MİT'in 1 gün önce uyardığı Reyhanlı katliamı ihbarını, Emniyet 9 saat sonra görmüş!

MİT'in 1 gün önce uyardığı Reyhanlı katliamı ihbarını, Emniyet 9 saat sonra görmüş!

Reyhanlı'da iki yıl önce 52 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamdan bir gün önce MİT'in, olayda kullanılan araçların plakalarını İl Emniyet Müdürlüğü'ne bildirdiği, ancak bu ihbarın Emniyet Müdürlüğü'nde patlamadan 9 saat 41 dakika sonra görüldüğü, savcılık iddianamesinde yer aldı.

DHA'nın haberine göre, Ankara Gar Meydanı'nda geçen cumartesi günü meydana gelen katliam, 11 Mayıs 2013 tarihinde 52 kişinin ölümüyle sonuçlanan Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ndeki katliamı tekrar gündeme getirdi. Ankara'daki katliama kadar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı saldırısı olarak kayıtlara geçen Reyhanlı katliamının hakkında başlatılan soruşturma sonunda 33 kişi hakkında dava açıldı.

Sanıklardan 9'unun tutuklu olduğu ve güvenlik gerekçesiyle nakledildiği Ankara 9'ucu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava devam ederken, patlamada istihbarat ve güvenlik zafiyeti ile ihmaller olduğu iddiaları ilk aylarda çokça dile getirilip, MİT'in bu konuda 59 ayrı telefon dinlediği, 13 kez ikazda bulunduğu da konuşuldu.

İddiaların giderek artması üzerine Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca ihmal olup olmadığı yönünde de bir soruşturma başlatıldı. 7 ay süren bu soruşturmanın sonunda Cumhuriyet Savcısı tarafından dönemin Hatay İl Emniyet Müdürü Ragıp Kılıç, Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürü Nevzat Eşit ve yardımcısı Eyüp Karaçoban ile Reyhanlı İlçe Emniyet Müdürü Murat Bek hakkında görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla 3 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlanıp yargılanmalarına başlandı. 

DHA'da ye alan haber şöyle:

 

MİT bir gün önce ihbarda bulunmuş

 

Hatay Asliye Ceza Mahkemesi'ne sunulan iddianamede, İl Emniyet Müdürü Ragıp Kılıç'ın 'Gelen istihbari bilgiye ilişkin gerekli takip ve koordinasyonu sağlamayıp Reyhanlı İlçe Emniyet Müdürü'nün konudan haberdar edilmesi ve gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması konusunda talimatının bulunmadığı'; Nevzat Eşit ve Eyüp Karaçoban'ın 'Gelen istihbari bilgiye ilişkin olarak ani gelişen olaylarla ilgili çalışmalar yapmayıp koordinasyonu sağlamadıkları'; Reyhanlı Emniyet Müdürü Murat Berk'in ise 'Evrak Asayiş Büro Amirliği'nde EBYS sorumlusu olacak 7 gün 24 saat esasına göre personel görevlendirmeyip iş bölümü yapmadığı' iddia ediliyor.

4 sayfalık iddianamede olayda ihmali olduğu iddia edilenlerin verdikleri çarpıcı bilgilerin yanı sıra, müfettişlerin saptadığı önemli ihmaller zinciri gözler önüne seriliyor.

 

"Bir gece önce her şeyi biliyordu"

 

İddianameye göre katliamdan önce Hatay İl Emniyet Müdürlüğü'ne çok sayıda ihbar ve bilgi geldi. Bu ihbarlardan birinde Hatay MİT Müdürlüğü, katliamdan bir gün önce 10 Mayıs 2013 Cuma günü saat 19.35'te Hatay İl Emniyet Müdürlüğü'ne belge gönderdi. Türkiye'ye yönelik bir bombalı eylem yapılacağı, 06 AH 6072 ile 31 ARS 83 plakalı bomba yüklü minibüslerin kullanılacağı, eylemin planlayıcısı ile eylemi gerçekleştirecek muhtemel kişilerin isimlerinin yer aldığı 'Suriye/Eylem ihbarı'konulu belgeyi Emniyet Müdürü Ragıp Kılıç, TEM ile İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne havale ederken, aynı gün saat 20.20'de de Polnet üzerinden Elektronik Belge Yönetim Sistemi (EBYS) ile ilçe emniyet müdürlüklerine ve ilgili birimlere gönderildi. 

 

İhbar belgesi patlamadan 9 saat sonra açıldı

 

İddianamede hayati önem taşıyan belgenin sisteme girilip ilgili şube müdürlüklerine havale edilmesinden sonra başka bir işlem yapılıp yapılmadığı yer almazken, EBYS'deki MİT'in çok önemli olan bu ihbar belgesi Reyhanlı İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde 11 Mayıs 2013'te saat 23.02'de, yani katliamın üzerinden 9 saat 41 dakika geçtikten sonra açılıp Emniyet Müdürü Murat Bek'e sevk edilebilmiş. MİT'in bu belgesinde yer alan en acı detay ise, ihbar yazısında belirtilen 06 AH 6072 ile 31 ARS 83 plakalı araçların 52 kişinin öldüğü 155 kişinin de yaralandığı bombalı saldırıda kullanıldığının ortaya çıkması. Bu araçların ilçe merkezinde saat 11.00 sıralarında dolaştığı ancak dikkat edilmediği de mobese kayıtlarının incelenmesi ile ortaya çıkmıştı.

Savcılık iddianamesinde ayrıca, katliamdan 3 gün önce bir ihbarcının, doğrudan Emniyet Müdürlüğü yetkililerine ulaşarak bomba yüklenen araçların modelini, hangi kaportacıda düzenek hazırlandığını, katliamı düzenleyenlerin örgüt ve mensuplarının adlarını verdiği bilgisi de yer alıyor. Duruşmalar sırasındaki ifadelerde ise, İl Emniyet Müdürlüğü'nün İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne 'Herhangi bir işlem yapmayın, bizim gelmemizi bekleyin' dediği ortaya çıktı. İhbarcının katliam hedefinin Ankara olduğunu bildirdiği, ancak Reyhanlı'da gerçekleştiği anlaşıldı.

Katliam emrini veren ve Suriye'de yaşadığı bilinen Mihraç Ural'ın katliamdan bir gün önce Facebook hesabında Hataylıları tehdit eden mesajı olduğu da aynı iddianamede yer alıyor. Bu patlama ile ilgili başka bir savcılık incelemesinde ise, bombalı saldırının bir numaralı tutuklu sanığı Nasır Eskiocak'ın bir gün öncesine kadar güvenlik birimlerince takip altında olduğu bilgisi de bulunuyor.

Reyhanlı katliamına ilişkin her iki davanın da iddianamesinde dışarıdan iddialar ve söylentiler dışında savcıların sonradan belgelendirdiği istihbari bilgilere rağmen 11 Mayıs 2013 Cumartesi günü patlayıcı yüklü minibüslerden biri saat 13.21'de Reyhanlı belediye binası yanında, diğer minibüs ise 4 dakika sonra PTT'nin önünde patlatıldı. Patlamalarda 5'i çocuk 52 kişi hayatını kaybetti. 155 kişinin de yaralandığı patlamada 10'u resmi kurumlara ait olmak üzere 144 araç, ev ve iş yeri hasar gördü.

 

"Telefonla bilgi verildi"

 

Katliamdan sonra MİT'in ihbar belgesini gören Reyhanlı Eski Emniyet Müdürü Murat Bek, yargılandığı mahkemede hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek "Bizim bu konulardaki tek iletişim aracımız EBYS değildir. Mesai saati dışında aciliyeti olan günlü evraklar 24 saat esasına göre çalışan haber merkezine faks, telefon veya anons edilerek 'Önemli bir evrak var açın bakın' diye bildirilir. Bunun üzerine de ilgili görevli gelir ve gereğini yapar. Ancak olayın olduğu dönemde bize bu şekilde herhangi bir bilgi, talimat herhangi bir iletişim kanalıyla gelmedi. Olayda herhangi bir ihmalim veya görevi kötüye kullanmam söz konusu değildir" diye savunma yaptı.

Savunmasında yine Reyhanlı katliamıyla ilgili saldırıdan önce EBYS üzerinden ihbar yazısı geldiğini ve o zaman yazı dışında İl Emniyet Müdürlüğü'nün bizzat kendisini arayarak uyardığını belirten Bek,"100'lük transit tabir edilen araçlar ile ilgili Reyhanlı'da bulunan bütün araçlarla ilgili biz tespit çalışması yaptık ve talimatta bize sadece bu konuda çalışma yapılması ancak herhangi bir şekilde müdahale edilmemesi yönündeydi. TEM Şube Müdürlüğü'nden görevlilerin geleceğini ve bu tespit edilen araçlarla ilgili ortak çalışma yapılacağı talimatı verilmişti" dedi.

33 sanığın yargılandığı ana davanın iddianamesinde, 8 Mayıs 2013 Çarşamba günü 155 Polis İmdat telefonu yerine İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğü'nü arayan bir kişi Suriye istihbaratı ile bağlantılı olduğu iddia edilen ve liderliğini Mihraç Ural'ın yaptığı THKP-C Acilciler örgütünün Türkiye'ye yönelik bombalı saldırı yapacağını söyledi. Bombalı saldırının da Ankara'da yapılacağını belirten ihbarcı, eylemi gerçekleştirecek kişilerin isimlerini de vererek şunları söyledi:

"Daha önceden bombalama işinde kullanılmak üzere 2 adet kapalı kasa minibüs alındı, bu araçlara Harbiye'de Mehmet Gümüşçü isimli kaportacıda gizli bölmeler yapıldı. Araçlar şu an Harbiye'de ancak tam yerini bilmiyorum. 1 hafta kadar önce, 25-30 kiloluk paketler içerisinde toplam 1000 kilo kadar C-3 bomba malzemesi Samandağ Meydan Köyü yakınlarında denizyolu ile balıkçı Cengiz diye biri aracılığıyla geçirilerek Hatay Harbiye Beldesi'ne getirildi. Bu bombalar perşembe gecesi araçlara yüklenerek Nasır Eskiocak ve Yusuf Nazik önderliğinde Ankara'ya hareket edecek."

 

Bir gün önce tehdit

 

İddianameye göre yapılan araştırmada hem ihbarcının belirttiği isimlerin sık sık Türkiye'ye giriş çıkış yaptığını, hem de Miraç Ural'la bağlantılı oldukları saptandı. Bununla birlikte Mihraç Ural'ın 10 Mayıs 2013 Cuma günü Facebook üzerinden Hataylıları açıkça tehdit ettiği belirlendi. Ural, Facebook hesabından, "Silah satıcıları, hastane sahipleri sizi uyarıyorum yemin olsun, sizi son kez uyarıyorum; bu alçakça ihanetinizin bedelini ağır ödeyeceksiniz, çünkü Suriye'de şehit olan her evladımızın kanında ortaklığınız var. Buradan tarihe not düşüyorum bu yaptıklarınızda inat ederseniz sizinle çok ağır bir hesaplaşmamız olacak" diyerek Hataylıları tehdit etti.

 

Reyhanlı katliamıyla ilgili iddianamede yer alan en ilginç detaylardan bir diğer ise, bombalı saldırının bir numaralı planlayıcısı tutuklu Nasır Eskiocak'ın patlamadan bir gün önce de yerinin tespit edildiği ve takip altında tutulduğunun belirtilmesi. İddianameye göre yeri tespit edilerek takibe alınan Nasır Eskiocak, patlamadan bir gün önce şunları yapmış:

"10.05.2013 günü Nasır Eskiocak'ın 31 ALV 38 plaka sayılı aracı, ikameti yakınlarında park halinde görülmesi üzerine takibine başlanılmış, şahıs ikametinden çıkarak aracına bindiği ve Harbiye Caddesi üzerinden çevre yolu istikametine doğru hareket ettiği, Harbiye Belediye Beldesi'ne gelen şahıs, Karyer Mahallesi Ürgen Caddesi üzerinde bulunan kaportacı önünde durarak, X isimli şahısla buluştuğu ve kaportacıyı işlettiğini değerlendirdiğimiz X isimli şahısla ile yakın ilişkide olduğu, Nasır Eskiocak bir süre X1 ve X2 isimli şahıslar ile bir süre oturduktan sonra, aracına binerek hızlıca bölgeden uzaklaştığı tespit edilmiştir."

 

Bombalı minibüsler MOBESE'de

 

Aynı iddianamede minibüslerin Reyhanlı İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün mobese kameralarına da yakalandığı belirtiliyor. MİT'in olaydan bir gün önce plakalarını bildirdiği ancak patlamadan 9 saat 41 dakika sonra açılan ihbar yazısında açıkça plakaları belirtilen bomba yüklü minibüslerin patlatıldıkları yere ne zaman ve hangi güzergahı kullanarak getirildikleri iddianamede şöyle anlatılıyor:

"Reyhanlı İlçe Emniyet Müdürlüğü mobese kayıtlarının yapılan incelenmesinde; patlayıcı madde yüklü beyaz ve gri renkli iki adet Ford Transit marka minibüsün eylemde kullanıldığı tespit edilmiştir. Saat 11.50 itibariyle söz konusu minibüslerin peş peşe Atatürk Caddesi üzerinden seyir halinde iken görüntülendikleri tespit edilmiştir. Söz konusu araçların saat 11.51 itibariyle, belediye binasının sol yanında bulunan sokaktan Faruk Cengiz Caddesi'ne seyir halinde iken görüntülendikleri tespit edilmiştir. Saat 11.52.39 itibariyle, beyaz renkli Ford Transit marka aracın Faruk Cengiz Caddesi'nden dönerek belediye binası yanına, patlamanın meydana geldiği noktaya park edildiği tespit edilmiştir. Saat 12.14 itibariyle, gri renkli Ford Transit marka aracın ise Faruk Cengiz Caddesi istikametine doğru döndüğü tespit edilmiştir. Beyaz renkli Ford Transit marka aracın Faruk Cengiz Caddesi seyir halinde iken görüntüsünden elde edilen fotoğrafta, aracın ön sağ tarafında oturan erkek şahsın, açık renkli kıyafet giydiği tespit edilmiştir. Gri renkli aracın ön sağ tarafında oturan erkek şahısın açık renk kıyafet giydiği tespit edilmiştir."

 

Tutuklanan savcılar MİT'i suçlamıştı

 

Reyhanlı katliamı meydana geldiğinde, bu ilçenin adli olarak bağlı olduğu Adana Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Aziz Takçı ve Özcan Şişman'ın 'MİT TIR'ları' davasında tutuklandıkları mahkemede ifadelerinde de bazı detaylar yer alıyor. 

Aziz Takçı'nın ifadesinin ilgili bölümü şöyle: 

"Bu saldırı ihbarı olaydan bir gün önce emniyete yapılmış ama nasıl yapılmış? MİT tarafından bu olay 11.05.2013 tarihinde öğlen saatlerinde yanlış hatırlamıyorsam meydana geldi. MİT tarafından olaydan bir gün önce kapalı bir zarf içerisinde akşam saat 5.00-5.30 sıralarında arşiv evrak memurluğuna adi bir evrak olarak bırakılıyor. Bir zarf ve oradaki polis durumdan vazife çıkartıyor. Nöbetçi amirine götürüyor, nöbetçi amir evrakı bir açıyor eyvah, detaylı araçlarla bombalar yüklenmiş 2-3 tane araca. Plakaları belli ve bunlar patlatılacakları metropol şehirlerden birinde patlatılacakları, Adana, Ankara, Konya, Mersin neresi olursa ve emniyet tabi alarma geçiyor ve maalesef büyük şehirler öncelenerek tedbirler alınmaya çalışıldığı ve bu kansızlar Reyhanlı'ya araçların yönünü kırdıkları ve orada patlattıkları için bu elim hadise önlenemiyor. 12 saat önce adi bir evrak olarak ihbar edilecek bir olay mı ve takip etmişler, biliyorlar bunların bombaları yüklediklerini. Tak tak tak ondan sonra ortaya çıktı. Biz bu soruşturmaları yaptık bu katil geldi. Bunun ifadesini ben aldım. Nasır Eskiocak'ı ve bu katillerin bir çoğu şu an serbest biliyor musunuz? Bu kadar vatandaşı öldüren insanlar sağolsun yeni gelen arkadaşlar bunların çocuğunu tahliye ettiler. Zaten bu kadar teröristin dışarıda olduğu yerde biz niye dışarıdayız ki bizim içeri girmemiz lazım."

 

"Sim kartını MİT'in muhbiri temin etmiş"

 

33 sanıklı Reyhanlı patlamasının iddianamesini hazırlayaan Cumhuriyet Savcısı özcan Şişman ise, mahkemede şunları söylemişti:

"Cilvegözü patlaması yaşanmıştı 2013 yılının şubat ayında. bu patlamada da olaya karışan, Suriye istihbaratı adına eyleme karışan 4 kişinin sadece olaydan hemen bir iki dakika önce irtibat için kullandıkları SİM kartının MİT'in bir muhbiri tarafından temin edilip verildiğini tespit ettik. Devletimiz adına çalışan birisi nasıl böyle bir olaya karışıyor? Tedirgin olmuştuk, araştırmak durumundayım, insanlar hayatını kaybetmiş bu noktada. Yani bazı kamu görevlilerinin terörle istihbarat arasındaki dengeyi koruyamamaları tesadüfen bizim soruşturmalarımız sırasında ortaya çıktı. Reyhanlı'daki patlama soruşturmasını da ben yapmıştım. H.T. isimli şahsın istihbarat adına iş yapan kişi olduğunu dinlemeler sırasında tespit ettik. Bu şahsın daha sonra Niğde Ulukışla'daki terör saldırısına karışan IŞİD militanlarını Türkiye'ye geçiren kişi olduğu tespit edildi, bu şahısla ilgili dava açıldı. Reyhanlı patlamasından tutuklu sanıklardan 2 tanesi mahkemedeki ifadesinde 'Bizi Reyhanlı olayına karıştıran kişi H.T. isimli bu şahıstır. Biz ne yaptıysak bunun telkiniyle yaptık' dedi. Yani Reyhanlı'da da bazı kamu görevlilerinin karışmış olma ihtimalini bir anlamda görmüş olduk."

Reyhanlı davalarında ifadeleri alınan bazı yetkililer ise Savcı Özcan Şişman'ın müdahale için acele edilmemesini istediğini öne sürerek şöyle demişti:

"Tatminkâr bir sonuç alınabilmesi için mutlaka somut delillere ulaşmak gerekir. Şüpheliler avukatlarının da yönlendirmesiyle teknik takiple elde edilen bilgileri, 'aramızda şakalaşıyorduk' diyerek değersizleştirebilir. Tabanca veya bomba ise hiçbir ispat veya başka delile ihtiyaç bırakmaz."