Mümtaz'er Türköne: Türkçülük, Türklüğün üst kimlik haline gelmesini engelledi

Mümtaz'er Türköne: Türkçülük, Türklüğün üst kimlik haline gelmesini engelledi

Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne, “1930’ların Türkçülüğü, etnik yapıya ve tarihe odaklanarak Türklüğün bir üst kimlik haline gelmesini engelliyor. Özetle Türklük mayası ulusu oluşturamıyor; üstünden onca zaman geçmesine ve onca emek harcanmasına rağmen bu maya tutmuyor” dedi.

Mümtaz’er Türköne’nin Zaman gazetesinde “Türk milliyetçiliği ayaklar altında” başlığıyla yayımlanan (5 Şubat 2013) yazısında Türk milliyetçiliğinin görevini layıkıyla tamamladığını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz Kürt milliyetçiliğine de karşıyız, Türk milliyetçiliğine de karşıyız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında bütünleşelim diyoruz. İki ifade bir araya gelince ne oluyor? Türk milliyetçiliği ‘ayaklar altında’ kalıyor” sözlerini aktaran Türköne, “Duygumu, düşüncemi ve siyasî duruşumu sorarsanız, ben bir Türk milliyetçisiyim. Hayatımı gözümü kırpmadan feda edeceğim kutsal değerler arasında mensubu olduğum Türk milleti de var. Gurur duyduğum tarihim benim kimliğimi, kişiliğimi oluşturuyor. Bugünleri borçlu olduğumuz ceddimizi, onların çektiği ezayı-cefayı, katlandıkları fedakârlıkları her dem minnetle ve şükranla anıyorum. Bu bilinç bana vatan bellediğimiz bu belalı coğrafyada hür ve bağımsız yaşamaya devam etmek için aşmamız gereken engelleri de gösteriyor” dedi.

“Türk milliyetçiliği bir fikir, bir hareket ve bir ideoloji olarak tarihî misyonunu tamamladı. Bir Türk milliyetçisinin verebileceği tepki şu olmalı: Yaşatmanın ve ayağa kaldırmanın Türk milletine faydası var mı?” diye soran Türköne yazısına şöyle devam etti:

“M. Şükrü Hanioğlu’nun “‘Türk’ olabilirdi; ama ‘Türk’ olmadı, şimdi ‘Türk’ olur mu?” başlıklı yazısını (Sabah, 3 Şubat 2013), güvenilir bir tarih otoritesinin içtihadı olarak okumayı, özellikle Türk milliyetçilerine tavsiye ediyorum. Hanioğlu, “etnik Türk”ten bir “Türk ulusu” inşa etme projesinin başarısızlıkla sonuçlandığını söylüyor. Cumhuriyet kurulurken diğer etnik kimlikler inkâr edilmiyor; ama Takrir-i Sükûn’dan sonra “etnik Türk”ün öne çıkması ile kimlik çatışması başlıyor. 1930’ların Türkçülüğü, etnik yapıya ve tarihe odaklanarak Türklüğün bir üst kimlik haline gelmesini engelliyor. Özetle Türklük mayası ulusu oluşturamıyor; üstünden onca zaman geçmesine ve onca emek harcanmasına rağmen bu maya tutmuyor.”

Türköne, “Türkçülük, tıpkı Kürtçülük gibi ülkeyi bölüyor. Dikkat edelim: Kim, kime karşı milliyetçilik yapıyor?” diye sorduğu yazısında “Türk milliyetçiliği, görevini layıkıyla tamamladı. Bize düşen artık sadece onun tarihî mirasına saygı göstermek ve ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı’ etrafında bu ülkenin birliğini ve bütünlüğünü temin etmek” ifadelerini kullandı.