Murat Belge: Ekvador'daki Erdoğan protestosu paralelcilerin işi olabilir!

Fotoğraf: Sinem Babul

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın korumalarının Ekvador'da kendisini protesto eden 3 kadınla bir milletvekilini darp etmesini değerlendiren Taraf yazarı, Prof. Murat Belge, "Ekvador’da Erdoğan’ı –kötü niyetlerle– bekleyen birileri olabiliyor. Nasıl olabiliyor? Paralelciler mi gidip hazırlık yaptılar acaba? Bu iş onların işi olabilir" dedi.

Prof. Belge, yazısında "Sanırım, geçen gün yazdığım konudur bunun cevabı. Ekvador Hıristiyan bir toplum –yani İslâm düşmanı. Erdoğan’ın orada da eksik etmediği 'PYD ile IŞİD aynı şeydir” konuşmasına (daha doğrusu 'PYD ile DAEŞ aynı şeydir' konuşmasına) içerlemişlerdir" ifadelerine yer verdi.

Murat Belge'nin Taraf gazetesinin bugünkü (9 Şubat 2016) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:

Gezi Direnişi sonrası ortaya çıkardığı yeni kimliğiyle Tayyip Erdoğan ve bu yeni kimliğin saçtığı ışınlar altında “neşvünema” gösteren yakın çevresi, her gün bir yenilikle görünmeyi başarıyor. Öyle ki, “şaşırma duygu”sunu bir erozyona uğrattıkları söylenebilir.

Örneğin Şili’de, Peru’da ve Ekvador’da bulunmuş ilk Türkiye Cumhurbaşkanı olması zaten başlı başına şaşırtıcı bir durum. Ama gidiş ve orada bulunuş biçimine baktığınızda, buyurun size bir şaşırma vesilesi daha. Neyse ki, dediğim gibi, her gün şaşıra şaşıra, şaşırma yeteneğimiz köreldi. “Ha, öyle mi? Bu da mı oldu?” deyip geçiyoruz.

Aşağı yukarı bir ordu teşkil eden korumalarla gezdiğini biliyoruz. Bunların herhangi bir vesileyle saldırıya geçtiğini çeşitli örnekleriyle öğrendik, biliyoruz. Yerde yatan adama tekme sallamak üzere gerilmiş danışmanın fotoğrafını gördük, ona da alıştık.

Öyleyse şaşıracak ne var?

Gene de, şaşıracak bazı şeyler var. Bu seferki olayın Ekvador adındaki ülkede olması gibi.

Ama ondan önce, bu sefer failinin Tayyip Erdoğan olmadığı bir “şaşırtıcı olay”a bakalım.

Ekvador bizim için dünyanın öbür ucunda bir yer. Epey yer gezdim, bayağı çok insan tanıdım, düşünüyorum da şimdi, tanıştığım topu topu iki Ekvadorlu var. Biri, 1960’ta bir öğrenci mübadelesi programıyla Amerika’ya gittiğimde tanıştığım, ben yaşta –iyi futbol oynayan– bir gençti. İkincisi, yıllar sonra, Habitat toplantısını Türkiye’de yapma –veya yapmama– kararını vermek için buraya keşif yapmak üzere gönderilmiş iki kişiden biriydi. Başka Latin Amerika ülkelerinden kaç kişi tanıyorsun diye sorsalar, durum çok değişmez; Paraguay’dan iki kişi bile sayamam –sahi, Erdoğan acaba niçin Paraguay’a gitmedi?

Ama bu uzak Ekvador’da Erdoğan’ı –kötü niyetlerle– bekleyen birileri olabiliyor. Nasıl olabiliyor? Paralelciler mi gidip hazırlık yaptılar acaba? Bu iş onların işi olabilir.

Sanırım, geçen gün yazdığım konudur bunun cevabı. Ekvador Hıristiyan bir toplum –yani İslâm düşmanı. Erdoğan’ın orada da eksik etmediği “PYD ile IŞİD aynı şeydir” konuşmasına (daha doğrusu “PYD ile DAEŞ aynı şeydir” konuşmasına) içerlemişlerdir.

Etkenler her neyse, Erdoğan’ı protesto etmek üzere bekleyenler Ekvador’da dahi eksik değil. Öyle ya, dünyada “uzak” diye bir şey kalmadı artık.

Kalmadığı şuradan belli ki korumacı yiğitler, Ankara’da, Rize’de, Mersin’de yapabilecekleri şeyi Ekvador’da da yapıyorlar. “Vay sen benim Cumhurbaşkanıma yamuk mu yaparmışsın!”dediği gibi girişiyor kahraman mehmetçikler, kol kıvırıyor, burun kırıyorlar. Ekvadorlu anarşistlere dünyanın kaç bucak olduğunu gösteriyorlar, Türk’ün acı kuvvetini tattırıyorlar –bunca yıldır onu tatmadan, bilmeden yaşamış cahillere.

Kol kıvırıp burun kırmadıkları zamanlarda nasıl bir “teorik” eğitim veriliyor acaba bu orduya? “Dünyanın neresinde olursan ol…” diye başlayan dersler var herhalde. Başka türlü, “ziyarete gittiği memlekette adam döven koruma” diye bir insan tipi yetişmez herhalde. Ayrıca, bu davranış biçiminin göze girmekte nasıl bir yeri olduğunu da gözlemliyorlardır herhalde.

Sonuçta Tayyip Erdoğan gene dünyada az rastlanacak bir durumun kahramanı olarak temayüz etti. Dünyada herkes bizim kadar Tayyip Erdoğan’la içli dışlı olmadığı için çok kişi –haberi olduysa– şaşırmıştır: “Türkiye Cumhurbaşkanı’nın korumaları Ekvador’da adamın burnunu kırmış! Duydunuz mu?” diye.

Biz Türkiye’de alışığız. Şaşırma duygumuz dumura uğramış. “Ha, öyle mi olmuş? Olur, olur,” deyip geçiyoruz.