"Muhalefet boşluğunu bir gün Erdoğan doldurursa şaşmam"

"Muhalefet boşluğunu bir gün Erdoğan doldurursa şaşmam"

Karar yazarı Yusuf Ziya Cömert iktidarın sıklıkla tekrar ettiği 'muhalefet boşluğu' üzerine kaleme aldığı yazıda, "CHP, artık iyice anlaşıldı ki bu boşluğu doldurmayacak. Öyle bir eğilim göstermiyor" ifadesini kullandı. Muhalefetin "alakasız yerlerde dolaştığını" bildiren Cömert "Bu boşluğu bir gün Cumhurbaşkanı Erdoğan doldurursa şaşmam" diye yazdı.

"Bugüne kadarki görüntüsüyle ve vasıflarıyla İYİ Parti, Türkiye’deki ‘muhalefet boşluğu’nu doldurmaktan uzak" tespitini yapan Cömert, "Demek ki, ‘muhalefet boşluğu’nun dolmasını isteyenler daha çok bekleyecek" ifadesini kullandı.

Cömert'in "Muhalefet boşluğu’ bu gidişle dolmaz" başlığıyla (25 Temmuz 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Muhalefet boşluğu’ güzel bir boşluk. Evin önünde, kimsenin sahip çıkmadığı, eve de ait olmayan, ama kullanabileceğiniz, çıkıp oturabileceğiniz, isterseniz ufak tefek ziraat yapabileceğiniz, çocuklarınızı oynatabileceğiniz bir bahçe gibi.

‘İktidar’ınıza daha fazla hareket alanı sağlar. ‘İktidar’ınızı daha çok icra edersiniz.

‘İktidar’ın ‘muhalefet boşluğu’ndan şikayet etmesi, sözün gelişidir.

‘Vatandaş’a pek yaramaz muhalefet boşluğu.

Vatandaşın işine yarayacak olan, iktidar yanlış işler yaptığında teveccüh edebileceği doğru bir muhalefettir.

Eğer doğru bir muhalefet olursa, iktidar da yanlış yapacağı zaman iki kere düşünür.

Türkiye’de muhalefet boşluğu var mı?

Bi’l ittifak, var.

CHP, artık iyice anlaşıldı ki bu boşluğu doldurmayacak. Öyle bir eğilim göstermiyor.

Halihazırda, görünen siyasi seçenekler içinde de muhalefet boşluğunu dolduracak nitelikleri haiz bir siyaset, bir siyasi hat, görünmüyor.

İYİ Parti, muhalefet boşluğunu doldurabilir miydi?

Bir çok sebeple, dolduramazdı, dolduramayacak.

Evvela, bu partinin hikayesi, Türkiye’de ‘milliyetçilik’ siyasetinin ilk adresi olan MHP’den ayrılma hikayesi... Yani, macera, MHP’nin içinde başladı, sonra ayrı veya ayrılmış bir parti olarak devam etti.

En azından bugün için, milliyetçi partilerin tabanı sınırlıdır. ‘Teori’nizde iktidara gelmek vardır ama, pratikte ya bir iktidarın parçası, ya da muhalefet olursunuz.

‘Bugün için’ dedim. Avrupa’daki emsallerine baktığınızda milliyetçiliğin yükseliş eğiliminde olduğunu bu eğilimin Türkiye’ye de sirayet edebileceğini düşünebilirsiniz.

Sonra, parti, esaslı bir fikir çizgisi üzerinde teşekkül etmedi. Sınırlayıcı olabileceğini varsayarak ‘fikir çizgisi’ dediğimiz şeyi bir kenara bıraktığımızı düşünelim.

Fakat bu parti, bir ‘kalkınma’ bir ‘özgürlük’ bir ‘refah’ bir ‘sorun çözme’ vizyonuyla da yürümedi.

Böyle bir vizyon var idiyse bile, biz görmedik.

Belki kabahat görmeyenlerdedir.

Ama gösterseydiler, muhtemelen birileri görürdü. Nitekim, göstermekten çok hoşlandıkları vasıfları gördük.

Neydi göstermekten çok hoşlandıkları?

Erdoğan nefreti.

Bu, bir siyasi organizasyonun temel motivasyonu olamaz. Olursa da, işte en fazla şimdi verdiği kadar netice verir.

Erdoğan’dan nefret etme şeklinle sınırlı bir cazibe oluşturabilirsin. Millet, icraatı Erdoğan’dan nefret etmek olacak bir siyasetin nesine alaka göstersin?

Son tahlilde, şu soru sorulur: Ne yiyecek? Ne içecek bu millet?

Fanatikler sormayabilir bunu, ama evinde, işinde gücünde olan insanlar sorar.

Başka handikapları da vardı bu siyasetin.

Fetö, partinin etrafında çok dolaşıyordu.

Parti, sözle mesafe koyuyordu bazen, ama fiili olarak, Fetö canibinden gelebilecek avantajlara kapalı durmuyordu. Kimi zaman falsolar da veriyordu.

Bütün bunlara rağmen, 24 Haziran’da, kendi hedeflerine yaklaşamadıysa bile, seçim barajı civarında bir oy alarak Meclis’e girdi İyi Parti.

Yeni kurulmuş bir parti için Meclis’e girmek bir başarıdır.

Ama şimdi, Meclis’e girdikten sonra ne olacak?

Lideri Meclis’in dışında.

Anlaşılan o ki, MHP geleneğindekine benzer bir ‘lider-kadro ilişkisi’ Meral Akşener’in etrafında oluşmamış.

Partide, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da, MHP lideri Bahçeli’ye de göz kırpmaya meyyal unsurlar kendilerini belli ediyor.

Akşener’in istifası bir ‘şok’a yol açtı. Belki, Devlet Bey’in tavsiye ettiği gibi, Akşener’i ikna edip yeniden partileşmeye çalışacaklar.

Herkes, Bahçeli’nin “Oh oldu” yerine niçin “Hanımefendiyi ikna etsinler” dediğini, bununla yetinmeyip, partinin ağır topu Koray Aydın’a tabir caizse misyon biçtiğini soruyor.

Kimbilir, belki Devlet Bey Meclis’te Cumhur İttifakı’nın bir  unsuru olarak MHP’yi ikame etme ihtimali olan bir ‘potansiyel’in mevcudiyetinden hoşlanmıyordur.

Her neyse.

Bundan sonra ne olacağını zamanla görürüz.

Diyeceğim şuydu:

Bugüne kadarki görüntüsüyle ve vasıflarıyla İYİ Parti, Türkiye’deki ‘muhalefet boşluğu’nu doldurmaktan uzak.

Demek ki, ‘muhalefet boşluğu’nun dolmasını isteyenler daha çok bekleyecek.

Muhalefet öyle alakasız yerlerde dolaşıyor ki... Bu boşluğu da bir gün Cumhurbaşkanı Erdoğan doldurursa şaşmam.