CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Diyarbakır mitinginde, Kürt sorununun çözümü için üç başlığa işaret etti. Kürtlerin onore olmak istediğini, Türklerin ise kaygıları olduğunu belirten İnce, "Türklerin kaygılarını gidereceğiz, Kürtleri de onore edeceğiz" dedi. Çözüm konusunda 'samimi' olacaklarının altını çizerek, "Yalan yok, gizli kapaklı görüşmeler yok. Çözüm Millet Meclisi başka bir yer değil" diye konuşan İnce, aynı zamanda TRT'ye bağlı kanallardan birini de Kürt sorununun çözümünün tartışılması için ayıracağını ifade etti. İnce, "Zaten TRT’nin bir işe yaradığı yok, bari bir işe yarar" diye ekledi.
Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasının en kritik duraklarından biri olan Diyarbakır'da konuştu. T24'e bilgi veren gözlemciler, CHP'nin son yıllarda Diyarbakır'da düzenlediği en yüksek katılımlı mitingin İnce tarafından gerçekleştirildiğini söyledi ve kalabalığın beklentinin üzerinde olduğunu dile getirdi.
Öte yandan, Diyarbakır mitingi, İnce'nin ana akım haber kanalları tarafından baştan sona yayınlanan ilk mitingi oldu. NTV, CNN Türk ve Habertürk, Diyarbakır mitingini baştan sona yayınladı.
HDP ve CHP bayraklarının yan yana olduğunun görüldüğü mitingte, ana dilde eğitim konusunda da konuşan İnce, "Çocuklarımıza 3 dil öğreteceğiz. 81 milyona resmi dilimiz Türkçeyi öğreteceğiz, iki anasıyla babasıyla evinde konuştuğu bir dil var, bu Kürtçeyse Kürtçe, Arapçaysa Arapça, Çerkezceyse Çerkezce... Çocuğun evinde, anasıyla konuştuğu dili öğreteceğiz. Bir de dünya dillerinden öğreteceğiz" dedi. Din eğitimi konusunda ise CHP'nin cumhurbaşkanı adayı şunları söyledi:
"Muhazakarlar din kültürü ve ahlak bilgisi yetmez, ben daha fazlasını istiyorum diyor. Hay hay muhafazakar kardeşim, seçmeli olarak kaç saat istiyorsan görüşeceğiz. Bir diğeri de diyor ki, siz bana hakaret ediyorsunuz, ben zorunlu olanı da almak istemiyorum. Hay hay, sen de alma. 40 senedir tartışıyor Türkiye, çözümü bu. İsteyene istediği kadar seçmeli din dersi, istemeyene yok.”
İnce, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bursa mitinginin planlanandan geç başlamasıyla ilgili konuşurken, Kürtçe bir kelime de kullandı. 15:30'da başlaması planlanan mitingin ertelenmesinin sebebinin meydanın dolmaması olduğunu savunan İnce, kendisinin aynı kentte yaptığı mitingi hatırlatarak, "15:30'da Bursa'da konuşacaktın, toplayamadın kalabalığı 6'ya aldın mitingi. Çevre illerden adam topluyorsun ama ben o meydanda iftara 5 kala miting yaptım, zıppazıptı* (Kürtçe: Dopdolu)" diye konuştu.
Seçim çalışmalarına devam eden İnce'nin Diyarbakır mitinginde yaptığı konuşmanın satır başları şöyle:
-Merhaba Diyarbakır… Cahit Sıtkı Tarancı’nın hemşehrileri, Ziya Gökalp’in torunları, Ahmet Arif’in kardeşleri… Ne diyordu Cahit Sıtkı Tarancı; ‘Memleket isterim… Gök mavi, dal yeşil, toprak sarı olsun… Olursa bir şikayet ölümden olsun… Kardeş kavgası son bulsun’ diyordu Cahit Sıtkı…
-Ne diyordu Ahmet Arif; ‘Haberin var mı taş duvar… Demir kapı kör pencere, yastığım ranzam zincirim… Uğruna ölümlere gidip geldiğim zulamdaki mahsun resim haberin var mı… Görüşmecim yeşil soğan göndermiş… Karanfil kokuyor cigaram… Dağlarına bahar gelmiş memleketimin’ diyordu…
-İşte ben 15 yaşında Yalova’da liseye giderken… Diyarbakırlı Ahmet Arif’in ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ şiir kitabını o yaşımda ezberlemiştim. Yani 15 yaşında ezberlediğim şiiri, bir Diyarbakırlı'nın yazdığı şiiri 40 yıl sonra, Diyarbakırlılara cumhurbaşkanı adayı olarak okudum. (‘İnce başkan’ sloganları)
-Ben bugün buraya sizi kandırmaya, sizi aldatmaya ya da baldıran şerbeti içmeye gelmedim. Ben bugün buraya ramazan şerbeti, meyan şerbeti içmeye geldim. Türkiye’nin çok ciddi sorunları var. Cari açık 55 milyar dolar, mutfaktaki enflasyon yüzde 30, 250 milyar dolarlık ithalat var, gençlerin yüzde 20’si işsiz ve Türkiye kuşatılmış durumda. Şu anda Türkiye’yi yönetenler Türkiye’yi Ankara’dan yönetmiyor; Brüksel’den, Washington’dan yönetiyor.
-Sevgili Diyarbakırlılar bakınız… Bir problemimiz var. Başından beri öneriyorum. 3B… Bir, barışacağız… Hemen barışacağız ama hemen… İki, ekonomik olarak büyüyeceğiz… Yani üretim ekonomisine geçeceğiz. Fabrikalar açacağız. Kıraathanelerde bedava kekle zaman dolmaz. Çay beleş, gündüz kekle geçiştirdin; akşam evine gittin, yemek ne olacak?
-Tarıma dayalı sanayiyi geliştireceğiz. Meraları atıl olmaktan kurtaracağız.
-Sesi yükseltebilirseniz yükseltin. Çok kalabalık burası, sonunu göremiyorum.
-Sanayimizin yüzde 25’i atıl. Onu işlevsel hale getireceğiz, refahımız artacak, zenginleşeceğiz. Büyüyeceğiz.
-Bu kardeşiniz ilkeli bir siyasetçidir. Zaman zaman kendi partisiyle de ters düşmüştür. 4 Mayıs’ta cumhurbaşkanı adayı oldum, altı oku çıkardım. Artık, sadece CHP’lilerin değil 81 milyonun cumhurbaşkanı olacağım. Ve altı oku takmadım, artık bayrak taktım. Sonra, Sayın Akşener’e gittim, kutladım, başarılar diledim. Sayın Karamollaoğlu’na gittim, kutladım, başarılar diledim. Demirtaş’a gittim, başarılar diledim. Sayın Erdoğan’a gittim başarılar diledim.
(Yuhalamalar üzerine) Hayır hayır, ben Türkiye’de siyaseti uzlaştıracağım.
-Dört adayı da ziyaret ettim, sonra rakiplerimin hesaplarına para da yatırdım. Amacım siyaseti yumuşatmak. Gönüller arasında köprü kurmak, milleti barıştırmak, 81 milyonu bir şemsiye altında toplamak. 4 adayı da ziyaret ettikten sonra Hakkari’ye gittim ve orada dedim ki: Sevgili Hakkarililer, size sayın Akşener, Karamollaoğlu, Demirtaş ve Erdoğan’ın selamları var, dedim. Dördünün de selamını ilettim.
-Erdoğan, bu videoyu alıp Demirtaş bölümünü kesmiş. Sürekli yuhalarsanız ben derdimi anlatamam, televizyonu izleyenler beni yuhalıyorsunuz sanır. Olay şu, ben dört adayın da selamı var diyorum. Erdoğan sadece Demirtaş kısmını alıyor, bak bak Demirtaş'a da gitmiş diyor. Saklı gizlim yok, Erdoğan'dan izin alacak halim de yok.
-Dokunulmazlık konusu geldi gündeme. Benim mensubu bulunduğum partinin yönetimi dedi ki, biz kaldırılmasına evet diyeceğiz. Ben dedim ki, yanlış yapıyorsunuz. Televizyonlara çıktım, ben parti yönetiminin tavrını doğru bulmuyorum, 'hayır' oyu vereceğim dedim. Bugün olsa yine aynısını yaparım. Siyaseti ilkeli yapacağız, kimseye yaranmak gibi bir derdim yok.
-Kürtler onore edilmek istiyor, Türklerin de kaygıları var. Türklerin kaygılarını gidereceğiz, Kürtleri de onore edeceğiz. Yalan yok, gizli kapaklı görüşme yok. Çözüm yeri TBMM.
-Cumhurbaşkanı olduğumda TRT'nin kanallarından birini bu işe ayıracağım. Zaten bir işe yaradığı yok, bari bir işe yarar. Tartışacak insanlar, ne istiyor. Dil meselesini tartışacaklar. İçinizde muhafazakar var, esnaf var, solcu var; anlaştığınız bir yer dil meselesi, kendi aranızda anlaşamadığınız yerler de var. Anlaştığınız yerlere beni de yazın, anlaşamadıklarınızı da çözeceğiz. Ben oy değil, sorunu çözmek istiyorum.
-Erdoğan oy istiyor, onun derdi oy; benim derdim çözüm, barış, uzlaşma, huzur. Dil konusunu nasıl çözeceğiz. Dil ve din... Muhazakarlar din kültürü ve ahlak bilgisi yetmez, ben daha fazlasını istiyorum diyor. Hay hay muhafazakar kardeşim, seçmeli olarak kaç saat istiyorsan görüşeceğiz. Bir diğeri de diyor ki, siz bana hakaret ediyorsunuz, ben zorunlu olanı da almak istemiyorum. Hay hay, sen de alma. 40 senedir tartışıyor Türkiye, çözümü bu. İsteyene istediği kadar seçmeli din dersi, istemeyene yok.
-Çocuklarımıza 3 dil öğreteceğiz. Bir dil insanlığın mirası, bunu korumak lazım, kim olursa olsun. 81 milyona resmi dilimiz Türkçeyi öğreteceğiz, iki anasıyla babasıyla evinde konuştuğu bir dil var, bu Kürtçeyse Kürtçe, Arapçaysa Arapça, Çerkezceyse Çerkezce... Çocuğun evinde, anasıyla konuştuğu dili öğreteceğiz. Bir de dünya dillerinden öğreteceğiz.
-Ben sayın Erdoğan diyorum, o "Bana bak Muharrem" diyor. Ben bu üsluba cevap vermek istemiyorum ama yanımdakiler diyor ki, ver. Hadi Diyarbakır'dan cevap vereyim: Eeee sana baktım Recep, söyle! Söyle bakalım, ne olacak. Ben sana dedim, her kuşun eti yenmez, ben senin yanındakilere benzemem. Sen bana baktın, ben sana baktım; bakıştık, ne olacak? 15:30'da Bursa'da konuşacaktın, toplayamadın kalabalığı 6'ya aldın mitingi. Çevre illerden adam topluyorsun ama ben o meydanda iftara 5 kala miting yaptım, zıppazıptı* (Kürtçe: Dopdolu).
-Bu Kürt sorununu çözmek istiyor mu istemiyor mu? Ben istiyorum. Bir ekonomik sorun, bir kültürel sorun, bir demokratik sorun olduğu gibi aynı zamanda siyasi ahlak sorunudur. Siyasetçi Diyarbakır'a gelip farklı, Trabzon'da farklı konuşuyor.
-Ben bir sürü şey söyledim, Erdoğan da 3 proje söyledi: Kıraathane, stadyum, park. E mübarek, sen belediye başkanı mısın, cumhurbaşkanı mısın? Ne diyor, gelin kıraathaneye, iskambil falan yok diyor. İskambil yoksa gelmiyor millet, ne yapacaksın? İnernet varmı belli değil, kekler bedava diyor. Ustayım ben usta diyor ya, meğer kek ustasıymış.
-Gündüz bedava kek yemek isteyen Erdoğan'a oy versin; iş isteyen, aş isteyen bana oy versin.
-Erdoğan Beyaz Türk, ben bu ülkenin zencisiyim.
-Erdoğan'ın döneminde yolsuzluk var mı, var; yoksulluk var mı, var; yasaklar var mı, var; yalan var mı, var. Aha sana rabia işte! O meydanlarda "Bay Muharrem" diyor ya, aklı sıra beni seçkinci, elitist göstermeye çalışıyor. Geç sen o işleri geç, halk çocuğu, milletin evladı benim. Sen saraylısın!
-Erdoğan 2002'de başlarken halk çocuğuydu, yalan yok. Ama "Haram helal ver Allahım, garip kulun yer Allahım" dedi, artık bizden biri değil. "Bay Muharrem, Bay Muharrem" deme, millet sana "Bye bye Erdoğan der", görürsün bak. Geçen gün "Diyarbakır" diyor, ses yok.
-Aydın'la oğlumun düğününde Harmandalı oynadım. Hepsini bitirmem. Bir daha cumhurbaşkanı olarak Diyarbakır'a geldiğimde burada da oynarım.