Birgün yazarı Güven Gürkan Öztan, CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan beklediğinden daha fazla "çetin ceviz" çıktığını belirterek, "Referandum öncesinde Hayır mitingleri yapan İnce, teri üstünde bir siyasetçi olarak yandaşları madara ederek yeni mevziler kazanıyor. 2014 cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Demirtaş nasıl HDP’lilerin dışında önemli bir kesimin keyifle takip ettiği bir siyasetçi olduysa İnce de CHP’li seçmeni aşan bir enerjiyi şimdiden kendinde topladı" diye yazdı.
Öztan'ın Birgün'deki yazısı ( 28 Mayıs 2018) şöyle:
Dolar rekora doymaz Türk Lirası tüm paralar karşısında değer kaybeder biz ise fakirleşirken birçok yorumcu Erdoğan ve AKP’nin borca mahkum ettiği seçmene “ekonomik istikrarsızlık” ile gözdağı verdiğini, atılması gereken adımları atmakta bu yüzden ayak dirediğini ileri sürdü. Saray kumar oynuyordu ama başka seçeneği kalmamıştı. Kimileri de iktidarın 24 Haziran’da ekonomik iflasın yükünü yeni seçilecek hükümete devrederek geri çekilebileceğini yazdı. Böylece kısa süre sonra Erdoğan “gördünüz mü bak bizsiz beceremiyorlar” diyerek sahneye yeniden çıkabilecekti.
İktidarın doların tansiyonunu düşürmekte geciktiği doğruydu ama bu bir seçim taktiğinden ziyade tek adam rejiminin handikaplarından kaynaklanıyordu. Özerk davranma kapasitesini yitiren ekonomi bürokrasisi Saray’ı ikna etmeden hamle yapamadı, ikna süreci bittiğinde de iş işten geçmişti. Geriye ‘faiz lobisi’, ‘altınızı bozdurun’ hamaseti kaldı. İktidar blokunun stratejik bir geri çekilme planladığı iddiasının ise hakikatle yakından uzaktan ilgisi yoktu. Zira suç listesi bu oranda kabarık, devletle bu denli iç içe geçmiş bir iktidarın “halk bize muhalefet görevini verdi” diyerek tribüne çekilmesi imkân dahilinde değil. İktidar bloku ancak sandıkta ve sokakta net bir yenilgiyle geriletilebilir. Erdoğan, ortak aday rafa kalkınca ilk turda seçilmesinin gerçekçi olmadığını gördü. O nedenle 24 Haziranda meclis çoğunluğunu eskisinden daha çok önemsiyor. Ancak 16 yılda yerle bir ettiklerini tescil etmekten başka anlam ifade etmeyen seçim beyannamesiyle bunu gerçekleştirecek heyecanı yakalaması hayli zor. Seçmene açıkça ‘OHAL’e sürecek’ diyen AKP, 16 Nisan’da kendinden uzaklaşan, Hayır diyen gençleri elinin tersiyle itti. Muhafazakâr Kürt seçmeni ise hem MHP ittifakı hem Barzani referandumundaki tutumu hem de milletvekili tercihleri nedeniyle kendinden uzaklaştırmış durumda. AKP ve MHP’de mecburiyetten kalan küskünlerin ve kandırıldığını düşünen BBP’lilerin sandığa kerhen gideceğini kestirebiliriz. İnce, Erdoğan’ın beklediğinden çok daha çetin ceviz çıktı. Referandum öncesinde Hayır mitingleri yapan İnce, teri üstünde bir siyasetçi olarak yandaşları madara ederek yeni mevziler kazanıyor. 2014 cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Demirtaş nasıl HDP’lilerin dışında önemli bir kesimin keyifle takip ettiği bir siyasetçi olduysa İnce de CHP’li seçmeni aşan bir enerjiyi şimdiden kendinde topladı. Kibir yerine özgüven, hamaset yerine halkçılık, tehdit yerine umut İnce’nin üslubunda öne çıkan hususlar. Ülkenin sorunları ve çözüm önerileri üzerine her geçen gün daha fazla bilgi sahibi olduğu da bir gerçek. Muharrem Bey’in siyasi iddiası Kılıçdaroğlu’nun değil belki ama CHP’nin yelkenlerini şişiriyor. CHP uzun süre sonra ilk kez kendi ideolojik sınırları içinde cesur vaatleri barındıran bir seçim beyannamesi deklare etti. Tam da İnce ziyarete gittiği için Cerrahpaşa dekanının YÖK tarafından görevden alındığı zaman diliminde YÖK’ü kaldırmayı bir hedef olarak seçim beyannamesine koydu. Gençlere ulaşmakta zorluk çeken CHP onlara “sizin de partiniziz” dedi. İşçisiyle, çiftçisiyle inatlaşarak özelleştirilen şeker fabrikalarını yeniden kamuya kazandırmayı taahhüt etti. Üreticiye, yıllardır sağ siyasetin arka bahçesi olarak görülen KOBİ’lere, esnafa bu kadar çok vaatte bulundu. Anadilde eğitim diyemedi ama barış perspektifi içinden Nevruz’un resmi tatil olarak kabul edileceğini kayda geçirdi. Bu olumlu gelişmelere rağmen parti yönetiminin milletvekili listesinde sol/sosyalist adayları dışarı tutması taahhüt ettiklerine gölge düşürüyor. Parti yönetiminde restorasyonun ötesine geçecek politik bir iradenin hala oluşmadığı izlenimini uyandırıyor. İktidar gündem üstünlüğünü ele geçirebilmiş değil. Haksız bir biçimde hapiste tutulan Demirtaş mesajlarıyla iktidar sözcülerinden daha çok konuşuluyor. İnce, kah traktör sırtında kah tahta başında gittiği her yerde söylediği her sözle dikkatleri üstüne çekiyor. Medyanın yok saydığı Akşener mitinglerinde AKP-MHP blokunu topa tutuyor, Karamollaoğlu çıktığı her programda CHP’lisi, İyi Partilisi, AKP’lisi geniş bir seçmen kitlesi tarafından izleniyor. Seçmen Erdoğan dışındaki adayların ne söylediği ile çok daha fazla ilgili. O nedenle durumdan vazife çıkaran birileri ekranlarda talim yaptıkları silahlardan, ormana gömdükleri mühimmattan bahsediyor. Saadet Partisi adayına yapılan saldırıda gördüğümüz gibi çeteler sokaklarda gözdağı vermeye kalkıyor. Bahçeli, Çakıcı ziyaretiyle ve af ısrarıyla kendince 24 Haziran mesajı iletiyor. Kimse seçmene gözdağı vermeye kalkmasın, fiili durum yaratarak halkın iradesine ipotek koymaya heveslenmesin. Haziran direnişlerinde, Hayır kampanyasında, Adalet yürüyüşünde yer alan milyonlar halk egemenliğine sahip çıkacak.