HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Halktan destek almak konusunda ne bir doğru dürüst vaatleri ne de oyları olanlar çıkıp ahkâm kesiyorlar" dedi. Sancar, CHP milletvekili Gürsel Tekin'in HDP'ye bakanlık verilebileceğine yönelik sözlerine ve sonrasında çıkan tartışmalara da atıfta bulunarak, "Bizler bakanlık, mevki peşinde koşacak insanlar değiliz. Burada siyaset yapmak ateşten gömlek giymektir. Bu gömleği halkların aydınlık geleceği için giyiyoruz ve bu kararlılıkla da yolumuza devam edeceğiz" dedi.
Sancar, Parti Meclisi toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, siyaset gündemini değerledirirken, "Farkındayız seçimler tartışılıyor, HDP'nin konumu herkesin gündeminde. Seçimlerin ne kadar önemli olduğunun herkes farkında" diye konuştu.
Sancar, şu ifadeleri kullandı:
İktidarın nefret ve ayrıştırıcı üslubunun bu ülkede yarattığı tahribatlar halklarımızın gözleri önündedir. İkincisi HDP ile ilgili suçlayıcı ve dışlayıcı söz söylemek isteyen parti, şahıs ve kurumlar, özellikle partiler HDP ile ilgili suçlayıcı söz söylemeden önce aynaya baksınlar. Aynaya iyice baksınlar, görecekleri tablodan sonra sözlerini kursunlar. Üçüncüsü halka ve halkın desteğine, algısına ve beklentisine baksınlar. HDP halkın desteği ile yürüyüşünü büyüterek devam ediyor. Her alanda zulme ve zorbalığa uğramasına rağmen, her türlü kuşatma altında olmasına rağmen yolundan bir milim sapmıyor. Biz buralara kolay gelmedik, büyük bedeller ödeyerek geldik. Biz buralara ikbal sevdasıyla gelmedik, kişisel ve partisel çıkar hesaplarımızla gelmedik, biz buralara büyük bedeller ödeyerek kararlı bir mücadele ile geldik. Bugün bütün olumsuz şartlara rağmen halkların umudu olmaya devam ediyorsak sebebi halkın gönlünde kurduğumuz müstesna yerdir.
Halktan destek almak konusunda ne bir doğru dürüst vaatleri ne de oyları olanlar çıkıp ahkâm kesiyorlar. Bütün bunlara rağmen yolumuzdan şaşmayacağız, vazgeçmeyeceğiz. Doğru bildiğimiz yoldan yürümeye kararlılıkla devam edeceğiz. Ne iktidarın provokasyon ve operasyonları ne de başkalarının tahrikleri bizleri bu yoldan alıkoyabilir. Yolumuz bu ülkeye demokrasinin kapılarını açmaktır, Kürt sorununa siyasal çözümün zeminini yaratmaktır. Bu ülkede yaşayan herkesin onurlu ve eşit bir yaşam sürmesini sağlayacak geleceği inşa etmektir. Yolumuzda nasıl gideceğimizi en erken ilan eden parti biziz. Farkındayız, seçimler tartışılıyor, HDP’nin konumu herkesin gündeminde. Çünkü inançlı ve kararlı yürüyüş güçlü bir halk desteği yaratıyor. Bu seçimlerin ne kadar önemli olduğunu herkes biliyor.
Seçimlerle ilgili tutumumuzu bir buçuk yıl önce açıkladık ve yazılı hale getirdik. Bunun ötesinde yapılan her açıklama spekülasyondur, kurmacadır, aldatmacadır. HDP’nin bu çizgisinden vazgeçmesi de şu an bugünkü şartlar altında söz konusu değildir. Bizler çağrı yaptık. Önce büyük bir demokrasi ittifakı kuralım dedik. Bu demokrasi ittifakını ilmek ilmek örüyoruz, büyüyerek inşa oluyor demokrasi ittifakı. Emek ve Özgürlük İttifakı bunun en somut ve önemli sonucudur. Amacımız halkları seçeneksiz, bu toplumu alternatifsiz yaratma arayışlarını boşa çıkarmaktır. Bu ülkenin halkları yaşanan yıkım, çöküş, savaş, yalan, talan ve kan düzenine mahkum değildir. Çünkü HDP var, HDP ile birlikte Emek ve Özgürlük İttifakının yürüyüşü var, çünkü bu yürüyüşün hedeflediği büyük demokrasi ittifakının güneşi parlamaktadır. O nedenle bir seçenek var, umut var, hem de güçlü bir alternatif ve çok sağlam bir umut var. Biz çizgimizden ve geçen eylül deklarasyonunda ilan ettiğimiz politikamızdan, ne operasyonlar baskılar ne de tahrikler nedeniyle vazgeçecek değiliz.
Sanılıyor ki çağrılarımız siyasi partilerin merkezlerinedir. Elbette bütün muhalefet partilerine çağrılar yapıyoruz. Bu çağrıların amacı “gelin bize destek olun” olarak anlşılıyorsa bu aymazlıktır. Tam tersine “gelin Türkiye halklarına yol açalım” amacını taşımaktadır. Çağrımızın esas adresi Türkiye halklarının vicdanı, aklı ve ahlakıdır. Tertemiz bir geçmiş ve bütünüyle kararlı bir demokrasi mücadelesine kendini adamış bir partinin başkalarının boş sözleriyle herhangi bir şekilde yalpalayacağını sananlar büyük yanılıyorlar.
Diyoruz ki önümüzdeki seçimde yalan, talan ve kan düzenini değiştirelim. Bunun için de cumhurbaşkanlığı seçimi bakımından açık diyalog, doğrudan müzakere çağrımızı defalarca yaptık, yineliyoruz. Fakat altını bir kez daha çiziyoruz. Bu çağrımızın muhatabı esası olarak Türkiye halklarıdır, Türkiye toplumunun tamamıdır. En başta bu toplumun ezilenleri, dışlananları, yok sayılanları, sömürülenleridir. Biliyoruz ki halklar bu sesi duyuyor. Türkiye toplumlu bu kararlı ve inançlı mücadelenin kendisini aydınlığa çıkaracağını görüyor. Kim ki bunun dışında bir yol izlerse, HDP’nin kurduğu demokrasi ittifakını, bu ittifakın motor gücü olan Kürt halkını yok saymaya, dışlamaya ve aşağılamaya yeltenirse Türkiye halklarının vicdanında büyük bir mahkumiyete maruz kalacaktır.
Bizler bu iktidarı değiştirmek istiyoruz. Bunun için sorumlulukla hareket ediyoruz. Gücümüzün farkındayız. Seçimlerde kilit parti olduğumuzu da biliyoruz. Esas düsturumuz sorumluluk bilincidir, biz halk desteğinin farkındayız. Herkes bilsin ki sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Bugün bu ülkede yaşayan bütün insanlara karşıdır sorumluluk içindeyiz. Bu ülkede savaşlara mahkum edilmek istenen, kana boğulmak istenen anlayışa karşıyız. Bu sorumluluk kendilerine ölüm, açlık, sefalet ve bu ülkeden kaçış dışında bir seçenek bırakılmayan gençlerin geleceği içindir. Bu, kadınların yılmak bilmez mücadelesine karşı görevimizi yerine getirmek içindir. Bu sorumluluk üreticilerin, emekçilerin, işsizlerin, dışlananların, yoksulluğa, yokluğa mahkum edilmek istenenlerin onurlu bi geleceğe kavuşması içindir. HDP bu sorumlulukla hareket etmeye devam edecektir.
Kürtler çocuklarının kemiklerini bir torbada teslim eden bu iktidarı affetmeyecektir!
Bu iktidar bir zulüm düzenini en köklü ve yaygın bir şekilde kurmak için elinden geleni yapıyor. Ülkeyi soyuyor, çetelere teslim ediyor. Devlet artık yıllar önce -Çetin Altan söylediği için yargılanmıştı- bir çeteler ittifakına dönüşmüş durumdadır, bunun sebebi savaş politikalarıdır. Hem Kürtlere karşı uygulanan şiddet yöntemleri hem Kürt sorununda yaklaşımda güvenlikçi politikalar hem de bölgeye yayılmak istenen işgal ve operasyon planları... Tüm bunlar, çeteleşmenin ve ekonomik çöküşün de en temel sebebidir. Bunlara kararlılıkla, cesaretle, açık sözlülükle karşı çıkmadıkça ne bu iktidarı durdurmak ne de bu rejimi değiştirmek kolaydır. Gerçekten iktidarı değiştirmek istiyorsak, bu rejimi değiştirmek istiyorsak önce buraya bakacağız. Ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı, yalandan, savaştan beslenen iktidarın en temel sütunlarına karşı dürüst ve samimi bir duruş sergilemeyen hiç kimsenin bu ülkenin halklarına aydınlık vaad etmesi mümkün değildir. Bu iktidar zulmü zirveye çıkarmıştı. Ali Rıza amcanın elindeki torba hiçbir zaman insanların, bizlerin ve bu toplumun hafızasından silinmeyecektir. En başta Kürtler çocuklarının kemiklerini bir torbada teslim eden bu iktidar zihniyetini affetmeyecektir!
Biz bu ülkeyi mezarsız ölüler cehennemi olmaktan çıkarmak istiyoruz. Ölümler son bulsun istiyoruz, yaşamın gereklilikleri hakim olsun istiyoruz. Bu iktidar zulmü her türlü kötülükle donatarak yürütmeye kararlı görünüyor. Bu şekilde Kürt halkını sindirebileceğini, boyun eğdirebileceğini düşünüyor. Son Semra Güzel yoldaşımızın maruz kaldığı muamele. Herkes biliyor, dokunulmazlığı, hukuksuzca, haksızca kaldırıldı. Güzel’e kurulan kumpas ve ardından yapılanlar bu iktidarın Kürt düşmanlığının en tipik örneğidir. Semra Güzel’in duruşu da Kürt halkının ve Kürt halkıyla beraber mücadeleyi büyüten emekçilerin kadınların, gençlerin duruşunu en güzel şekilde ortaya koydu. Nasıl İdris Baluken’in boyunu eğdirmeye çalışanlar sert bir tepkiyle karşılaştılarsa, Semra Güzel’e aynı muameleyi yapmak isteyenler de aynı cevabı aldı. Özet şudur: HDP asla boyun eğmez. HDP hiçbir zorbalığa karşı diz çökmez. Bizi biz yapan en temel değerlerimiz tam da budur. Bizler bakanlık, mevki peşinde koşacak insanlar değiliz. Burada siyaset yapmak ateşten gömlek giymektir. Bu gömleği halkların aydınlık geleceği için giyiyoruz ve bu kararlılıkla da yolumuza devam edeceğiz.
Bütün bu saydıklarıma baktığımda bu ülkede gerçek bir alternatif ve güçlü bir umuda ihtiyaç olduğunu herkes biliyor. Biz bu alternatifi inşa ediyor, umudu büyüyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı bunun en somut örneğidir. Biz bu ittifakı ezilenler ve sömürülenler, yok sayılan çevrelere yaymakta kararlıyız. Tekrar söylüyorum, sadece seçmenimiz ve bize sempati duyanlara değil bu toplumda biraz demokrasi isteği, azıcık adalet duygusu ve yine tahrip olmamış, vicdan parçaları taşıyan yurttaşlarımıza sesleniyorum; çözüm var, çözüm biziz. Çünkü çoğulculuğu, eşit yurttaşlığı, demokratik cumhuriyeti savunan başka da parti, çizgi yok. Bu ülkenin bütün insanlarına onurlu ve eşit yaşam vaad eden başka da bir alternatif yok. Biz bu alternatifi büyütme sorumluluğu altındayız. Hayata geçirme sorumlukluğu altındayız. Parti Meclisimiz bugün bunları ayrıntılı olarak konuşacak ve yol haritasını biraz daha somutlaştıracaktır.
Zulüm diyoruz, zulmün sonu yok. Zulüm tek başına uygulanmakla kalmıyor, bu iktidar zulümle de yetinmiyor. Zulme kötülük ekliyor. Zulüm tek başına faşizmin ayırt edici özelliği değildir. Kendisine faşist diyemeyeceğimiz rejimlerde de zulüm vardır. Faşizmin alameti farikası zulme kötülük eklemektir. Her zulme bir de kötülük ekleyen zihniyet bu ülkede faşizmden başka hiçbir şey getirmez. Biz zulme ve zorbalığa karşı çıktığımız için kötülüğü de ortadan kaldıracak bir mücadele yürütüyoruz. Bu mücadelede iyiliğin, vicdanın adaletin ve özgürlüğün kazanacağından da şüphe duymuyoruz. Cezaevlerinde yapılanlar sadece zulüm değil, kötülüktür, kötülüğün en kötüsüdür. Hasta tutuklu ve hükümlülere yapılanlar hiçbir ilkeye, değere ve inanca sığmaz. Tıpkı Ali Rıza amcanın elinde çocuklarının kemikleri olan torbasıyla kamuoyuna ve tarihe yansıyan görüntüleri. Tıpkı Tuğluk arkadaşımıza yapılanlar gibi. Tıpkı bu ülkeye bir rejim olarak giydirilen tecrit gibi. Bunlar hem siyasal hem ahlaki hem de vicdani meselelerdir. O nedenle çağrılarımıza bütün halklarımızın dikkatle kulak vermesi ve önyargısız değerlendirmesi talebimiz var.
Eksiklerimiz var, eksikleri tamamlamak için canla başla çalışıyoruz. Eleştiriler başımız gözümüz üstüne ama düşmanlığa prim vermeyiz. Zulme karşı boyun eğmeyiz. Bu kararlı yürüyüş ve inançlı duruş sayesinde halkların sayısal ve siyasal alternatifi haline gelmiş durumdayız. Buna bize karşı olan olmayan herkes görüyor. Biz aynı zamanda sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Bu sorumluluk ülkeyi restorasyon ve zulüm iktidarı arasında seçeneksiz bırakmamayı gerekiyor. Biz yeni bir başlangıç ve yeniden inşa istiyoruz. Bu ülkeye demokrasinin yolunu açacak her türlü çalışmanın yürütülmesi için elimizden geleni yapmaya söz veriyoruz.
Biz Kürt sorununda siyasi çözümün, inançlara karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmanın, eşit yurttaşlığın ve demokratik cumhuriyetin yolunda yürüyoruz. Bu yürüyüş bizleri bu hedeflerimize ulaştıracaktır. Hepimiz bu inanç ve kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz, büyüyeceğiz. Emek ve Özgürlük İttifakını bu ülkenin en güçlü alternatifi haline getireceğiz. Demokrasi İttifakını Türkiye’nin çözüm adresi olarak inşa edeceğiz. Şüpheniz olmasın kazanacağız. Mutlaka kazanacağız. "