Muhafazakâr kesim anayasa değişikliğine ne diyor?

Muhafazakâr kesim anayasa değişikliğine ne diyor?

Rengin Arslan

Türkiye'de bugüne kadar yapılan onlarca genel ve yerel seçimde çoğunlukla sağ oyların teminatı olan muhafazakâr ve dindar kesim bu kez referandumdaki tercihleriyle belirleyici olacak.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) iktidara gelmesiyle konsolide ettiği sağ oylar 15 yıllık iktidarı süresince cemaatlerde de benzer bir etki yarattı.

AKP, daha önce müstakil olan, 70'li yıllardan itibaren güçlenmeye başlayan cemaat, tarikat ve İslamcı derneklerin bir araya geldiği Milli İrade Platformu aracılığıyla muhafazakâr kesimin önemli bir kısmını kapsayan yapıları kendi etrafında toplamış durumda.

Yaklaşık 70 vakıf, cemaat ve dernekten oluşan Milli İrade Platformu anayasa değişikliği için yapılacak 16 Nisan referandumunda 'Evet' diyecek.

AKP'nin, Gezi Parkı eylemleri, 17-25 Aralık operasyonları, 15 Temmuz darbe girişimi gibi büyük dönemeçlerde yanında duran sadık seçmeni için de 'Evet' tereddütsüz ifade edilen bir seçenek.

Özellikle 15 Temmuz'dan sonra daha da kemikleşen "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yedi düvele karşı savaştığı" savı bu kesim içinde en çok kabul gören argüman.

"Ümmetin birlik ve selameti için evet"

Milli İrade Platformu'nun içinde yer alan ve Türkiye'nin en çok bilinen cemaatlerinden biri olan İsmailağa Cemaati de referandum kararıyla ilgili internet sitesinden bir açıklama yaptı.

 

Cemaatin, "Yıllarca haçlı ruhu ve sömürgeci zihniyetin 'tek millet' olarak küresel şer ittifakı hâlinde açıktan açığa hedef hâline getirdiği ülkemize karşı alçakça saldırıların, tuzakların ve algı operasyonlarının sonu gelmiyor" diye başladığı açıklama, "ümmetin birlik ve selameti için evet" diyeceklerini ifade ederek bitiyor.

Milli Birlik Platformu içinde yer almayan ancak "Evet" diyeceğini açıklayan İskenderpaşa Cemaati ise "NASA'ya sonsuzluğun keşfinin uzayın dip köşelerinde değil, gönüllerimizin engin deryasında olduğunu haykırmak için, Evet" diyeceğini duyurdu.

Ancak belki Türkiye'nin yönetim biçimini tamamen değiştirecek olan bu referandumda, 2010 referandumundan farklı olarak bu kez muhafazakâr oylara talip Saadet Partisi anayasa değişikliğine 'Evet' demeyeceğini söyleyerek etkin bir 'Hayır' kampanyası yürütmeye başladı.

Daha önce AKP'nin içinde yer almış, parti içinde üst düzey görevler yapmış isimlerden de 'Hayır' diyenler bulunuyor.

'Ahmet Necdet Sezer gibi biri cumhurbaşkanı olursa?'

BBC Türkçe'ye referandum ile ilgili görüşlerini paylaşan "Hayırcı" muhafazakârların dikkat çektiği ortak birkaç nokta bulunuyor.

Bunlardan ilki "ya bu yetkiler mütedeyyin kesime mesafeli bir liderin eline geçerse? Ya bugüne kadar başörtüsü ile ilgili elde edilen kazanımlar geri alınır, eski yasaklar geri gelirse?"

Bu kaygıların ardından sıralanan ilk isim eski cumhurbaşkanlarından Ahmet Necdet Sezer. Ya Sezer gibi bir figür tek başına bu yetkilere sahip olursa?

AKP'nin kurucularından Fatma Bostan Ünsal, bu kaygıyı şöyle özetliyor:

"Hatırlarsınız, Sezer döneminde eşi başörtülü milletvekillerine bir törende davetiye gitmemişti. Eğer bu güçler böyle birinin eline geçerse o zaman bizim için zor olur. Normalde oyunu AK Parti'ye vereceği halde böyle bir sistem değişikliğine gitme taraftarı olmayan bir kesim de var."

Dindar kesimde hayır oyu vereceğini söyleyenler arasında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılmalara yönelik tepkilerin de önemli bir yer tuttuğunu söyleyen isimlerden biri de çağdaş İslam siyaseti çalışan akademisyen Halil İbrahim Yenigün.

Yenigün, bu durumu "Hayır" demenin AKP'den kopuş anlamına gelmeyebileceği notunu da düşerek açıklıyor.

Zira AKP seçmeni içinde sayısı bilinmese de, hem AKP'nin iktidarda kalmaya devam etmesini hem de hükümet sisteminin aynı kalmasını isteyen kişiler olduğu konuşulan konulardan biri.

Muhafazakâr mahalle içinde bu konudaki görüşlerin uluorta dile getirilmediğini söyleyenlerin sayısı da hayli fazla. Ancak KHK ile ilgili tepkiler daha açık seçik gözlenebiliyor.

Yenigün, "AKP seçmeni olup da KHK iftiralarından dolayı hayır diyecek olan bir insan grubu var. KHK'lar çok masum insana kıydı. 15 Temmuz gecesi sokakta olan çok insana kıydı. Onların ailelerine kıydı. Bu insanlar kendilerini temizleyemiyorlar. Bu iktidar yapılanmasının ne kadar keyfi olduğunu gördüler, o korkulan Kemalistler olmamasına rağmen işlerini kaybettiler. Bu insanlar burada bu tepkiyi koyabilir" diyor.

"Doğru tek bir kişi tarafından bilinemez"

Peki, yıllarca AKP'nin içinde yer alan, partinin genel başkan yardımcılığını da yapmış Fatma Bostan Ünsal neden "Hayır" diyor?

Fatma Bostan Ünsal

Ünsal, referandumun olağanüstü hal döneminde; gazetecilerin hapiste olduğu, basın yayın organlarının ve derneklerin kapatıldığı bir dönemde yapılıyor olmasından, anayasa ile cumhurbaşkanına verilen yetkilerin büyüklüğüne kadar birçok neden sıralıyor arka arkaya.

Düşüncelerini ise şu sözle özetliyor: "Doğru tek bir kişi tarafından bilinemez. O yüzden çare herkes bildiğini söyleyecek ve böyle bir denge oluşacak hayat içinde."

Bostan'ın işaret ettiği bu mefhum, yani istişare konuştuğum hemen hemen bütün hayırcı muhafazakârların dile getirdiği bir konu.

"Bütün bir mirasın zıttı"

Halil İbrahim Yenigün bu konudaki eleştirisini tarihsel bir perspektife oturtarak şöyle diyor:

"Normalde İslamcılık dediğimiz düşünce akımı 200 yıldır hep şuracılık ile meşhur olan bir yapı. Bu da onların hep anayasalcılık mücadelesi içinde olmasını doğurdu. 200 yıldır ilk defa bu düşüncenin halefi olduğunu iddia eden insanlar tek adamcılığı kısıtlamak için değil, tam tersine tek adamcılığın önündeki engelleri kaldırmak için mücadele veriyor. Bu bütün bir mirasın zıttı anlamına geliyor."

Saadet Partisi de benzer bir noktadan "Hayır" dediklerini söylüyor ve kendi kampanyalarının Erdoğan'ın ezberini bozduğunu düşünüyor. Peki nedir bu ezber?

Ali Aktaş

Saadet Partisi'nin Antalya il yöneticilerinden, hayır kampanyasının etkin isimlerinden avukat Ali Aktaş, "Bence burada geleneksel anlamda Anadolu'nun muhafazakâr, dindar ana bloğunun Erdoğan etrafında sıralanmasına karşın, Saadet Partisi'nin yine bu çizgi yani bu büyük blok içinde hayır demiş olması Erdoğan'ın ötekileştirici, rakibini şeytanlaştırıcı, düşmanlaştırıcı oyununu bozdu."

"Saadet Partisi, [Erdoğan'ın] insanları dindarlar ve dindar olmayanlar; milliyetçiler ve milliyetçi olmayanlar; vatanını sevenler ve hainler gibi ayrıştırdığı bir süreçte bu oyunu bozdu. Bu anlamda tarihi bir rol üstlendi. "

Aktaş, Saadet Partisi'nin hayır diyor olması dindar ve muhafazakâr kesim içerisinde bu referandumda sunulacak metnin hiç eleştirisiz kabulünü engelleyen bir şey olduğunu ve muhafazakâr camianın "acaba" sorusunu sormasına neden olduğunu söylüyor.

"Mahalleye ihanet eden" gençler ne diyor?

Peki ya genç seçmenler, genç dindarlar ne diyor?

Bahar Kılınç, Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okuyor ve Kadına Şiddete Karşı Müslümanlar İnisiyatifi'nde (KŞKM) aktif olarak yer alıyor.

Ailesi AKP'li ve ailesinin bu referandumda evet oyu vereceğini söylüyor. Ailesi için AKP'nin 15 yılda yaptığı hizmetler, sosyal yardımlar ve özellikle sağlık sistemindeki iyileşme önemli.

Babasıyla ne zaman siyasetten konuşsalar ona "Çocukken seni hastaneye götürdüğüm günleri hatırlamıyor musun? Sabah 6'da gider, öğlene kadar beklerdik" dediğini anlatıyor.

Peki AKP'ye oy vermediği, bu sefer referandumda hayır dediği için "mahalleye ihanet ettiği" düşünülen bu gençler ne istiyor?

Bahar Kılınç

 

Bahar, "Bu anayasa kimsenin hak ve vicdan özgürlüklerini garanti altına almıyor. Anayasanın hiçbir yerinde böyle bir şey yer almıyor. Sadece benimkini değil, başka bir insanın özgürlüğünü de garanti altına almıyor. Bu da bende şu düşünceyi doğuruyor: Kim başa geçerse onun fikri uygulanacak."

"Gücün tek adamda toplanması İslamiyet'in paylaşımcı yapısına ters"

Çocukluğundan itibaren İsmailağa Cemaati'nde medrese eğitimi almış ancak dört yıl önce onlardan ayrılarak üniversite okumaya karar vermiş olan Büşra Canbeg ise muhafazakâr bir HDP seçmeni.

7 Haziran seçimlerinin ardından yaşananlar ise onun sandığa olan güvenini neredeyse tamamen ortadan kaldırmış.

1 Kasım'a kadar yaşanan sokağa çıkma yasakları, özel harekatçıların Kürtlerin "evlerine girerek yatak odalarını alt üst etmeleri" onu en çok yaralayan şeylerden biri olmuş.

22 yaşındaki Büşra, "Yıllarca bu kadar insan öldü, şiddet ile çözülmedi. 7 Haziran'da sandık söylemdi. Söylemimizi dile getirdik, ama birden yıktılar oyunu. Beni istedikleri zaman bu oyuna alıyorlar. İstemedikleri zaman ellerinin tersiyle itiyorlar. Boykot dememin nedeni bu" diyor.

 

Yine de son kararını 16 Nisan'da vereceğini söyleyerek "hayır" için bir aralık kapı bırakıyor. Ama bunun nedeni Kürtler değil. "Kürtler evet de çıksa hayır da çıksa zulüm görecek" dedikten sonra ekliyor, "Gidip hayır versem de bir avuç çok sevdiğim Türk kardeşim için veririm. Onlar hiç olmazsa zarar görmesin, zulüm görmesin."

Büşra CanbegBir başka nedenini de hafızlık derecesinde iyi bildiği Kur'an-ı Kerim'e atıfla yapıyor: "Bakara Suresi'nin 104. ayetinde, 'Ey inananlar bizi davar gibi güt demeyin, bizi gözet deyin' diyor.

Büşra ekliyor: "Eğer sandığa gidip hayır dersem şundan diyeceğim: Dini olarak baktığımızda gücün tek adamda toplanması İslamiyet'in paylaşımcı yapısına ters. Bu Kuran-ı Kerim'in paylaşımcı yapısına ters."

Dindar kesimin büyük bir bölümünün yıllardır AKP'nin en sadık seçmenlerini oluşturduğuna, AKP döneminde edindikleri kazanımları kaybetme kaygısının da referandum tercihlerine yansıyacağı görünen bir gerçek.

Bunun dışında kalanlar içinse kimilerinin açıkça, kimilerinin ise dost meclislerinde bile söylemediği "Hayır" oyunu kullanacakları görülüyor. Bunların sayılarını, etkilerinin belirleyici olacağını düşünmek zor; ancak kendi mahalleleri içinde zorlu bir süreci üstlendikleri kesin.