Habertürk yazarı Serdar Turgut, Rusya'nın önemli Orta Doğu uzmanları arasında gösterilen Vitaly Naumkin'in, “özerk Suriye” formülünü değerlendirdi. Turgut, "Kürtlere bağımsız devlet vermek fikriyle yola çıkmış olan ABD, sahadaki gerçekler ve Rusya ile Türkiye’nin varlığı karşısında bunun gerçekçi bir hedef olamayacağını gördü ve Rusların bu formülasyonuna katkı vermenin daha gerçekçi olacağına karar verdi" dedi. Turgut, Naumkin'in katılacağı konuşmanın başlığı “Rusya ile Suriye’nin geleceği”ydi ve Naumkin, Washington’a asıl Rusya’nın formülasyonunu anlatmak için geliyordu" ifadelerini kullandı. Naumkin o konuşmaya katılmayı son anda iptal ettiğini kaydeden Turgut, nedeniniyse, "Formülasyonun henüz Türkiye’ye tam olarak anlatılmaması olduğu söyleniyor. İşte Münbiç bağlamında şimdi yapılmakta olan gizli görüşmelerde bu eksikliğin giderilmesine başlandığı ve bunun bölgede büyük barışı getirecek bir anlayışa yol açacağı ümit ediliyor" diye belirtti.
Turgut'un "Münbiç hakkında ABD’yle neler konuşuluyor?" başlığıyla yayımlanan (6 Şubat 2018) yazısı şöyle:
Amerikan Savunma Bakanı James Mattis, “Türk müttefiklerimizle Münbiç konusunu konuşuyoruz. Ama bunların ne olduğunun şimdi açıklanması uygun değil” deyince Türkiye’de “Acaba çekinceleri nedir?” kuşkusu doğdu.
Şunu kesin olarak söyleyebilim ki, Mattis ABD’nin bu aşamada bazı çekinceleri olduğundan değil, konunun şu anda kamuoyuna açıklanmasının doğru olmadığı için konuşmak istemiyor. Rusya ile varılan ilke anlaşmasına göre iki ülke, Suriye’nin geleceği üzerine siyasi bir süreç başlatma zamanının geldiği üzerine hemfikirler.
Washington’daki birimler, Münbiç’teki problemin de Moskova’yla varılan bu anlayış tehlikeye atılmadan çözülmesinin daha doğru olacağını düşünüyorlar. Yine bu birimler, Münbiç’teki nihai çözümün Fırat’ın doğusunda istikrarın nasıl sağlanacağıyla bağlantılı olduğunu düşünüyor.
Washington, Fırat’ın doğusuyla ilgili olarak Moskova’yla bir anlayışa ulaşıldığını düşünüyor. Şimdi Türkiye’yle sürmekte olan Münbiç’le ilgili görüşmelerin içeriği işte bu büyük hedefin tüm boyutları henüz netleşmediğinden açıklanamıyor.
Birimlerde bu süreci takip eden yetkililer ve bu konularda bilgisi olan uzmanlar, bana yaşanmakta olan sürecin ana noktalarını şöyle anlattılar:
- Washington’daki PYD/ YPG çevreleri, Afrin operasyonu başladıktan sonra yaptıkları görüşmelerde Amerikan birimlerine, “Sizin için DEAŞ’a karşı verdiğimiz bunca mücadeleden sonra bizi ortada mı bırakıyorsunuz?”sorusunu sordular.
- Amerikan yönetim birimleri arasında yapılan değerlendirmede (interagency review), eğer ABD, Suriye’de YPG güçlerini bu aşamada ortada bırakırsa bundan sonra dünyanın hiçbir yerinde gerektiği zaman Amerika için savaşacak yerel güç bulamama tehlikesinin doğacağı sonucuna vardılar.
- Washington sadece bu nedenle YPG’ye, “Hayır sizi ortada bırakmayacağız” demekle birlikte onlara aynı zamanda şunu da söylüyor: “Bunu söylüyoruz ama bu sizin için müttefikimiz Türkiye’yle sahada karşı karşıya gelmek istiyoruz anlamına da gelmiyor.”
- Yani Amerika, YPG ile Türkiye’yi karşı karşıya algılayıp üretilecek formüllerden yana değil bu aşamada. Zaten her defasında “Amerika önce gelir” diyen Trump’ın düşüncesi şu: “Hem ulusal güvenlik hem de savunma stratejisinde Amerika’nın müttefiklikleri yeri geldiğinde değişebilir ve eğer gerekiyorsa eski müttefiklerimizi karşımıza da alabiliriz.” Kürtlere bunlar da hatırlatıldıktan sonra Amerika’nın Rusya ile girmiş olduğu global güç rekabet dünyasında NATO üyesi müttefiki Türkiye’yi tamamen kaybetmeyi göze almayacağı da söyleniyor.
- Yönetimde “üçüncü yol” diye adlandırılan bir çözüm arayışı da var. Rusya’yla, Suriye’nin bütünlüğünü bozmadan güçlü merkezi hükümete eklemlenmiş Kuzey Suriye’de bir özerk Kürt bölgesinin olabileceği de fikir olarak tartışılıyor. Washington’da Rusya’nın bu fikre desteği olduğu da söyleniyor.
- Washington’da bu model “Kuzey Irak modeli” olarak adlandırılıyor ve özerk bölgede YPG’nin tam hâkimiyeti eline almaması için Rusya-Amerika ve Türkiye’nin birlikte çalışacağı bir mekanizma oluşturulması üzerine çalışılıyor.
- Washington, Suriye’de siyasi süreç başlayıp ülkenin yeniden kuruluşu aşaması geldikten sonra bunun Türkiye’nin aktif katılımı olmadan yapılamayacağını görüyor. Bu bağlamda yine Kuzey Irak modeli hatırlatması yapılıyor.
Rusya ile Kuzey Suriye üzerine ilke anlaşmasının tohumlarının ilk kez geçen kasım ayında atıldığı söyleniyor. Kasım ayında Putin ile Trump bir saat süren telefon görüşmesinde ağırlıkla Kuzey Suriye’deki durumu konuşmuşlardı. Putin, bütünlüğü korunan Suriye içinde kalan “özerk Suriye” formülünün temellerini o görüşmede anlatmıştı. Aslında Kürtlere bağımsız devlet vermek fikriyle yola çıkmış olan ABD, sahadaki gerçekler ve Rusya ile Türkiye’nin varlığı karşısında bunun gerçekçi bir hedef olamayacağını gördü ve Rusların bu formülasyonuna katkı vermenin daha gerçekçi olacağına karar verdi. Bu formülün uzun vadede Türkiye’yi rencide etmeyeceği ve Kürtleri de ortada bırakmak anlamına gelmeyeceği düşünülüyor Washington’da.
- Moskova’nın bu formülasyonu Vitaly Naumkin tarafından oluşturuldu. Naumkin, Rusya’nın ve dünyanın önde gelen ortadoğu uzmanı ve Kürtleri de çok yakından tanıyan bir isim. Putin’in ona saygısı büyük. Putin’in Ortadoğu politikalarındaki özel temsilcisi Mikhail Bogdanov’un da hocası.
- Yine geçen kasım ayının 30’unda Washington’da derin devletlik bir özel oturum vardı. Georgetown Üniversitesi’nde ülkenin dış politika elitlerinin eğitim gördüğü yer olan School for Foreign Service’in Avrasya, Rusya ve Doğu Avrupa çalışmaları merkezi, sadece özel davetlilerin katılabileceği bir akşam yemeğine özel konuşmacı olarak Vitaly Naumkin’i davet etti.
Konuşmasının başlığı, “Rusya ile Suriye’nin geleceği”ydi ve Naumkin, Washington’a asıl Rusya’nın formülasyonunu anlatmak için geliyordu. Putin o konuşmadan önce Trump’ı bilgilendirmek ve orada anlatılacakları kendisinden duyması için o bir saatlik telefon görüşmesini yaptı. Trumpda bundan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla arayarak “Bundan böyle YPG’ye silah verilmeyecek” dedi.
Fakat Naumkin o konuşmaya katılmayı son anda iptal etti ve bunun nedeninin, formülasyonun henüz Türkiye’ye tam olarak anlatılmaması olduğu söyleniyor. İşte Münbiç bağlamında şimdi yapılmakta olan gizli görüşmelerde bu eksikliğin giderilmesine başlandığı ve bunun bölgede büyük barışı getirecek bir anlayışa yol açacağı ümit ediliyor.