AKP’li milletvekillerine “inek” dediği gerekçesiyle hakkında verilen mahkumiyet kararının Anayasa Mahkemesi tarafından bozulduğunu hatırlatan Sözcü yazarı Bekir Coşkun, gerekçeli kararı bugünkü köşesine taşıyarak, “Bu Anayasa Mahkemesi kararı, tüm medya davalarını temelden ilgilendiren bir karardır” dedi.
Bekir Coşkun’un aktardığına göre, Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararında şu ifadelere yer verildi:
“Hükümet olanlar, kullandıkları kamu gücünden dolayı ağır eleştirileri dahi hoşgörü ile karşılamak zorundadırlar. Sağlıklı bir demokrasi, bir hükümetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya, basın veya siyasi partiler gibi diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir. Bir siyasetçi diğer kişilerden farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek halkın ve aynı zamanda diğer siyasetçilerin denetimine açar; bu nedenle de daha geniş hoşgörü göstermek zorundadır.”
Bekir Coşkun, Cumhuriyet gazetesinin 17 Kasım 2013 tarihli nüshasında, “Boyalı Merdivenler” başlığıyla yayımlanan yazısındaki “mööletvekili” ifadesi nedeniyle 1 yıl 2 ay 17 gün hapse mahkum edilmişti.
5 Haziran’da karar veren Anayasa Mahkemesi, yerel mahkemenin kararları ile anayasanın 26. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmişti.
Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ten işsiz bırakılan gazeteciler belgeseli: Persona Non Grata!
Anayasanın 26. maddesi ne diyor?
VIII. Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü,radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümlere, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.
Bekir Coşkun, Yüksek mahkemenin gerekçeli kararını bugünkü köşesine taşıdı.
Bekir Coşkun’un Sözcü gazetesinin bugünkü (4 Temmuz 2015) nüshasında “Möö davası…” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
AKP’li milletvekilleri “Bize inek dedi” diye beni üç ayrı yerde mahkemeye verdiler, davalar açıldı…
Oysa ben hayvanları severim, niye öyle diyeyim?…
“Dedin mi?” diye sordular…
“Der miyim?..” dedim…
Hakim “Demişsindir” dedi…
*
Tabi ki bu sadece bir bahaneydi…
Neyse…
Mahkeme sürdü, sonunda 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasına mahkum edildim…
Avukatlarım Gökhan Tekşen ile Özlem Günel Tekşen direnip, davayı Anayasa Mahkemesi’ne götürdüler…
O sıralar benim hiç de umudum yoktu açıkçası…
Geceleri hapishane hayalleri kuruyor, kimi geceleri maskeli cellatlar peşimde, ter içinde uyanıp rüyamı unutmak için evin içinde dolanıyordum…
*
Geçtiğimiz hafta Anayasa Mahkemesi kararı bozdu…
“Hükümet olanlar, kullandıkları kamu gücünden dolayı ağır eleştirileri dahi hoşgörü ile karşılamak zorundadırlar” dedi…
“Sağlıklı bir demokrasi, bir hükümetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya, basın veya siyasi partiler gibi diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir” dedi…
“Bir siyasetçi diğer kişilerden farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek halkın ve aynı zamanda diğer siyasetçilerin denetimine açar; bu nedenle de daha geniş hoşgörü göstermek zorundadır” dedi…
*
Bu Anayasa Mahkemesi kararı, tüm medya davalarını temelden ilgilendiren bir karardır…
AKP iktidarına derstir…
Geçmiş davaların yanına konulup bakıldığında ise; siyasallaşmış yargının, hukuksuzluğun, zulmün kanıtıdır…
*
Sultan olsanız sökmüyor…
Bu ülkenin geleceğe dair umutları hâlâ duruyorsa…
Hâlâ tan yerinin ağarmasını bekliyorsa insanlar…
Hâlâ bu kirden, bu rezilliklerden, bu ilkelliklerden kurtulma umudu varsa…
Demek ki şerefli yargıçlar henüz kalkıp gitmediler…
Bekir Coşkun’un Cumhuriyet gazetesinin 17 Kasım 2013 tarihli nüshasında, “Boyalı Merdivenler” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Merdivenim boyalı…
Kırmızı…
Mavi…
Sarı…
*
Aslında ayakları boyayacaksın…
Nereye gitsen renk…
*
Belki de çatışma noktası buydu:
Renklilik ile renksizliğin kavgası…
*
Dans; pembedir mesela…
Rakı; beyaz…
Aşk; kırmızı…
Ağaç; yeşil…
Dere; mavi…
Sarı lacivertliler, sarı kırmızılılar, siyah beyazlılar…
Dev posterini asmışlardı duvara aslanımızın; gözleri mavi, saçları altın sarısı…
*
Hâlâ “Oyları yüzde 44” diyorlar…
Bunca kıyamet, bunca olay, bunca skandal, bunca kepazelik, bunca rezillik…
Yani sadece yüzde 6’sı mı anladı, Türkiye’nin başına geleni?..
Renkli televizyona bakıyor oysa…
Renk körü müsün mübarek…
*
Savaş; siyahtır…
Barış; kar beyazı…
Cumhuriyet; beyaz kırmızı…
Laiklik dediğimiz şeydir; gökkuşağı…
*
Sevmiyorlar renkleri…
Milletvekili koltukları turuncu olduğu için, oturanların asabileştiğine ve bu yüzden çok kavga ettiklerine karar verdiler…
Kırmızıyı görünce saldırıyor demek…
Möölletvekili…
*
Boyayın…
Alın fırçaları…
Kaldırım, yol, duvar, taş, yer, gök…
Nereyi isterseniz boyayın…
*
Softanın kuşağı değil bu…
Gökkuşağı…
Beyaz…
Kırmızı…
Mavi…
Sarı…