’daki en kuvvetli ve önemli muhalif örgüttür. Giderek toplum nezdinde daha fazla desteğe sahip olan MK, Filistin’deki HAMAS yapılanması örneğinde görüldüğü üzere Orta Doğu’daki etkilerini de arttırmıştır. Fakat örgütün Mısır rejimiyle ilişkileri hep sorunlu olagelmiştir. Mübarek döneminde özellikle anayasada yapılan değişikliklerle MK’nin siyasi alanda faaliyetleri sınırlanmıştır. Eski rejimin MK’ye karşı çıkışının en önemli savı örgütün dine dayalı olduğu için devlet güvenliğine tehdit oluşturması idi. Böylelikle yasadışı olarak kabul edilen fakat faaliyet göstermesine izin verilen MK’e yönelik operasyonlar düzenlenmiştir. Örneğin, hükümet karşıtı bildiriye sahip olmaktan ve yasadışı gruba üye olmaktan örgütün önemli isimleri tutuklanmış, bazı liderlerinin banka hesapları dondurulmuştur. Öte yandan terörizm ve kara para aklama suçlarından kimi üyeleri de askerî mahkemede yargılanmıştır. Örgütün siyasi gücünü arttırdığına dair en önemli gelişme 2005 seçimlerinde yaşanmış; yasaklı olduklarından ötürü seçime bağımsız aday olarak katılan 88 MK üyesi milletvekili olarak seçilmiştir. Böylelikle dönemin hükümetinde MK’nin siyasi gücüne yönelik giderek endişeler artmıştır.  MK, Mısır’da siyasetin dışına atılmak istenmesine karşın yasal veya siyasi düzenlemelere kendini değişen koşullara uyarlamaya çalışmıştır. Siyasete katılmak MK için önemli bir sınavın başlangıcı da olmuştur. Temkinli bir biçimde attığı adımlarının özellikle sosyal alanda elde ettiği meşruluğuna zarar vermemesini amaçlamıştır. ABD’yi eleştirmesine rağmen örgütün ileri gelenlerinin Amerikan yetkililer ile yaptığı görüşmeler buna örnek olarak verilebilir. Farklı partilerden milletvekillerinin de katıldığı bu toplantılar, Kahire yönetimi Mısır’ın iç işlerinin konuşulduğunu öne sürerek tepki göstermiş, MK ise bu iddialara karşı çıkmıştır. Hedeflerini ve araçlarını değiştirmenin yanında MK,  kimi zaman diğer muhalif örgütler ile işbirliğine giderek de siyasi alanda faaliyet göstermeye çalışmıştır. Fakat Mısır rejiminin tepkisini daha fazla çekmemek ve diğer muhalif örgütlere yakın olduğu izlenimini vermemek için ülke sorunlarında veya bölge olaylarında genellikle fazla tepki göstermemiştir. Örneğin, 6 Nisan 2008’de artan gıda fiyatlarını ve düşük maaşları protesto eden Mahalla grevine katılmamıştır. Söz konusu dönemde kamuoyunun dikkatini çeken grev, Mısır toplumunda heyecan yaratmıştı. Örgütse grevi desteklediklerini ifade etmiş, fakat grevin belli bir amacı gerçekleştirmek için belli kesimlerce düzenlendiğini kaydederek greve katılamayacağını açıklamıştır. Mısır muhalefeti tarafından önem addedilen 6 Nisan grevine katılmaması örgütün ülkede sosyal ve siyasi değişimin yaşanmasına dair söylemlerinin sorgulanmasına neden olmuştur.  MK, “Arap Baharı”na ise uzun zamandır sürüncemede bıraktığı Özgürlük ve Adalet Partisi’ni kurarak cevap vermiştir. MK, partinin kurulacağını 1989’da açıklamasına rağmen siyasi oluşum sürecini yavaştan almıştır. Buna benzer yaklaşımı partinin programını oluşturmasında da göstermiştir. Kıptîlere yönelik tutumu gibi Mısır kamuoyunun merakla beklediği kimi konularda MK, ne tür adım atacağına dair bir işarette bulunmamıştı. Özellikle Kıptîler ve kadınlarla ilgili tartışmalı ifadeler kullanması gerek partinin kurulmasının gerekse parti programının açıklanmasının ertelenmesine sebebiyet vermişti. Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi ve Eski Rejimin Devamı Olduğu İddiaları Demokrasi ve özgürlük sağlayacağı iddiasıyla görev başına gelen Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi, toplumun giderek artan eleştirilerine maruz kalmaktadır. Konsey’in hedeflerini gerçekleştirmesine rağmen görevden ayrılmadığı ve bazı hedeflerini de bilerek yavaştan aldığı öne sürülmektedir. Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden hemen sonra yönetime geçen Konsey, 6 ay içinde yetkilerini seçilmiş bir hükümete devredilmesini ve devlet başkanı seçiminin 2011 sonuna kadar yapılmasını ilk hedefleri olarak belirlemişti. Fakat yönetimin sivillere teslim edilmesi isteğine Konsey karşı çıkmaktadır. Ayrıca devlet başkanlığı seçimi de 2012 yazına ertelenmiştir. Bu da Mübarek dönemini hatırlatan siyasi vesayetin devam edeceği iddiasının sıklıkla dile getirilmesine neden olmuştur.  Öte yandan yeni anayasanın yapılacak olması da SKYK’nin yönetimi sivillere devretmesinde isteksiz olmasının bir başka nedeni olarak değerlendirilmektedir. Yani uzun dönemde anayasanın yapılmasında Konseyin rolünün tartışma yaratacağı büyük bir ihtimal olarak görülmektedir. Konsey, devlet başkanının seçilmesine kadar görevde kalacaklarını ifade ederek anayasanın hazırlanmasında başat güce sahip olacağının altını çizmektedir. Çünkü Konsey’e göre devlet başkanlığı seçimi ancak anayasanın referandumda kabul edilmesinden sonra gerçekleşebilir. Böylelikle Konsey, anayasada direterek yeni süreçte etki sahibi olmak istediğini bir kez daha göstermiştir.  Diğer taraftan, protestoların başlamasından bu yana başbakanların değişmesi siyasi istikrarın sağlanmasının ne kadar zor olduğunu göstermektedir. SKYK tarafından atanan isimler istifa edip yerlerine yenisi atanmakta; böylelikle Konsey ile atanmışlar arasındaki gerilim ve anlaşmazlıklar su yüzüne çıkmaktadır. Ayrıca atananların eski rejimde önemli görevlerde bulunmuş isimler olması Mübarek döneminin devamı olarak nitelendirilmekte ve Mısır toplumunun geniş kesimleri tarafından eleştirilmektedir. Örneğin, Mart 2011’de göreve gelen Essam Sharaf 2004 ve 2005 yıllarında ulaştırma bakanlığı yapmıştır. Sharaf, göreve geldikten sonra kabinede Mübarek muhalifi isimlere yer verse ve eski rejimden birkaç ismin görevden alsa da toplumun tepkisini çeken bazı bakanların koltuklarını koruması Sharaf için yapılan eleştirileri arttırmıştır. Baskılara dayanamayarak seçimlerin başlamasından kısa bir süre evvel istifa eden Sharaf’ın yerine Kemal el-Ganzouri yeni başbakan olarak atanmıştır. Bu isim de Mısır toplumunda değişim isteyen kesimlerin tepkisini çekmiştir. Çünkü el-Ganzouri, Mübarek zamanında da başbakanlık görevinde bulunmuştu. 1996-99 yılları arasında başbakan olan el-Ganzouri, Mübarek ve Milli Demokratik Partisi ile ilişkileri iyi gitmeyince görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı.  El-Ganzouri yapılan eleştirileri susturmak için en kısa zamanda hükümeti kurmayı amaçladığını söyledi ve 2 hafta gecikmeyle de olsa 8 Aralık Çarşamba günü kabineyi kurdu. Konsey’den son yapılan açıklamalar ise başta MK’den olmak farklı kesimlerden tepki alacağı düşünülmektedir. 7 Aralık Çarşamba günü Konsey üyesi Tümgeneral Mukhtar al-Mulla, seçimlerle şekillenen parlamentonun Mısır’ın tüm kesimini temsil etmediğini ve 100 kişilik anayasa komisyonunun üzerinde askerin etkisi olacağını belirtti. Ayrıca sivillerden oluşacak olan bir danışma konseyi atayacaklarını ve böylelikle Konsey, parlamento ve kabine arasında arabuluculuk yapacağını ifade etti. Sonuç Yerine: Seçimlerle birlikte gündemdeki ağrılığını arttıran ana sorunsal, mevcut tablonun “25 Ocak Devrimi”ni veya hedeflerini ne kadar yansıttığıdır. Yoksa Mübarek rejimi, aktörlerin isimlerinin değişmesi dışında devam mı etmektedir? Seçim tarihlerinin ertelenmesi, yasamanın kendini korumak için birtakım özel kanunlar koydurmak istemesi Tahrir Meydan protestolarıyla özdeşleşen demokrasi talebinin gerçekleşmesinin zor olacağını göstermektedir. En azından seçimin galip partileri ve Konsey arasında siyasi anlaşmazlıkların çıkması muhtemeldir.MK, Mübarek rejiminde maruz kaldığı kısıtlanmalardan kaçınmak bir başka deyişle siyasi süreçten dışlanmak istememektedir. Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi’yle arasında gerginlik çıkmasına taraftar değildir. Örneğin, Temmuz ayında Tahrir’de yapılan gösteriye katılmamış bu da Konsey ile işbirliği yaptığı iddialarının kuvvetlenmesine neden olmuştu. Aynı zamanda uluslararası kamuoyunun Mısır’da İslami düzen kurulması endişesinin farkında olan MK, gerginliğe neden olacak hareketlerden kaçınmaktadır.  Seçimin kısa dönemde açıklanan sonuçları göz önüne alındığında MK’den sonra el-Nur’un ikinci sırayı alması iki yapılanmanın yeniden işbirliği masasına oturup oturmayacağını gündeme getirmektedir. Sürece uyarak “normalleşeceğine” gösteren MK, seçimler sonrasında yaptığı açıklamasında el-Nur Partisi’yle herhangi bir ittifakın söz konusu olmayacağının altını çizmiştir. Böylelikle Mısır toplumuna ve uluslararası kamuoyuna seslenerek ılımlı İslam çizgisine sahip olacaklarını ifade etmek istemiştir. El-Nur Partisi’nin ayrılması dışında seçimde ittifaklarla girildiği gözlenmektedir. Demokratik İttifak ve Mısır Bloğu bünyesindeki partilerden oluşan aday listesiyle seçime girerek oylarını arttırmayı amaçlanmıştır. Ayrıca, bir şemsiye altında toplanarak partiler arasında işbirliğinin sağlanması da istenmiştir. Örneğin, Demokratik İttifak’ın İslami partiler ve diğer partiler arasındaki farklılıkları azaltmak için kurulduğu belirtilmektedir. Fakat bunda pek başarı sağlanamamış ve Yeni Vafd Partisi, Demokratik Arap Nasırcı Parti gibi partiler birtakım fikir ayrılıklarından dolayı İttifak’tan ayrılmıştır. Özgürlük ve Adalet Partisi’nin başına çektiği Demokratik İttifak karşısında Ağustos 2011’de çoğunlukla liberal ve sol kesimden oluşan partiler de Mısır Bloğu adı altında birleşmişti. MK’nin ülkedeki en güçlü siyasi-sosyal yapılanmaya sahip olması diğer aktörlerin seçime dezavantajla başlamasına böylelikle de Mısır Bloğu’nun seçimlerin ertelenmesini talep etmesine sebebiyet vermiştir. MK karşısında seçime daha güçlü ve toparlanmış bir şekilde katılmayı amaçlamıştır. Seçim esnasında ittifakların dağılması parlamentoda işbirliğinin ne kadar verimli olacağını düşündürtmektedir. Bu noktada Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi siyasetteki rolünü arttırabilir. Konsey, anayasa görüşmelerinde İslamcılar ve liberal/sol kanat arasında çıkabilecek tartışmalarda arabulucu rolünü üstelenebilir. Bunun yanında süreçte durağanlık yaşandığında siyasi gücünü meşrulaştırarak devlet başkanlığı seçiminin tarihini erteleyebilir. Örnek olarak Konsey yetkililerin seçilmiş bir hükümet görev başın gelse dahi kabineyi atama ya da görevden alma yetkisine sahip olacaklarını belirtmesi  verilebilir . Seçimle ilgili bir diğer ilginç nokta da Mübarek rejiminin yapıtaşlarından Milli Demokratik Parti’nin yasaklamaya maruz kalmadan seçime katılması olmuştur. Bu da yeni düzen kurma sürecinde dikkat çekici bir unsurdur. Kısa dönem için Mübarek’in bir zamanlar lideri olduğu partinin siyasette varlığını göstermeye devam edeceği düşünülmektedir. Rejimle örtüşen diğer partilerin sonu MDP gibi olmamıştır.  Örneğin Irak’ta Saddam Hüseyin’in devrilmesi ve infaz edilmesinden sonra Baas Partisi her alanda tasfiye edilmiş; her alanda “Baas’sızlaştırma” politikası izlenmiştir.