Mustafa Karakuş
(ntvmsnbc / 4 Temmuz 2013)
Taraftarları ondan mucize bekliyor. Batı ülkeleri ve İsrail başta olmak üzere dünyadaki birçok ülke ona kuşkuyla yaklaşıyor. Mısır'daki iktidar kavgalarını yakından izleyen siyaset uzmanları ise, onu "dişleri ve tırnakları sökülmüş bir aslan"a benzetiyor. Bahsettiğimiz kişi, Mısır'da İslamcı Müslüman Kardeşler hareketinin 84 yıllık hayalini gerçekleştiren yeni cumhurbaşkanı Muhammed Mursi.
Mısır tarihinin ilk özgür seçimlerinde, yüzde 51 oy oranıyla cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi'nin "dişleri ve tırnakları sökülmüş bir aslan"a benzetilmesinin altında önemli bir gerçek yatıyor. Mısır'da Yüksek Askeri Konsey Başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi, cumhurbaşkanlığı koltuğunu Müslüman Kardeşler'in siyasi kanadı Özgürlük ve Adalet Partisi lideri Muhammed Mursi'ye vermeden önce sessiz sedasız anayasaya ek bir madde koydurtarak, cumhurbaşkanının yetkilerini sınırlandırdı.
Tunus'ta 2010 Aralık ayında bir seyyar satıcının bedenini ateşe vermesiyle başlayan "Arap Baharı" ateşi kısa bir süre sonra Mısır'a ulaştı. Mısır'da 25 Ocak 2011'de 30 yıllık Hüsnü Mübarek iktidarına karşı başlayan halk isyanı, devrimle sonuçlandı. 11 Şubat 2011 yılında Hüsnü Mübarek iktidarı bırakarak ailesiyle birlikte tatil beldesi Şarm El Şeyh'e gitti. Ülkede iktidarı geçici olarak asker üstlendi. Özgür seçimler yapılana kadar iktidarı devralmak için kurulan Yüksek Askeri Konsey'in başkanlığına dönemin Savunma Bakanı Mareşal Hüseyin Tantavi getirildi. Tantavi en kısa zamanda seçimlerin yapılması için gerekli şartları oluşturacağını ve iktidarı devredeceği sözünü verdi.
"Arap Baharı" sonrası halk devriminin başarıya ulaştığı Mısır'da bir yandan devrik lider Hüsnü Mübarek ve ailesi hakim karşısına çıkartılırken, diğer taraftan ülkede ilk özgür seçimlerin yapılması için kollar sıvanmıştı. Provokasyon ve şiddet olaylarına rağmen 28 Kasım 2011'de Mısır'da parlamento seçimleri yapıldı. İki turlu seçimlerin galibi Müslüman Kardeşler oldu. Parlamentoda çoğunluğu elde eden Müslüman Kardeşler'in, 84 yıllık hayallerini gerçekleştirmek için önlerinde sadece bir adım kalmıştı: Cumhurbaşkanlığı seçimi. Hüsnü Mübarek'in 30 yıllık iktidarı döneminde siyasi baskılara maruz kalan, birçok üyesi siyasi cinayetlere kurban giden Müslüman Kardeşler, ülkede iktidarı tamamen ele geçirmek için cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kazanmak istiyordu. Ancak Mısır'da fırıncılıktan inşaata birçok sektörde faaliyet göstererek, ülke ekonomisinin yüzde 40'nı elinde bulunduran asker de, iktidarı kolay bırakmak istemiyordu.
Müslüman Kardeşler cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk şoku, adayları Hayrat Şatır'ın veto edilmesiyle yaşadı. Günlerce yaşanan siyasi mücadeleler sonrasında Hayrat Şatır'ın cumhurbaşkanlığı adaylığı Mısır Yüksek Seçim Kurulu tarafından kabul edilmeyince, Müslüman Kardeşler, aday olarak Muhammed Mursi'yi gösterdi. Müslüman Kardeşler hareketinin "beyni" olarak gösterilen Hayrat Şatır, Özgürlük ve Adalet Partisi'nde Muhammed Mursi'nin genel başkan yardımcılığını yürütüyordu.
Şatır'ın veto yemesinden sonra Müslüman Kardeşler'in cumhurbaşkanlığı için aday gösterdiği Muhammed Mursi, 1951 yılında Nil deltasındaki Şarkiye kentinde 6 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldi. Mühendislik lisansını Kahire Üniversitesi'nde alan Mursi, doktorasını yapmak üzere 1982 yılında ABD'ye gitti. Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde doktorasını tamamlayan Mursi yardımcı doçent olarak Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nde çalıştı. Mısır'da 1978 yılında evlenen Muhammed Mursi'nin 5 çocuğundan 3'ü aynı zamanda ABD vatandaşı. Bir süre Libya'da da öğretim görevlisi olarak çalışan Mursi, 1985 yılında ülkesine dönerek Zagazig Üniversitesi'nde ögretim görevlisi olarak hizmet vermeye başladı. 25 yıllık öğretim görevlisi kariyeri boyunca siyasetten hiçbir zaman uzak durmayan Muhammed Mursi, 1979 yılında Müslüman Kardeşler'e katıldı.
Müslüman Kardeşler'in din bölümüne üye olarak siyasete başlayan Muhammed Mursi, 1992 yılında hareketin siyasi kanadına geçti. Muhafazakâr fikirleriyle ön plana çıkan Mursi, burada üç yıl görev yaptıktan sonra İrşad Bürosu üyesi oldu. Doğum yeri Şarkiye'de güçlü bir desteğe sahip olan öğretim görevlisi Mursi, 1995 yılında milletvekili seçildi. 2000-2005 yılları arasında parlamentoda Müslüman Kardeşler'in sözcülüğünü üstlenen Muhammed Mursi, Mübarek döneminde üç defa cezaevine konuldu. 2006'da yedi, 2008'de ise sekiz ay hapis yatan Mursi, 2011 yılında Mısır'daki halk ayaklanması sırasında mevcut iktidar tarafından yine hapse atıldı. Ancak Mübarek rejimi isyanın başlamasıyla cezaevleri üzerindeki kontrolünü kaybedince, Mursi taraftarlarının desteğiyle hapisten kurtuldu.
Hüsnü Mübarek'in devrilmesi sonrasında ülkede yapılacak ilk özgür seçimlere katılmak için Müslüman Kardeşler, Özgürlük ve Adalet Partisi'ni kurdu. Hareketin Şura Meclisi, Muhammed Mursi'yi parti başkanlığına getirdi. Müslüman Kardeşler, cumhurbaşkanı adayı olarak ise, hareketin beyni olarak kabul edilen Hayrat Şatır'ı gösterdi. Mısır Yüksek Seçim Kurulu, Hayrat Şatır'ın adaylığını veto edince, iş yine Muhammed Mursi'ye düştü. İki turlu seçimde, Mübarek döneminin eski Başbakanı Ahmed Şefik'i yenilgiye uğratan Mursi, Mısır'da 5 bin yıl sonra yapılan ilk özgür seçimde cumhurbaşkanı oldu.
Geçtiğimiz pazar günü Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Faruk Sultan tam 40 dakika süren bir konuşma sonrasında Müslüman Kardeşler'in adayı Muhammed Mursi'nin cumhurbaşkanı seçildiğini açıkladıktan sonra, binlerce kişi devrimin sembolu haline gelen Tahrir meydanına akın etti. Mursi'nin seçilmesini coşkuyla karşılayan halk isteklerini de sıralamaya başlamıştı. Sevinç çığlıkları atan birçok kişi, yeni cumhurbaşkanından iş istiyordu. Hatta bazıları o kadar ileri gitmişti ki, kendisini evlendirmesini talep ediyordu.
Mısır uzmanı siyasi analistler ise, seçim sonuçları açıklanmadan önce Müslüman Kardeşler ile asker arasında sıkı bir pazarlığın yaşandığını iddia ediyor. Mursi'ni cumhurbaşkanı olması karşılığında, ülke ekonomisinin yüzde 40'nı kontrol eden askere önemli ödünler verdiğini savunan analistler, söz konusu ödünlerin önümüzdeki aylarda yavaş yavaş ortaya çıkacağını belirtiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine rağmen, iktidarın ülkede el değiştirmediği, Mursi'nin ne kadar cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturacağı dahil, her şeyin askerin iki dudağı arasında olduğu ileri sürülüyor.
Bu düşünceyi savunanlar pek haksız değil. Mısır'da parlamentonun Anayasa Mahkemesi tarafından feshedilmesinin ardından, iktidarı tamamen ele geçiren Yüksek Askeri Konsey, 16-17 Haziran tarihlerinde yapılan ikinci tur seçimlerinde, sandıkların kapanmasının ardından yasama yetkisinin kendisinde olduğuna belirterek anayasaya konulacak ek bir maddeyle cumhurbaşkanın yetkilerini sınırlandırdı.
Ek maddeye göre, ordunun kontrolü önceden olduğu gibi cumhurbaşkanında değil, Yüksek Askeri Konsey Başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi'de olacak. Yeni cumhurbaşkanının bu karara karşı çıkması bile Tantavi'nin onayını gerektiriyor. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi açısından en kötüsü de, Yüksek Askeri Konsey'in dilemesi halinde anayasayı kendi isteği doğrultusunda değiştirebilme yetkisine sahip olması. Yeni meclis seçilinceye kadar yasama yetkisini elinde bulunduran Mareşal Tantavi, memnun olmaması halinde kurucu meclisi feshetme hakkını da elinde bulunduruyor.
Bu sürecin değişmesinin zaman alacağını belirten uzmanlar, yeni parlamentonun seçilmesinin bir yılı bulacağını vurguluyor. Kahire Üniversitesi'nden Siyaset Bilimi profesörü Abdülmünim El Masat, “Bu, şu anlama geliyor: Yeni cumhurbaşkanı çok daha az bir güce sahip olacak. Üst düzey yetkileri bulunmayacak, sadece sembolik bir değere sahip olacak" ifadelerini kullandı.
Yüksek Askeri Konsey'in bu gücünün farkında olan Müslüman Kardeşler bu konuda siyasi mücadeleye başladı bile. Özgürlük ve Adalet Partisi'nin (HAP) cumhurbaşkanı adayı Muhammed Mursi'nin seçimi kazandığının resmen ilan edilmesi Tahrir Meydanı'nda askeri yönetim karşıtı gösteri yapan protestocuları yatıştırmaya yetmedi. Askeri yönetimin yasama ile ilgili yetkilerini ilgili sivil kurumlara bırakması gerektiğini ifade eden protestocular, Yüksek Askeri Konsey'in devrimin kazanımlarını görmezden geldiğini savundu. HAP Parlamento Planlama ve Bütçe Komisyonu Başkanı Saad el Hüseyni, askeri yönetim anayasaya ilave ettiği maddeleri geri alana kadar meydanları terk etmeyeceklerini söyledi.
Müslüman Kardeşlerle kapalı kapılar ardında sıkı bir pazarlık yaptığı iddia edilen Mısır Yüksek Askeri Konseyi Başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi, Mursi'nin cumhurbaşkanı seçilmesi sonrası kamuoyuna oldukça sıcak mesajlar veriyor. Yüksek Seçim Kurulu'nun Muhammed Mursi'nin cumhurbaşkanlığını resmen ilan edilmesinin ardından, ülkede iktidarda bulunan Yüksek Askeri Konsey Başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi ile Mısır İstihbarat Servisi Başkanı Murad Muvafi, yeni cumhurbaşkanını ilk kutlayanlar oldu. Ancak bıçak sırtındaki bu zorunlu birlikteliğin ne kadar süreceği de merak konusu.
Mübarek döneminin başbakanı ve Mursi'ye karşı cumhurbaşkanlığını kaybeden Ahmed Şefik de, ülkenin yeni cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye geçmişi unutması çağrısında bulundu. Kahire'nin doğusundaki evinden yaptığı televizyon konuşmasına cumhurbaşkanlığı seçimindeki yenilgisini kabullenerek başlayan Şefik, "Özgür ve demokratik seçimlerde, adaylar yarışır ve sonuçta bir kişi kazanır. Geçmişi unutalım. Şimdi dışlamaya ve hesaplaşmaya yer yok" dedi.
Cumhurbaşkanlığı makamına aday olmasının kendi arzusundan değil, halkın yoğun talebinden kaynaklandığına vurgu yapan Şefik, seçmenlerinin özlemlerini yerine getirmek için çaba harcadığını da ifade etti. Konuşmasında yer yer Müslüman Kardeşler Cemiyeti'ne yüklenen Şefik, kendisinin seçime hiçbir kuruluşun ve siyasi partinin desteği olmadan bağımsız aday olarak katıldığını savundu.
Mısır'ın çiçeği burnundaki Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise, zafer konuşmasında içerde ve dışarda herkese mavi boncuk dağıttı. Seçildiğinin açıklanmasından hemen sonra Müslüman Kardeşler hareketinin üyeliğinden ayrılan Mursi, Mısır'da Hristiyan Kıptiler dahil, herkesin cumhurbaşkanı olacağını, toplumun hiçbir kesimini dışlamayacağı mesajını verdi. Mısır'ın kendi iktidarı döneminde uluslararası antlaşmalara bağlı kalacağını vurgulayan Muhammed Mursi, Camp David antlaşmasını kast ederek, İsrail'le yapılan antlaşmaya da bağlı kalacağı sözünü verdi. Ancak Muhammed Mursi'nin seçim zaferinden hemen önce İran devlet ajansı Fars Haber Ajansı'na verdiği röportaj kafaları karıştırdı. Röportajında İran'la daha yakın ilişkiler kuracağını söyleyen Mursi, "Bölgede stratejik bir denge oluşturmak için İran İslam Cumhuriyeti'yle ilişkilerimizi daha fazla geliştireceğiz" dedi. Mursi, İran'la derin ilişkiler kurmasının kendi programının parçalarından biri olduğunu da vurguladı.
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin İran konusunda yaptığı bu açıklamaların İsrail'de derin endişe yaratacağı belirtiliyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, seçim sonuçları açıklanmadan önce yaptığı açıklamada, bölgede Mısır'la birlikte çalışmayı arzu ettiklerini söyledi. Netanyahu, Camp David Antlaşması'nı kast ederek, Mursi'nin İsrail'le yapılan antlaşmalara bağlı kalacağını umduğunu belirtti. Başta ABD Başkanı Barack Obama olmak üzere, birçok dünya lideri, cumhurbaşkanı seçilen Mursi'yi kutladı. Ancak muhafazakar kimliğiyle tanınan, İsrail'le yapılan antlaşmalara karşı olduğunu defalarca açıklayan Muhammed Mursi'nin Mısır'ı nasıl bir yöne götüreceği de merak ediliyor.
Mısırlı genç aktivistlerden oluşan bir grup ise, Mursi'nin görevindeki ilk 100 günde seçim vaatlerini gerçekleştirme konusundaki performansını izlemek üzere, ''morsimeter.com'' adlı bir internet sitesini faaliyete geçirdi. Yayına geçtikten sonra Facebook'ta 20 bin kullanıcı tarafından beğenilen ''morsimeter.com'', yeni cumhurbaşkanının güvenlik, sağlık, işsizlikle mücadele, trafik, yakıt ve gıda fiyatları gibi farklı konularda verdiği 64 sözü yerine getirip getirmediğini takip etmeyi amaçlıyor. Kampanyanın sorumluları, herhangi bir siyasi parti adına hareket etmediklerini belirtirken, bununla birlikte halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının verdiği sözleri yerine getirme sorumluluğu olduğuna dikkat çekti.
Sözü yine Mısır uzmanı siyasi gözlemcilerin görüşleriyle bitirelim. Müslüman Kardeşler'in iktidarı askerlerden tamamen devralması durumunda bile, ülkedeki yoksulluğu ve işsizliği sona erdirmenin on yıllar alabileceği belirtiliyor. Yoksulluktan bunalan halkın, iktidarlara gerekli sabrı göstermeyerek tekrar sokaklara döküleceği ve kan döküleceğinden endişe duyuluyor.