Murat Belge hem porno tezi, hem de üniversiteyi eleştirdi

Murat Belge hem porno tezi, hem de üniversiteyi eleştirdi

T24- Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Başkanı Prof. Murat Belge, bitirme tezi olarak "özgürlüğü ölçme" gerekçesiyle porno film çekilmesini de, bu olay nedeniyle üç akademisyeni işten çıkaran üniversite yönetimini de eleştirdi. Belge, "bitirme tezi" hazırlayan öğrencinin "ölçme" değil "mezun olup olmamak konusunda ölçülme" durumunda olduğunun altını çizerken, "özgürlüğü ölçmenin tek alanının porno olmadığını" da vurguladı.Belge'nin "Porno I" başlıklı yazısını okumak için tıklayın Prof. Belge, Taraf gazetesindeki köşesinde dün genel bir giriş yaptığı "porno" tartışmasına bugün (15 Ocak 2011)devam etti. Belge'nin "Porno-II" başlıklı yazısı şöyle:

Porno –II                Önce, “porno”nun ne olduğu sorusuyla başlayalım. Buna verilen teknik-hukukî cevaplar bana yeterince açıklayıcı gelmiyor. Hemen “ölçülebilir”, “maddî” ögelere sarılıyorlar. “Organ görünüyor mu?” “Penetrasyon” görünüyor mu? Buna göre “soft” ya da “hard” ya da sadece “erotik” vb.

Organlar gerçek hayatla var, penetrasyon da var; bunlardan oluşuyor cinsellik. Bu da en önemli gerçekliklerimizden biri. “En önemli”lerden olduğu için zaten, tartışması da çok “hararetli”.

Benim açımdan “porno” olan, organ ya da penetrasyon değil. Bunlar hepsi hâzır ve nâzır olabilir, ama ortaya çıkan “porno” olmaz. “Porno” organda falan değil, bu ögelerin kullanım tarzında olan bir şey. Muhtemelen her zaman, her yerde aynı şey de değil. Ama, çok zaman, ucunda maddî kazanç imkânı görünen, insanların cinsellik üstüne yığdıkları önyargıları, durduruları (inhibition), sansürleri gıdıklayan, cinselliği katıksızlığıyla abartan, insanî birçok özelliğinden soyutlayan... diye gider böyle. Son ibareden devamla “insansızlaştırılmış cinsellik” diyelim.

Ama sonuç olarak bunlar hepsi öznel teşhisler, öznel yargılar. “İnsansızlaştırılmış” mı, değil mi? Bu çok ince bir derece farkı olabilir, sana göre öyle, bana göre böyle. Ayrıca, “insansızlaştırılmış” dedim; öyle olmasa ne olacak? Madem hayatta “yabancılaşma”dan söz edip duruyoruz. Bu da onun böylesi.

Yani, tanımlar zor. Sınırını çizmek zor. Vb.

Ama şimdi, somut örneğe bakalım.

“Bitirme tezi” aşamasına varmış bir öğrenci geliyor, “Porno film çekmek istiyorum” diyor. “Niçin?” Meğer, bu ülkede özgürlüğün sınırlarını denemek için istiyormuş.

“Bitirme tezi” yazma aşamasında bir öğrenci kendisi henüz böyle şeyler ölçme aşamasında değildir. Hocası onun mezun olma aşamasına gelip gelmediğini ölçecektir, “bitirme tezi” yazmanın anlamı budur. Ayrıca, özgürlüğün ölçüsünü merak ediyorsa, bunun tek alanı “porno” değildir.

Böyle bir cevap, bana, bu öğrencinin tezin ne olduğunu henüz anlamadığını ve aklındaki düşüncelerin de onu anlamaktan uzak tuttuğunu haber verir. Önce bunu anlatmaya çalışırım.

Adı üstünde, “tez”! Onu bunu ölçmeden önce senin bir tezin olmalı: porno sağlıksızdır, sağlıklıdır, sıkıcıdır, heyecanlıdır vb. Sonra, bu tezinin bir açıklaması, “çünkü”den sonra gelecek epey uzun bir gerekçelendirmesi olması gerekir. Tezin sahibi tezini yeterli biçimde kanıtladı mı? Bu tezin yapılmasını kabul etmiş kişi olarak ben o kanıtlamanın yeterli olup olmadığını denetlemeliyim. Yeterli görünmüyorsa uyarmalı, neyi eksik bulduğumu açıklamalıyım. O zaman ya öğrenci daha sağlam gerekçeler bulur ya da yanılmışım deyip o tezinden vazgeçer.

Bunlara hiç bakmayıp, öğrenciyi başıboş bırakmak ve bitmiş çalışmaya “olmuş” ya da “olmamış” demek de bir yöntemdir. Benim onayladığım, uygun gördüğüm yöntem bu değil; ama bu da olabilir.

Sözkonusu “bitirme tezi”nin adı dışında bir “tez”i olup olmadığını bilmiyorum. Görmedim. Görmeden bir şey söylenmez. Ancak konunun tartışılma biçiminden böyle bir şeyin olmadığı sonucunu çıkarıyorum. Bir filme “porno” denmesi için yapmak gereken şeyler yapılmış ve bu bir “bitirme tezi” olmuş. Üstelik “bitirme”ye de yetmemiş.

Bu “tez” çekilip bittikten sonra ortaya çıkan kaseti kimsenin görmediğini, yani bir tür saklandığını işittim, ama bunun da doğruluk derecesini bilmiyorum. Olayla daha yakından ilgili olanlara görüp görmediklerini sorunca “dört dakikalık” bir kısmına bakabildiklerini söylediler.

Oysa “tez” denen şey bütün toplumun yararlanması için yapılır. Öyle gizli saklı tez olmaz.

İki gündür, bu “bitirme tezi” üstüne söylenenlerin bana inandırıcı gelmediğini anlatıyorum. Ama bir de yönetimin buna gösterdiği tepki var; yani, alelacele bir toplantı sonucu üç kişinin (hocanın) üniversiteyle ilişiğinin kesilmesi şeklinde tecelli eden süreç!

Bunu da onayladığımı söyleyemeyeceğim.