T24- Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Başkanı Prof. Murat Belge, Bilgi Üniversitesi'nde bitirme tezi olarak verilen ve 3 akademisyenin işten alınmasına sebep olan porno tezini yazdı. Belge, porno ile Ermeni Konferansı'nın 'özgürlük' üstünden aynı düzleme konularak değerlendirilmesini eleştirdi.
Prof. Belge'nin Taraf gazetesindeki Türkiye'nin Halleri köşesinde yayımlanan yazısı (14 Ocak 2011) şöyle:
Porno I
Bizim memlekette birtakım ciddi konuların tartışılması acaba niçin bu kadar “süflî” olmak zoruna?
Bilgi Üniversitesi ve “porno” olayından söz ediyorum.
Bu olayın mahut filmi ve “tez kavramı” ve buna ilişkin konular üstüne söylenecek epey söz var ve zaten bunları da söyleyeceğim ama önce bu “porno” kavramının içinde tartışıldığı bağlam üstüne biraz kelâm etmek istiyorum.
“Tez”i yapmayı aklına koyan genç, bununla Türkiye’de ve “akademi”de ve muhtemelen Bilgi Üniversitesi’nde “özgürlüğün sınırları”nı ölçmek istediğini söylemiş. Onun bunu söylemesi memleketin medya erbabına çok doğru görünmüş olmalı ki, bu olay hemen “Ermeni Konferansı”nın, “Kürt Konferansı”nın yanına konarak değerlendirildi. Hemen “liberal” kavramı (“ruh çağırır” gibi) işin içine atıldı.
Bir üniversitenin sinema bölümünde “porno” üstüne belirli akademik koşullara uygun bir araştırma yapılmasının elbette mümkün olduğunu düşünürüm (ama bunun ayrıntılarına daha sonra gireceğim). Ama buraya gelmeden önce, “Ermeni Konferansı” ile “porno film” konusunu aynı matris içinde değerlendirmeye bu kadar teşne olanlara şaştığımı belirteyim. Evet, “özgürlük” diye bir kelime var dilimizde, ama bu kelime her kullanıldığı bağlamda aynı anlamı taşımaz. “Düşünce özgürlüğü”, “bir gerçekliği ‘ulusal çıkar’a aykırı olduğu düşünülse bile açıklama özgürlüğü”, kısıtlamalar altında yaşatılan bir halkın onlardan kurtulmak üzere mücadele etme özgürlüğü”... Böyle şeyler var dünyada. Bu kadar zevkle tartıştığınız şeyse bunlardan elbette büsbütün kopuk değil, ama buralarda çok önemli bir yer de tutmuyor.
Türkiye’de akademik özgürlük çiğnemenin bin bir yöntemi var. Marmara Üniversitesi’nde bir genç hanım Kürt Dil Hakları üstüne, bir başka genç hanım Fener Patrikhanesi üstüne doktora tezi yazıyor. Üniversite, Jürinin tezin birine verdiği “geçer” kararını iptal edip tezi yazanı da okuldan atıyor. Bu adayların ikisinin de üniversiteyle ilişkileri kesiliyor.
“Bitirme tezi” olarak “porno film” çekme “özgürlüğü”nü savunan zevatın bu konularda söylenmiş tek sözü yok.
Daha önce de birkaç kere yazdım; bu ülkenin YÖK adındaki kurumu aralıklarla üniversitelere genelge yollar ve bir “Ermeni Kıyımı” olmadığını kanıtlayan tezler, yazdırılmasını ister.
“Porno özgürlüğü” cephesinden ses seda çıkmaz. Zaten o YÖK’ü kuran yasa hakkında da ağızlarını açıp iki cümle etmemişlerdir. “Atatürk ilke ve inkılâpları”na sadık olma yemininin “akademik özgürlük” açısından nasıl bir anlam taşıdığını merak etmemişlerdir.
Bu faslı açmışken, insan daha neler sayabilir, ne hikâyeler anlatabilir, bu ülkede “akademik” ya da değil, “düşünce ve ifade özgürlüğü”nün başına neler geldiğine, bu kavramın bu toplumda tuttuğu yere dair. Salı günü yayımladığım “Yasakistan” yazısında değindiğim, “Onu sustur, bunu kovala! Diziyi kestir! Onu içeri alma!” tavırlarının da ortasında yer aldı zaten, bu anlı şanlı “porno” konusu. Ve hemen günün birinci konusu sırasına tırmandı.
Bu, çünkü, hemen farkediliyor, “Patrikhane tezi” gibi değil, öyle hiç farkına varmamış gibi durup geçiştirilecek bir konu değil. “Geçiştirmeyecek” de ne diyeceksin? Eh, o da belli, herkesin ne olursa olsun her durumda, şaşmadan söylediği şey neyse onu söylersin, olur biter. Olay ne olursa olsun, kabahatlisi, sen kimden hoşlanmıyorsan, odur.
En kolayı, “İşte, liberal Bilgi Üniversitesi’nin özgürlüğü buraya kadarmış” demek –hangi kararı kim vermiş, gerçekte ne olmuş, bunlar hiç önemli değil.
“Tez”in kendisi yarına kaldı.