TBMM Başkanlığı’na sunulan yasa tasarısıyla il ve ilçe müftülüklerine evlendirme yetkisi verilmesi hukukçuları ve kadın örgütlerini ayağa kaldırdı. Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Müftülüklere evlendirme yetkisinin laik devlette yeri yoktur. Din adamlarına bu şekilde nikah kıyma yetkisi verdiğiniz takdirde laik devlet ilkesini ortadan kaldırırsınız" dedi.
Cumhuriyet'te yer alan habere göre hukukçular ve kadın hakkı savunucuları; uygulamanın hayata geçmesi durumunda laik devletin ortadan kaldırılacağı, çocuk yaşta evliliklerin artacağı, kadını toplumsal haklarından mahkum bırakacağı, imam nikahı evliliklerinin yaygınlaşacağı uyarısında bulundu. Hukukçular ve kadın örgütleri, kadın hakları savunucuları, müftülüklere evlendirme yetkisi verilmesine ilişkin yasa tasarısını değerlendirdi.
Müftülüklere evlendirme yetkisinin laik devlette yeri olmadığını söyleyen Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Din adamlarına bu şekilde nikah kıyma yetkisi verdiğiniz takdirde laik devlet ilkesini ortadan kaldırırsınız. Adım adım laik devlet ilkesinden uzaklaşmanın en tipik öğrneğidir. Anayasaya aykırılık iddiasıyla konu Anayasa Mahkemesi’ne götürülür. Ancak Anayasa Mahkemesi, kendi işlevini yitirdiği için güvenle bakılamaz. Böyle bir ortam içinde amacın ne olduğu, nereye doğru yüründüğü net bir şekilde ortada. Bu olacak iş değil. Laik devletin ortadan kaldırılmasının göstergesidir. İleride din adamları boşanmalara da mı karışacak? Boş ol sözü yeter hale gelecek herhalde? Bu aile düzenini de ortadan kaldıracak bir teklif ve ailenin geleceği yönünde bir tehdit. Her olaya doğrudan doğruya din adamlarının egemen olduğu bir şekilde bakıldığı ülkenin adı çağdaş, uygar, laik devlet olmaz" dedi.
"Şimdi bu tasarıyı hazırlayanlar, batıda da nikahı din adamları kıyıyor diyecekler" diyen emekli Aile Mahkemesi Yargıcı, Avukat Eray Karınca, "Ama aynı şey değil. Orada kadını erkekle eşit kılan haklar içselleştirilmiş. Dinsel argümanların batıda, bu anlamda bir talebi, kısıtlaması yok. Bizde böyle değil. Müftülere bu yetkilerin verilmesi dinsel boyutu öne çıkarır. Ardından mirasta ve tanıklıkta (iki kadın bir erkeğe eşit sayılması) bunun gibi dinsel argümanların da önünü açar. Bu tamamen kadının mevcut haklarının yitirilmesine giden en önemli bariyerin ortadan kaldırılmasıdır. Aslında eğitime yapılması gereken yatırım, Diyanet’e yapılıyorsa bir süre sonra din hizmetleri hayatın her alanında etkili olmaya başlar. İşin özü de önemli. Doğrudan doğruya kadını dinsel araçlarla toplumsal haklarından mahrum bırakacak çok önemli, hiç masum olmayan öncü bir adım... Önemli, bilinçli bir tercih. Çünkü, kadının cumhuriyetteki en önemli kazançlarından birisi medeni nikahtır. Burada yapılan aynı zamanda medeni nikahın sulandırılmasıdır. Eski Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı, CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan: İktidarın bütün bakanlıklarındaki eylem ve işlemlerinin temel bakış açısının anti laik bir anlayışla planlandığını görüyoruz.
Cumhuriyetten bu yana evlenme, resmi nikahtır. Bugün müftülüklerin evlendirmesi konusunda bir talep söz konusu değildir. Evlendirme memurluklarının yetersiz olduğu gibi bir tartışma yoktur, ihtiyaç da yoktur. Böyle bir talep yokken müfütülere verilen bu yetki, bunu din adamlarına teslim etme, belli bir dinin doğrudan doğruya yönlendirmesi anlamına gelecektir. Çocuk yaşta evliliklerle mücadele etmek yerine bugün bu yetkinin din adamlarına verilmesi çok daha büyük problemin doğmasına neden olacaktır. İslam’da evlilik için yaş gözetilmemektedir. Kadın erkek eşitliğini gözetmeyen, kadının toplumsal haklarını gözetmeyen kurallardır. Ayrıca imam nikahının yaygınlaştırmasına neden olacaktır. Cezasızlık yeni işlem için bir kapı açmaktır" açıklamasında bulundu.
TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, "Bu düzenlemeyle toplum, ‘müftüye nikah kıydıranlar’ ve ‘belediyeye nikah kıydıranlar’ diye bir kez daha bölünecektir. Müftülere nikah kıydıranların ne kadar dindar, belediyelere nikah kıydıranların ise dinsiz olduğu teması işlenecektir. Toplumumuzun karşı karşıya olduğu farklı kırılma hatları, bu defa doğrudan doğruya toplumun bel kemiği olan aile kurumunun içine girecektir. İşte bu sebeple resmi nikah, anayasamızın 174/4. maddesiyle koruma altına alınmış olan İnkılap Kanunları arasında sayılmaktadır. Şu halde; dini nikahı resmileştiren düzenleme anayasanın özüne aykırıdır. Masumane gibi görünen gerekçelerle takdim edilen müftülük nikahının resmileşmesi ise laik düzeni doğrudan tehdit etmektedir" sözlerini sarf etti.
"Her yıl binlerce kamuoyunun çocuk gelin dediği vaka var. Anne baba köylerde cahil. Dini nikahı önemsiyor. Biz buna engel olmak için reşit olmayan çocuklara dini nikah kıyan imamlara ağır ceza önermiştik" diyerek konuşan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Aile Hukuku Derneği Başkanı Prof. Dr. Bahadır Erdem, "İmama, muhtara resmi nikah yetkisi de gelirse zaten cahil olan ve resmi nikahı önemsemeyen anne babalar çocuklarını muhtar ya da müftünün görevlendirdiğine nikahlarken daha da rahatlayacak. 18 yaş altına imam nikahı üstüne hem resmi nikah kıyacak. Bu düzenleme kurda kuzuyu teslim etmek. Zaten müftülüğün görevlendirdiği o imamlar çocukların yaşına bakmadan dini nikah kıydığı için ülkede her yıl onbinlerce çocuğa nikah kıyıyorlar. Mevcut sistemde devletin denetleme mekanizması var. Yetki, müftülüklere verilince bu denetleme kalkacak" şeklinde devam etti.
30’a yakın kadın derneğinin üyesi olduğu İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Nazan Moroğlu, tepkilerini bugün İstanbul Barosu’nda saat 11:00 yapacakları açıklama ile gösterecek. Açıklama, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi ile ortak yapılacak. Nazan Moroğlu, yaptığı kısa açıklamada, “Müftülekleri nikah yetkisi verilmesi, kadın haklarının ihlaline, çocuk gelinler sorunun artmasına neden olacaktır. Müftüleklere verilen bu yetki, laik hukuk kuralların gözardı edilmesine yol açacaktır. Medeni Kanun yok sayılacaktır sonuçta” dedi.