Mor ve Ötesi: Şu 20 yılda her şeyi enayilik derecesinde şeffaf yaşadık

Mor ve Ötesi: Şu 20 yılda her şeyi enayilik derecesinde şeffaf yaşadık

20. yıllarını özel bir konser ve tüm külliyatlarını yeniden elden geçirdikleri iki “box set” ile kutlayan Mor ve Ötesi grubunun üyeleri Harun Tekin  ve Burak Güven "Şu 20 yılı enayilik derecesinde şeffaf yaşadığımızı düşünüyoruz. Şimdi biri çıkıp ilk albümden itibaren yaptıklarımızı dinlese bizi tüm çıplaklığımızla görür" dediler.

Bu sene 'Melekler Ölmez' adında tekli bir çalışma hazırlayan grup üyeleri, "Birisi de mesela 'Melekler Ölmez' şarkısını dinleyip, kendince yorumlayıp sonra merak edip bizim külliyata baktığı zaman bir şeyler öğrenebilir. Bizim başımıza gelen buydu mesela. Bazı şeyleri Cem Karaca’dan öğrendik, Moğollar’dan öğrendik ve hepsi de bir şarkıyla başlıyor" ifadesini kullandılar.

Mor ve Ötesi'nden Harun Tekin ve Burak Güven'in, Cumhuriyet'ten Emrah Kolukısa'ya verdiği söyleşi şöyle:

-20 yıl, yani 1996, ama sanki daha öncesi de var bunun.

Harun: Biraz daha öncesi var. Yani grup aslında mor ve ötesi adını alıp bir şeyler yapmaya karar verdiğinde tarih 1995 Ocak. İlk albümün kaydını 95’in ağustosunda yaptık, albümün çıkış tarihi de 96. Biz de kronolojiyi albümün çıkışından itibaren başlattık, çünkü kayıtları yayımlıyoruz o tarihte.

-İlk albümünüzü kaydetme ve yayımlatma süreci nasıl geçti, zorluklar oldu mu?

Harun: Bizim hikâyede niyet müzik piyasasına girelim, albüm yapalım şeklinde gelişmedi. Kaydı evladiyelik anı olsun diye yaptık. Öyle olunca da bu süreçler bizde başka türlü aktı. O albümü kaydettiğimiz tonmeister Refik “Abi biz bunu bir götürelim Sony’ye” demese mesela belki de biz şu an konuşmuyor olurduk. Sony’ye gittik, Sony reddetti bizi, İngilizce bunlar falan dedi, Balet Plak’a gittik, onlar da istemedi... Sonra ama bir şekilde ‘neden olmasın’ fikri gelmiş oldu bize ve Ada Müzik o sırada “Bunu yayımlarız biz” dedi. Ada Müzik o zamanlar değişik bir yerde duran bir şirketti. 96-97 yıllarında 20’ye yakın böyle albüm yayımladı; Kumdan Kaleler, Nekropsi, İstasyon, Mask, böyle bir sürü grup vardı Ada’da. Ama şunun karşılığında yaptı Ada Müzik bunu, bu gruplara hiç tanıtım bütçesi ayırmadı, video klip çekmedi, sadece albümlerini yayımladı. Biz de ondan sonra 5-6 yıl boyunca tüm bu ekstra faaliyetleri kendi imkânlarımızla yürütmeye çalıştık. 96’da “Bu Şehir” çıktıktan hemen sonra Burak katıldı aramıza ve 2. albüm sürecinde bu sefer ilk defa biz bir albüm yapmaya karar vermiş bir grup olarak kayda girdik.

-12 Eylül çocukları olarak, muhalif geleneğin neredeyse bıçak gibi kesildiği bir dönemde bu muhalif duruş size nereden, nasıl geldi?

Burak Güven: Bizim hikâyede, o dediğiniz muhalif bilinç yavaş yavaş ortaya çıkıyor. İlk iki albümde net bir kafa yok.

Harun: Ama ikinci albümde “Ne” diye bir şarkı var mesela, o bizim 2. Yeni şiirinden çok bariz etkilendiğimiz bir şarkı. Hem de orada geçen bazı kelimeler anahtar sözcük gibi. Mesela “direnmek” var, bir sayıp sövme hali var, genelde anarşist- nihilist bir tavır... Sonra “Gül Kendine” ile beraber o itiraz isyan durumu başka bir şeye dönüşür gibi oluyor ama hâlâ daha ziyade ruhani bir “sevelim sevilelim” diye özetleyebileceğimiz bir kafa var. Orada da mesela “Orada Durma” diye bir şarkı var, Burak’ın şarkısı, onda da bir şeyler söyleniyor. Ama bunun ortaya çıkışı bizim üniversite yılları biraz ve nükleer karşıtı kampanyada kendimizi bulmamızla ilgili bence. Nükleer enerjinin iyi bir şeyi olmadığı fikriyle başlıyor gibi geliyor bana.