Murat Belge: Sandık taşıma kararıyla, ülkede bazı kurtarılmış bölgeler kurulduğunu kabul ve ilan ettiler!

Murat Belge: Sandık taşıma kararıyla, ülkede bazı kurtarılmış bölgeler kurulduğunu kabul ve  ilan ettiler!

Taraf yazarı Murat Belge, 1 Kasım seçimi öncesi gündeme gelen Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bazı illerde sandıkların taşınması yolundaki kararlara ilişkin olarak, "Bu kararla kısa vadeli hedefe ulaşmak için (cehaletin de yardımıyla) ülkede bazı “kurtarılmış bölgeler” kurulduğunu kabul, yalnız 'kabul' değil, ilân da ettiler" dedi. Belge, "Manisa’ya falan taşıyın bari. Daha güvenli olur" ifadesini kullandı.

Belge'nin Taraf'ta "Sandık saçmalığı" başlığıyla yayımlanan (26 Eylül 2015) yazısı şöyle:

AKP’ye yüklenenlerden bazıları, PKK’nın Haziran’dan bu yana dozu yükselen saldırılarının hazırlığının “Barış Süreci” sırasında yapıldığını söylüyorlar. “Sorun çıkmasın” diye valilere talimat gitmiş, herkesin gözü önünde mühimmat taşınırken bir müdahale olmamış.

Bunlar bana abartılı iddialar gibi geliyor. AKP “Barış Süreci” derken buna kendisi inanmıyordu ki adamlar dinamit taşırken oturup seyretsin.

Tabii orada, “vaka mahalli” olan yerde ne oluyordu, ne bitiyordu, burada benim, bizim hiç haberimiz yok. Onun için söyleyeceklerim bir tahminin, mantıkî bir çıkarsamanın ötesine geçmez.

Bu konunun bazı önemli uzantıları olduğu düşünüyorum ama bunları şimdilik bir kenara bırakıp şu “sandık” konusuna gelmek istiyorum: Cizre’de başlayan “sandık taşıma” hikâyesi dallanıp budaklanıyor. AKP’nin ve başındaki zatın sürekli tekrarlanan tarzı. Her durumda teamülü bozan, tartışma yaratan (ve tartışması bitmeyen) bir “bidat” yaratabiliyorlar. Cizre derken orası, burası, Diyarbakır’ın mahallesi, Batman vb. gidiyoruz. Böyle yapılmış bir seçime insan güvenebilir mi? Ayrıca, hukuken mümkün mü?

Biraz değişik açıdan bakmak istiyorum bu konuya. Seçim, belirli aralıklarla yapılıyor olsa da (bizde bu aralıklar biraz fazla kısaldı bu ara) sonuçta normal bir olay. Zaten, hayatın normal olarak akması için yapılıyor ve normal olmanın garantisi. Şimdi hükümet “Ben orada seçim yapmam. O sandığı başka yere taşıyacağım” dediği zaman, aslında ne demiş oluyor? “O yerde hayat normal değil” demiş oluyor. Neden değil, ne olmuş da orada hayat “normal” olmaktan çıkmış? Cevap, PKK. İki çentik daha kafayı çalıştırınca nereye geliyoruz? Hendek kazmışlar, şunu yapmışlar, bunu yapmışlar, orayı onlar denetliyor. Oraya koyacağımız sandığın güvenliğini sağlayamayız. Onun için o sandığı (sandıkları) başka yere taşıyoruz.

İyi; Manisa’ya falan taşıyın bari. Daha güvenli olur.

Şimdi “gerilla savaşı” denilen fenomen üstüne yazılmış bütün metinlerde “kurtarılmış bölge” diye bir kavram vardır. Gerilla savaşı vurkaç eylemleriyle başlar. Bunların ilk hedefi bölge halkının sevgi ve güvenini kazanmaktır. Bu sağlandıkça, “kurtarılmış bölge” aşamasına geçilebilir. Yani, egemen gücün giremediği bölgeler yaratılır. Oraları gerilla güçleri denetler.

1980’lerden beri PKK var ve bir silâhlı mücadele yürütüyor. Buna onlar “gerilla” diyor –devlet tarafı ise “terör” diyor. Bu da, benzer bir olay yaşanan her yerde görülen durum.

Şimdiye kadar, bunca yıldır süregelmekte olan bu silâhlı mücadelede “PKK’nın kurtarılmış bölgeleri” diye adlandırılan bir olguyla karşılaşmamıştık. Bütün bu süreç içinde PKK bu bölgenin olağan bir varlığı haline gelmesine rağmen, kendisi de, “Şurası bizim kurtarılmış bölgemizdir” demedi.

Ama AKP’nin belirli yerlerde sandık taşıma politikası, bu hükümetin icraatı sırasında bu olayın gerçekleştiği anlamına geliyor. “Oraya konmuş bir seçim sandığında neler olacağını ben denetleyemem” demiyor musun? Evet, bunu, tam da bunu diyorsun. O halde? Sen denetleyemediğine göre, kim denetliyor?

Durum bu mu?

Yoksa hikâye başka hikâye mi?

7 Haziran’dan bu yana aklını fikrini “HDP’nin belini kırmak” hedefine takmış olan AKP her yerde buna hizmet edecek birtakım tedbirler almaya çalışıyor. Bunun için de olan kuralları yerle bir etmekten kaçındığı yok.

HDP’yi meşruiyet dışına itmek için geçen seçimde zor kullandığını iddia ediyor. Şimdi HDP gene aynı şeyi yapmasın diye (HDP, PKK hepsi aynı kapıya çıkıyor zaten) sandıkları taşıyacaklar. Bu taşınan sandıklardan çıkacak oylar, tabii, 7 Haziran’da çıkanlara benzemeyecek. Ama onun da kulpu hazır. “Biz dememiş miydik, zor kullanıyorlar diye? İşte, zor kullanamayınca sonuçlar böyle çıkıyor.” Bunu söyleyecekler.

Bu kısa vadeli hedefe ulaşmak için (cehaletin de yardımıyla) ülkede bazı “kurtarılmış bölgeler” kurulduğunu kabul, yalnız “kabul” değil, ilân da ettiler.

Bu memlekette demokrasi durmadan tekler. Hiç değilse seçim kurumu, 1946’dan beri, oldukça sağlam, oldukça güvenilir bir biçimde işlerdi. Şimdi onu kemirmekle meşguller.