Habertürk gazetesi yazarı, tarihçi Murat Bardakçı, İstanbul’daki çarpık yapılaşmanın tek sorumlusunun Mimarlar Odası olduğunu iddia etti. Bardakçı, iddiasına dayanak olarak, yaratıcılıktan uzak, estetik yoksunu her binanın projesinde bir mimarın imzasının olmasını gösterdi. Cumhuriyet döneminde sembol olarak gösterebilecek bir yapı ortaya konulamadığı için Türkiye’nin tanıtımında hâlâ Mimar Sinan'ın 500 yıl önce inşa ettiği eserlerin gösterildiğine dikkat çeken Bardakçı, Mimarlar Odası’nın yapılacak işlere, yerinde ve doğru olsa bile mutlaka karşı çıktığını belirtti.
Geçen hafta hayatını kaybeden dünyaca ünlü mimar Zaha Hadid’in ölümüne de değinen Bardakçı, Hadid’in 2006’da İstanbul’un Kartal ilçesi için çizdiği kentsel dönüşüm projesine ilişkin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş’ın “Türkiye’de böyle bir projeyi çizecek mimar yok. Bu kumaşı herkes dikemez” sözlerinin haklı olduğunu da öne sürdü.
Bardakçı’nın bugün (4 Nisan 2016) yayımlanan “Zaha Hadid öldü, militan mimarlarımız kına yaksınlar!” başlıklı yazısı şöyle:
Zaha Hadid, geçen gün ABD Miami’de bronşit şikâyeti ile yattığı hastahanede aniden ölüverdi...
Kadıncağız, henüz 65 yaşındaydı, Irak’ın önde gelen Sünnî ailelerinden birine mensuptu, önce Beyrut’ta matematik, ardından da Londra’da mimarî okumuştu ve son dönemin en önemli mimarlarındandı...
Zaha Hadid’in eserlerini burada sıralamama gerek yok, genellikle yuvarlak hatların hâkim olduğu yapılarının, özellikle de son eserlerinden olan Bakü’deki Haydar Alivey Kültür Merkezi’nin fotoğraflarını internette kolayca bulur ve eminim siz de hayran kalırsınız...
Ölümünün ardından hakkında bizim gazetelerimizde de yazılar çıktı, “çok önemli bir mimar olduğu” yahut “değişik eserler verdiği” falan söylendi ama hem onunla, hem de İstanbul ile ilgili çok önemli bir konunun üzerinde pek durulmadı: Zaha Hadid’in 2006’da çizdiği Kartal Kentsel Dönüşüm Projesi’nin perişan edilmesinin...
İstanbul Büyükşehir ve Kartal Belediyeleri, 2006’da Kartal ve Pendik için sadece yabancı mimarlık bürolarının katıldığı bir yarışma açmışlar, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş yarışmaya Türk mimarların alınmaması ile ilgili eleştirilere gayet doğru şekilde, “Türkiye’de böyle bir projeyi çizecek mimar yok. Bu kumaşı herkes dikemez” diye cevabını vermiş ve 2007’de, yarışmayı Zaha Hadid’in kazandığı açıklanmıştı...
Ama proje hayata geçemedi, daha doğrusu engellendi ve geçirilmedi!
Kim karşı çıktı bilir misiniz? Mimarlar Odası ve Belediye Meclisi’nin CHP’li üyeleri!
Mimarlar Odası’nın ortaya atılan hemen her projeye karşı alışılmış tepkisi o zaman da depreşti, “İstemezük!” deyip dâvâ üstüne dâvâ açtılar ve mahkeme Zaha Hadid’in projesi hakkında altı senede tam beş defa yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu arada çizimler üzerinde oynandı, plânlar değiştirildi ve geçen sene “Zaha Hadid’in projesi yeni şekli ile kabul edildi, uygulanacak” gibisinden bir açıklama geldi.
İşin tuhaf tarafı, projeyi farklı da olsa bu defa benimseyenlerin, daha önce iptal edilmesi için mücadele verenlerle aynı kişiler olması idi!
Netice mi? Kartal’ın yakında alacağı şekli görür ve beraberce karar veririz!
Mimarî ile ilgili hemen her konuyu siyaset sosuna bulayıp içinden çıkılmaz ideolojik bir tartışma hâline getiren, yapılmak istenen işler doğru ve yerinde bile olsa hepsine ve herşeye mutlaka karşı çıkan, mesleği ile değil ama siyasetle alâkadar olan ve yayınladığı bütün bildiriler idelojik metin hüviyeti taşıyan bizdeki Mimarlar Odası’nın dünyada bir benzeri var mı, bilmiyorum...
Açıkça ifade edeyim: İstanbul’da bugün mevcut olan çarpık yapılaşmanın tek sorumlusu Mimarlar Odası’dır! Zira yaratıcılıktan uzak, estetik yoksunu, üç kuruş için alelâcele çiziktirilmiş olan hemen her binanın projesinin altında mutlaka mâlûm Oda’nın üyelerinden birinin, yani bir mimarın imzası vardır! Şehri yüksek bir binanın tepesinden seyrettiğinizde her tarafı nasıl sardığını hemen farkedeceğiniz mezbelelerin tamamı, onların eseridir, Taksim’in bir ucunda zevkten ve zerafetten intikam alırcasına duran AKM’nin yerine doğru dürüst bir Kültür Merkezi yapılamamasının sorumlusu da onlardır!
Sadece bu kadar olsa, öpüp başımıza koyalım... Türkiye’nin tanıtımında hâla Sinan’ın beş asır önceki eserlerinden medet umuyorsak, Cumhuriyet döneminin sembolü olan bir binaya bir türlü sahip değilsek, Frank Gehry, Zaha Hadid, Massimiliano Fuksas, Renzo Piano, Norman Foster, Rem Koolhaas, Santiago Calatrava ve hattâ üslûbu biraz eski de kaçsa Michael Graves gibi dünya çapında bir mimar çıkartamamışsak, sorumluluğu sadece eğitim sisteminde değil, kamplaşmanın kurbanı haline getirilen bu meslek birliğinin aczinde aramamız şarttır.
Zaha Hadid İstanbul’da da bir eser bırakmış olsaydı ne mükemmel olurdu! O fırsat artık kaçtı ama Kadir Topbaş’ın söylediği gibi “Herkesin dikemeyeceği kumaştan gayet iyi iş çıkartacak” başka yabancı mimarlar neyse ki mevcut... Mimarî ile militan siyasetçilik birbirinden ayrıldığı takdirde gelip düzgün eserler verirler ve hem şehir asırlar sonra doğru dürüst yapılara kavuşur, hem de “İstemezükçüler” birşeyler öğrenirler...