Mithat Sancar: Krala itaat için hukuku rezil duruma düşürenlere emeklerimi helal etmiyorum!

Mithat Sancar: Krala itaat için hukuku rezil duruma düşürenlere emeklerimi helal etmiyorum!

HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, dokunulmazlık görüşmeleri sırasında Meclis’te yaptığı konuşmada HDP’liler hakkında hazırlanan fezlekelerin içeriğine tepki göstererek, “Bu fezlekeleri, iddianameleri hazırlayan savcılar içinde benim bir nebze emeğim olanlara bu emeği helal etmiyorum” dedi. “30 yıl hukuk hocalığı yaptım, bu dönemde gördüğüm iddianameler kadar felaket ve feci iddianame görmedim” diyen Sancar, “Başkana, krala itaat için hukuku bu kadar rezil duruma düşürenlere emeklerimi helal etmiyorum” diye konuştu.

Sancar’ın konuşmalarını ve HDP’liler hakkında hazırlanan iddianameleri Cumhuriyet gazetesi yazarı Ayşe Yıldırım, “‘Hakkımı helal etmiyorum’” başlığıyla bugün (19.05.2016) yayımlanan köşesine taşıdı.  Yıldırım’ın yazısı şöyle:

Mardin milletvekili Mithat Sancar, Meclis kürsüsünden sesleniyordu. Kızgındı: “Ben 30 yıl hukuk hocalığı yaptım, pek çok iddianame inceledim fakat bu dönemde gördüğüm iddianameler kadar felaket, feci iddianame görmedim. Kendimle ilgili hazırlanan iddianameye aklım ermiyor. Bu fezlekeleri, iddianameleri hazırlayan savcılar içinde benim bir nebze emeğim olanlara bu emeği helal etmiyorum. Başkana, krala itaat için hukuku bu kadar rezil duruma düşürenlere emeklerimi helal etmiyorum.”

Sancar hakkında hazırlanan iki fezlekeden birinin konusu 10 Ekim Ankara katliamını kınayan konuşmasıydı. Katliamdan bir gün sonra Sancar, Erdoğan’ın “Milli vekil istiyorum” sözlerini hatırlatarak “Milli derken biz neyi kastettiğini biliyoruz. İşte bu katliam onun anladığı anlamda milli bir katliamdır. Niye millidir? Bu devletin geleneklerinde olan her unsur bu katliamda da vardır. Çeteler vardır, mafyalar vardır, derin devlet vardır, maşa örgütler vardır ve en önemlisi devlet tepeden tırnağa vardır. Milli diyen bu katliamın baş sorumlusudur. Milli bir katliam işlenmiştir” demişti. Bu konuşması, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” sayıldı, fezleke 17 Şubat 2016’da Adalet Bakanlığı’na gönderildi.

Dokunulmazlık tartışmaları başladığında 330 fezleke bulunuyordu milletvekilleri hakkında ve bunlardan sadece 182’si HDP’lilere aitti. Dün yapılan birinci tur oylamaları sırasında ise fezlekelerin sayısı 667’ye çıkmıştı, bunların 405’i ise HDP’lilere aitti.

Aniden bu kadar artış gösteren ve Sancar’ı “dehşete düşüren” fezlekelerden bazılarına bir göz atalım...

Eylül 2015’te Cizre’de ilan edilen sokağa çıkma yasağına karşı yola çıkan HDP heyeti polisler tarafından İdil’de durduruldu. Urfa milletvekili Osman Baydemir’in tartışma sırasında söylediği “Saray’daki sahtekâr” ve “bunun hesabı sorulacak” sözleri “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “tehdit” olarak nitelendirildi. Fezleke 24 Aralık 2015’te Meclis’e gönderildi.

Batman milletvekili Ayşe Acar Başaran, Ağustos 2015’te Muş Varto’da öldürülen Ekin Wan’ın cenazesinin çıplak şekilde teşhir edilmesine tepki gösterdiği basın açıklamasında “örgüt propagandası” yapmakla suçlandı. 12 Kasım 2015’te fezleke Meclis’e gönderildi.

Devletin tahsis ettiği feribotla İmralı’ya giden HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Ankara milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise Öcalan’ın mesajlarını kamuoyuna iletmekle suçlandı. Önder’in fezlekesinin dayanağını 2013 Newroz’unda Öcalan’ın selamını iletmesi oluşturdu. Demirtaş’ın Newroz konuşması da soruşturmaya konu edildi. Ne ilginçtir ki soruşturma 2 yıl sonra tamamlanarak fezleke dokunulmazlık tartışmaları başladığı günlerde Meclis’e gönderildi. Demirtaş için biraz daha geriye de gidildi. 2010’da katıldığı bir yürüyüş nedeniyle beş yıl sonra 15 Ekim 2015’te “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” gerekçesiyle fezleke hazırlandı.

12 Kasım 2015’te Diyarbakır Silvan’da başına atılan gaz kapsülüyle ölümden dönen HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ile yanındaki 8 vekilin “görevi yaptırmamak için direnme”, “Cumhurbaşkanı’na hakaret”, “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” gerekçesiyle dokunulmazlıklarının kaldırılması istendi. Fezlekeler Meclis’e bu ay geldi.

İddianameler böyle uzayıp gidiyor... Anadilde eğitim istemi, seçim bürosu açılışı, Rojava’da IŞİD’e karşı savaşırken ölen YPG’lilerin cenazesine katılmak, arabasına silah konulmadığının tespit edilmesine karşın örgüte silah temin etmekle suçlanmak, kayınbiraderinin cenazesine katılmak...

Mithat Sancar, konuşmasını bitirirken bir düşünürün “En büyük suçlar gerekli olanı değil fazla olanı elde etmek için işlenir” sözünü anımsatıyordu.

İşte bu “fazla olanı isteme” iştahı Türkiye’yi büyük bir uçurumun kıyısına götürüyor. Neden mi? İlk oylama sonuçlarına göre dokunulmazlıkların kaldırılması referanduma gidecek. O süreçteki referandum Türkiye’sinin durumunu bir hayal edin, bir de dokunulmazlıkların kaldırılmasına “evet” diyenlerle “hayır” diyenlerin harita üzerinde farklı renklerle gösterildiği bir Türkiye düşünün, o zaman anlarsınız bu “uçurumun kıyısı”nı.