Müjdat Gezen: Bana dokunmaya kimsenin şeyi yemiyor

Müjdat Gezen: Bana dokunmaya kimsenin şeyi yemiyor

 

T24 - Tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen, Bursa'da katıldığı panelde, gücünü bağımsız olmasından aldığı için 'kimsenin kendisine dokunmaya şeyi yemediğini' söyledi. Aziz Nesin’den alıntı yaptığı için hakkında dava açıldığını söyleyen Müjdat Gezen, "15 tane AKP’li milletvekili bana dava açtı ’Bize aptal dedi’ diye. Ama davayı ben kazandım. Aynı davayı Başbakan bana açtı. Bu kez de o kazandı. Öyle, hukukta çifte standart falan yok. Direkt bir standart var. O da oraya çalışıyor" diye konuştu.  
 

'Paşa Zeki Müren'de Silivri'de olacaktı'

 
Daha sonra barkovizyondan bir televizyon kanalında yayınlanan haber programı görüntülerini gösteren ve insan manzaralarını yorumlayan Müjdat Gezen bir anısını da şu sözlerle anlattı: 
 
"Tiyatroda Ateşböceği Ercan ile birlikte bir gün oturuyoruz. Ercan, ’Ağlanacak halimize gülüyoruz’ dedi. Ben de bu kadar karamsar olmamasını, biraz beni güldürmesini istedim. Dedi ki, ’Zeki Müren’in verilmiş sadakası varmış. Erken öldü gitti, iyi oldu.’ Ben de nedenini sordum. Ercan ise ’Hatırla! Kendisine sağlığında hep ’Paşam’ derdik. Yaşasaydı o da Silivri’deydi’ dedi." 
 
 

'Ergenekon'da belki katiller de vardır'

 
Bir öğrencinin, "Silivri’de yurtseverler var’ diyorsunuz. Ama orada derin devletin cinayet işlettirdiği ve bu cinayetlerin direktiflerini veren insanlar var. Ayhan Çarkın da yurtsever mi?" sorusuna Müjdat Gezen şöyle yanıt verdi: 
 
"Ben öyle bir şey demedim ama vardır herhalde. Vatan hainleri mi var? Sen mahkemeyi sonuçlandırdın mı? Yargıç olarak karar verdiysen bir şey diyemem. Belki katiller bile var. Belki bu Ergenekon’da adam öldürenler de var. Ama belki var. Karara bağlanmadı. Ben tarafsızım. Bu işleri niye yapmışlar? Halk düşmanları mı, bilmiyorum. Sen biliyor musun? Benden hangi cevabı bekliyorsun? ’Evet’ veya ’hayır’ dememi mi bekliyorsun? Bu senin mantığın. Hayatınız boyunca evet hayırlardan, siyah ve beyazlardan kaçının, çünkü çok tehlikelidir. Bu üslubu çok iyi bilirim. Bazı sorular vardır ki ’evet’ ya da ’hayır’ diyemezsin. Dünyaya daha geniş bir perspektiften bakın. Sana bir soru sorarım cevap veremezsin. Hem evet, hem de hayır cevabı çıkar. Ben Ayhan Çarkın’ı tanımıyorum ki. Onunla ilgili vereceğim cevabın ne kıymeti olabilir?" 
 

'Bana dokunmaya kimsenin şeyi yemiyor'

 
Müjdat Gezen, bir öğrencinin, "Hükümeti eleştiriyorsunuz. Olumlu bir yönünü vurgulamıyorsunuz. ’Yandaş gazeteciler’ derken siz de yandaş olmuyor musunuz?" sorusuna ise şu karşılığı verdi: 
 
"O benim işim değil. Onu zaten yandaş gazeteciler yeteri kadar yapıyorlar. Ben mizahçıyım. Osmanlı döneminde de methiyeciler ve yergiciler vardı. Methiyeciler senin dediğini yapar. ’Başbakanım, ne güzel çocuğunun gemicikleri var’ der parayı alır giderdi. Yergiciler de Yedikule zindanlarında çürür giderdi. Mizah, muhalefetten çıkar. Ben hükümeti methetsem memnun olmazsınız. Mizah, tam bir karşı çıkıştır. Mizahın işlevi budur. CHP iktidar olursa ben yine aynı şeyi yapacağım. Benim en büyük özelliğim bağımsız olmam. Gücümü bağımsızlıktan alıyorum ve istediğimi rahatlıkla söylüyorum. O yüzden hiç kimsenin şeyi yemiyor bana dokunmaya." 
 
 

'Eğer dindar değilseniz potansiyel tinercisiniz'

 
Kendisinin hiçbir siyasi partiyle yakınlık kurmadığını, öyle bir anlayışa girmeyeceğini kaydeden Müjdat Gezen, gençlerin depolitize edildiğini söyledi. Gezen şöyle konuştu: 
 
"Zaten Tayyip Erdoğan’ın demokrasi anlayışı, ’Benim gibi düşünüyorsanız sizinle aynı fikirdeyim’ şeklinde. Onu yapma, bunu yapma olmaz. Başbakan alternatif koydu, ’Tinerci mi olsunlar?’ dedi. Eğer dindar değilseniz, potansiyel tinercisiniz. Zaten halinizden de belli oluyor! Belediyecilik başka, koca bir ülkeyi idare etmek başka. Kasımpaşa’dan gel, orada iki laf söyle, bilmem ne." 
 
 

'Sen orada kaldığın sürece ben bu parayı almam'

 
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile arasında ’Düğün yada Davul’ adlı tiyatro oyunu nedeniyle yaşadıkları polemiğin hatırlatılması üzerine Müjdat Gezen, şunları söyledi: 
 
"Kültür ve Turizm Bakanı beni arıyor. Konuşmaya başladı, ’Siz benim gençlik ekolümsünüz’ falan diye. Ben, ’Sayın Bakan’ diye başladım, ’Bak Ertuğrul Günay’, ’Ertuğrul’ diye devam ederken, ’Bak evladım, sen orada kaldığın sürece ben bu devlet yardımını almayacağım’ dedim. O günden beri de yardım almam."