Suriye’deki krizle doğan mülteci sorununun Türkiye'ye etkileri ve krizin çözümüne yönelik bölgesel diyalog çağrılarına karşı Türkiye'nin tutumu Financial Times gazetesinde geniş yer buldu.
Gazete hükümetin bölge halkı ve mülteciler arasında gerginlik yaşandığı haberlerini yalanladığını belirtse de halkın Esad'a yakın olduğuna dikkat çekti.
Türkiye’de yaklaşık 80 bin Suriyelinin bulunduğunu belirten Financial Times şu ifadeleri kullandı: “Hükümet, mülteciler ve bölge halkı arasında gerginlik yaşandığına dair haberleri yalanlıyor. Türkiye’nin güney bölgesinde yaşayan bir kısım Beşar Esad’a yakınlıklarını açıkça dile getiriyor. Ekonomik bağların kopmasından şikâyet ediyor.”
Haberde, kampların mülteciden çok 'savaşçıya' ev sahipliği yapacağı endişesi de gündeme gelirken 'Birçok uzman ve Türk'ün, Kürt militanların artan şiddetini Suriye’nin cevabı olarak gördüğü' belitilirken, Suriyeli mültecilerin çoğunun Sünni, bölge halkının da Alevi olduğuna dikkat çekti.
"Türkiye'de çoğunluk Sünni olsa da, dün yayımlanan bir kamuoyu yoklaması, nüfusun üçte ikisinin hükümetin Suriye politikasına karşı olduğunu gösteriyor."
Gazete, 50 bin mültecinin bulunduğu Lübnan’ın, Şam rejimini destekleyenler ve karşı çıkanların arasındaki gerginlikten endişelendiğini belirtti.
Gazeteye göre, Lübnan’ın her hangi bir grubun provoke edilmemesi için sınırları dâhilinde mülteci kampı kurulmasını istememesi yükü daha çok Ürdün ve Türkiye’nin omuzlarına bindiriyor.
Suriye'deki krizin çözümüne yönelik bölge ülkelerinin ortak hareket etmesi önerisi de Türkiye'nin konumunun değerlendirilmesine neden oluyor.
Guardian gazetesinde Wadah Khanfar imzasını taşıyan bir yorumda Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin, Suriye’deki krizin çözümüne yönelik sunduğu ‘Arap-İran-Türkiye’ diyaloğu önerisi irdeleniyor.
“Suriye batağından çıkmak için en iyi şans” olabilir başlıklı yazıda, öneriye Türkiye ve İran’ın sıcak baktığı belirtiliyor. El Cezire televizyon kanalının eski genel yayın yönetmeni olan yazar Suriye'deki krizin Türkiye'nin ulusal güvenliğine zarar verdiğini belirtip şu yorumu yapıyor:
“Türkiye, Suriye sınırına yakın bölgelerde Kürtlerin düşmanca eylemlerinin tırmanmasıyla Suriye krizinin ulusal güvenliğine zarar vermeye başladığını fark ediyor. Yalnızca bu değil. Yumuşak bir geçiş süreci için İran ve Arap devletleriyle anlaşma sağlanmazsa Esad rejiminin çökmesi, büyük bir ekonomik ve güvenlik yüküne neden olur.”
İran'ın da Suriye'ye yönelik tutumunu gözden geçirmeye başladığını savunan yazar, "İran, Esad rejiminin çökmesinin an meselesi olduğunu görüyor. Esad’a sınırsız destek olmanın felaket olacağını fark etmesi, Tahran’ın Suriye bataklığından çıkış yolu aramasına yol açtı" diyor.
Khafar'a göre bölge ülkelerinin ortak korkusu, çıkarları korumak adına müttefik orduların desteklenerek Suriye’nin bölgesel bir 'temsili savaş' alanına dönüşmesi.
Khanfar, Suudi Arabistan ve Katar’ın da İran’ın dâhil olacağı bölgesel bir anlaşmaya destek çıkacakları görüşünde.
Yazar yazısının şu cümleyle sonlandırıyor:
“Her şeyin ötesinde, İran dağılmakta olan bir rejime destek olarak yaptığı stratejik hatayı düzelmek için bunun son şansı olduğunun farkına varmalı.”
Bölge ülkeleri konumlarını belirlerken Suriye'nin içinde tampon bölge ve güvenli bölge kurulması önerisi de Economist dergisinin sayfalarına yansıyor.
Economist dergisi Suriye’deki gelişmeleri değerlendirdiği haberinde Türkiye’nin Suriye içinde ‘güvenli bölge oluşturulması’ önerisinin bölgede gerginliğe sebep olabileceğine dikkat çekiyor.
Tampon bölge veya güvenli bölge oluşturulması durumunda bu bölgenin ‘Esad’ın savaş uçakları ve tanklarından’ da korunması gerekeceğini belirten dergi, “Uçuşa yasak bölge ilan edilmeliydi” diyor.
Esad’ın tampon bölge kurulmasının işlevsel olmayacağı yönündeki açıklamalarına atıfta bulunulan haberde, “BM Güvenlik Konseyi’nin yetki vermediği ve Batı’nın bölgede riskli bir askeri adıma yanaşmadığı mevcut durumda Esad muhtemelen haklı, en azından şimdilik. Dolayısıyla kan dökülmeye devam edecek ve bu çıkmaz daha sürecek gibi görünüyor.” (BBC Türkçe)