Orman yangınları ile ilgili ortak açıklama yapan 4 mühendis odası; iki haftadır devam eden orman yangınlarında, Kemerköy Termik Santrali'nde de yangın çıktığına vurgu yaparak; hükümetin enerji, altyapı ve sanayi tesisleri için 'Acil Eylem Planlarını' açıklanmasını istedi. Açıklamada, "Bu tür planları bulunmayan kuruluşların gerekirse faaliyetleri durdurulmalı ve işlevsel Acil Eylem Planlarını hazırlamaları sağlanmalıdır" denildi.
Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Bülent Pala, Kimya Mühendisleri Odası Kurulu Başkanı Ali Uğurlu, Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel ve Makina Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener tarafından imzalanan ortak açıklamada şunlara yer verildi:
"Yeterli şekilde mücadele edilmediği için günlerdir süren ve halen şu an itibarıyla 6 ilde 13 yerde etkin olan orman yangınları, doğal varlığımız olan on binlerce hektar ormanı ve yaban hayatını yok etmiş, büyük oranda mal ve can kaybına neden olmuş, insanlar evlerinden, topraklarından, geçim araçlarından mahrum kalarak can derdine düşürülmüştür. 19 yıldır yönetimde bulunan siyasi kadrolar, birçok önemli toplumsal soruna çözüm bulmak bir yana bu sorunları derinleştirmiştir. Ağırlaşan ekonomik kriz, yoğunlaşan işsizlik, yoksulluk, pahalılık vb. sorunlarla, ülkemiz genel anlamda bir yangın yerine dönüşmüştür. Sorunları çözme niyet ve iradesi olmayan sıkışmış durumdaki iktidar, baskı-şiddet, yasaklamalar ve toplumu birbirine düşman edecek uygulamalara yönelmiştir. Bu duruma son günlerdeki yangınlar da eklenmiştir. Yangınlara halktan insanların gönüllü olarak mücadele etmeleri, görevlilere yardım etmeleri bile yasaklanmaya çalışılmaktadır.
İklim krizinin etkileriyle, son yıllarda orman yangınları artmıştır. Yaklaşık olarak iki haftadır ağırlıklı olarak Antalya ve Muğla'da süren orman yangınlarını söndürme konusundaki başarısızlık, iktidarın sorumlu ve etkin bir kriz yönetimi sergilemediğini göstermiştir. Kamunun elindeki tüm imkanları kullanarak, yangınları büyümeden söndürme için yeterli çaba harcamayan; yurttaşların, hayvanların, ağaçların ölümünü, insanların yerinden yurdundan olmasını, binlerce hektar ormanın yanmasını kayıtsız seyreden, yönetemeyen bir yönetim söz konusudur.
Son yangınlarda gündeme gelen Türk Hava Kurumu'nun yangın söndürme uçaklarının atıl bir şekilde hangarda tutulması, bakım ve onarımdan geçirilerek hizmete sunulmaması, yeni uçaklar almak yerine başka ülkelerden çok daha yüksek bedellerle uçak kiralanması da acı bir gerçekliktir. Türkiye'nin havacılık kültürünün temellerini atan ve yangın söndürme uçakları ile önemli hizmetler vermiş olan bir kurumun fiilen tasfiyesi ve yangın mahallerindeki halkın havadan etkili müdahale istemlerinin yerine getirilmemesi, vicdanları ciddi bir şekilde yaralamıştır.
Yangınları söndürme çalışmalarında beceriksizlikleri kanıtlanmış mevcut yönetim yerine, geniş yetkileri ve kapsamlı karar alma erki olan bir Acil Durum Müdahale Yönetimi olmuş olsaydı, durum farklı olurdu. Yangınlara, kamunun elindeki tüm yangın söndürme araç ve ekipmanlarının yanı sıra, Emniyet ve Jandarmanın araçları, Jandarma ve TSK'nın hava ve deniz araçları ve insan gücü ile derhal müdahale eder, yangınlar büyümeden söndürülürdü.
Ormanlardan sorumlu Bakanın 6831 sayılı Orman Kanunu'ndan, bu Kanunun 69.maddesi uyarınca "Orman İdaresinin orman yangınlarını önlemek ve söndürmek maksadıyla her türlü hizmeti yapmakla yükümlü olduğundan" habersiz olduğu, sorumluluğu yerel yönetimlere atma çabasıyla ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki bu yaklaşım yönetimin bütün kademelerinde mevcuttur.
Yangın bölgesindeki Kemerköy Termik Santralının yangından etkilenmemesi için yeterli çalışma yapılmayışının yanı sıra gerek santral sahibi şirketlerin gerekse Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın kamuoyuna yeterli bilgi vermeyişi manidardır. Yörede bulunan Yeniköy ve Yatağan termik santralları ve açık kömür stok sahalarının yangından etkilenmemesi için ne tür çalışmalar yapıldığı konusunda kamuoyu bilgilendirilmelidir.
Uzman meslek odaları olarak, yangının termik santrallerin kömür stoklarına sıçraması durumuna karşı gerekli önlemlerin şimdiden alınması gerektiğini bildiriyoruz. Yangının kömür stok sahasına sıçraması durumunda, yanmanın durdurulması için su kullanımı kontrollü yapılmalıdır. Belirli nem oranına kadar yanma artabilecek ancak yüksek oranda su kullanılarak, stokun soğutulmasıyla yangın durdurulabilecektir. En basit ve temel önlem olarak yığın üzerine nemli veya sulu uçucu kül püskürtülebilir.
Açık stok sahalarında oluşan yangınlarda açığa çıkan en temel gazlar karbon monoksit, azot oksitler, karbon dioksit ve kükürt dioksittir. Azot oksitler ve kükürt dioksit ile çıkan duman ve nano boyutlu partiküller astım, bronşit, diğer solunum yolu ve akciğer hastalıklarına neden olabilecektir. As, Hg ve Se gibi toksik elementler de insan sağlığı açısından tehdit oluşturmaktadır. Daha ağır sorunlarla karşı karşıya kalınmaması için halen yangın riski altında olan santrallara ve kömür stok sahalarına ulaşmadan yangının kesin olarak söndürülmesi gerekir.
Kemerköy Santral yangını gerek bu santralın gerekse diğer santralların, sanayi kuruluşlarının, büyük altyapı tesislerinin ve inşaatı süren Akkuyu NGS'nin yangın, deprem, su baskını vb. harici risklere karşı Acil Durum Planlarının bulunup bulunmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Bu tesisler Acil Eylem Planlarını ivedilikle kamuoyuna açıklamalıdır. Bu tür planları bulunmayan kuruluşların gerekirse faaliyetleri durdurulmalı ve işlevsel Acil Eylem Planlarını hazırlamaları sağlanmalıdır. Kamu adına yetkilendirilecek AFAD veya benzeri bir kamu kuruluşu da bu tip tesislerin bulunduğu bölgeler için Genel Acil Durum Planları hazırlamalıdır. Riskli bölgelerde yaşayanlar bu tip olaylar için bilgilendirilmeli ve eğitilmelidir.
Ülkemizde giderek belirgin hale gelen siyasi iktidarın yönetememe krizi, bu yangınlar sürecinde bir kez daha açıkça ortaya çıkmıştır. Kamu yönetiminde liyakat yerine yandaşlığın prim yaptığı, hukuk normlarından, demokratik değerlerden uzak, tek adam rejimi sürdüğü sürece, halkımızın bu tür felaketlerle daha sık karşı karşıya kalacağının bilinmesini isteriz. Bu nedenlerle ülkemiz siyasi yapısının evrensel insan haklarını temel alan, hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir yapıya kavuşturulması acil bir gerekliliktir.” (ANKA)