"Muhalefetin yapması gereken 3 temel iş var"

"Muhalefetin yapması gereken 3 temel iş var"

Cumhuriyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, bazı CHP'li milletvekillerinin kamuoyunda "ittifak yasası" olarak bilinen kanun teklifinin Meclis'ten geçmesinin ardından yaptığı boykot açıklamasının doğru bir tavır olmadığını söyledi. 

"Muhalefetin yapması gereken 3 temel iş var" diyen Aydıntaşbaş bunların;  "Bir, topluma umutsuzluk değil 'Yapabiliriz' hissini aşılamak, sandıklarda organize olmak ve Kürt bölgelerinde geçen seçimde yapılan rezalete imkân vermemek için, HDP ile şimdiden temas kurmak" olduğunu söyledi.

Aydıntaşbaş'ın "Topluma umutsuzluk aşılamayın" başlığıyla (15 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

CHP’li muhalifler arasında seçimleri boykot çağrısı var. Nedeni malum: Pazartesi gecesi yangından mal kaçırır gibi geçirilen yeni seçim yasası, kötü niyetli bir yasa. İktidar blokunun sandıktan çok korktuğu, seçimde her türlü hokkabazlığı yapmayı göze aldığını gösteriyor.  Buna karşı CHP içindeki Selin Sayek Böke gibi geçmişte parti yönetimine son derece haklı itirazları olan parti içi muhalifler, seçimleri boykot etmenin gündemde olması gerektiğini söylüyor.  Dışarıdaki muhaliflerden de “Oley!” sesleri yükseliyor.  Kusura bakmayın sevgili dostlar ancak uzun zamandır ilk kez kendimi mevcut CHP yönetimiyle aynı görüşü savunurken buluyorum:  Boykot yanlış! Boykot stratejisinin umulan etkiyi yaratacağını sanmıyorum. Siz sanıyor musunuz ki Meclis’te kafa göz yararak yasa geçirmeyi âdet edinmiş, makam arabasını kaybetmemek için inandığı her şeye ihanet etmeyi göze almış bıyıklı, göbekli adamlar, CHP’nin boykotunu kale alacak? Dünyaya rezil olmak ya da meşruiyeti kaybetmek gibi bir dertleri mi kaldı sanıyorsunuz?  Bu toprakların tarihinde iki kez “sopalı seçim” yapıldı. 1912 ve 1946’da. İkisi de tarih önünde lanetlendi, yapanlar dahil kimseye de hayrı olmadı. Aynı şeyi üçüncü kez denemeye yeltenenler boykot dediğinizde geri adım mı atacak?  Hayır.  Topluma nihilizm aşılamamak lazım. Muhalefet cephesinin yapması gereken, “Ay çalacaklar!” diye yakınmak yerine topluma “Merak etmeyin çaldırmayacağız”, “Merak etmeyin bu devran dönecek” hissini vermek. Çaresizlik değil direnç göstermek. Toplumun yarısının arkasında olduğu geniş bir kalabalık olduğunu hissettirmek. Bir yol önermek...  Eğri oturalım doğru konuşalım. Şu zamana kadar muhalefet cephesi sandıkların korunması konusunda Türkiye genelinde ciddi bir organizasyon yapamadı. Ben Şişli’den, Kadıköy’den söz etmiyorum. Türkiye’deki 160 bin küsur sandığın kaçında muhalefet temsilcileri sayımın sonuna kadar kaldı? Bırak Yozgat’ın köylerini, Urfa’yı, İstanbul’un oy deposu olan dış çeperinde, örneğin Sultanbeyli’de, kaç muhalefet görevlisi sayımın sonuna kadar kaldı?  Referandumda görüldü ki, her türlü baskıya rağmen, zorla yüzde 51’i bulan bir iktidar var. Demek ki daha iyi organize olan bir muhalefet, bu seçimde AKP-MHP blokunu ciddi anlamda zorlayabilir.  İktidar bloku o kadar rahat olsa, bu yasayı çıkarmazdı. Onlar bu kadar tedirginken siz niye havlu atıyorsunuz?  Dönelim başa. Boykot doğru değil. Muhalefetin yapması gereken 3 temel iş var.  Bir, topluma umutsuzluk değil “Yapabiliriz” hissini aşılamak. İki, sandıklarda organize olmak. Öylesine “isim yazmaktan” söz etmiyorum. Türkiye’nin her sandığında saygın isimler görevlendirmek ve daha da önemlisi, seçim öncesinde seçmen listelerini bir bir taramak. (Seçmen listelerinin taranması, mezardan çıkıp o gün aniden oy vermek isteyen büyük büyük ninenizin yorulmaması için özellikle önemli.)  Üç, Kürt bölgelerinde geçen seçimde yapılan rezalete imkân vermemek için, HDP ile şimdiden temas kurmak.  Bakın muhalefet olarak birleşip “Olağanüstü hal koşullarında seçim yapılmaz”diye bir kampanya yaratabilirsiniz. Ya da özgür seçim kampanyası yapılabilmesi için iç ve dış hukuk yollarını zorlayabilirsiniz.  Ama bunları denemeden boykot demek doğru değil.