Murat Cesim nasıl öldü?

Murat Cesim nasıl öldü?

 

T24
 
Umur Talu
 
(Habertürk - 28 Temmuz 2012)
 

Peki sonra ne oldu?

 

Anlatacağım hikâyeyi ister sağlık mevzuu olarak dinleyin…

 

İster gazetecilik ile reklamcılık, halkla ilişkiler namına okuyun.

 

SÜREÇ

 

Aşağıdaki haber 11 Haziran’da bir gazetede, “4 hasta bir nefes sıhhatte buluştu… Akciğer timi iş başında…” başlıklarıyla yayınlandı.

Haberin tamamını da, mutlaka nice can da kurtarmış “tim”in tüm yaptıklarını da yargılayamam elbet.

Ama haberdeki çok sayıda fotoğraftan biri, dört hastadan Murat Cesim’e aitti.

Hasta yatağında cihaza bağlı görülüyordu ve resim altına şunlar yazılmıştı:

Anfizem tanısıyla 7 yıldır oksijene bağımlı olan Murat Cesim, 59, Kıbrıs gazisi. 10 aydır cihaz yardımıyla nefes alan Cesim, şimdi iyileşme sürecinde.”

 

KAYIP

 

 

İyileşme sürecinde” ya!

Murat Cesim bir süre sonra o süreçte değil, ölümün kucağında buldu kendini.

Bu hastaları da göstererek (belki haklı olarak) övünen “tim”; ailesinin de karşı çıkmasına rağmen onu hastaneden yollamış…

Ayrıca, ailenin çeşitli uyarılarında “önemli değil” diyerek, istemeden de olsa, o “süreç”i ölüme kadar götürmüştü.

Övünürken ve övülürken ismi ve resmi kullanılan Murat Cesim; ölürken ve gömülürken birden kaybolmuştu!

Haberde ve arşivde “iyileşme sürecinde” kaldı; hayatta ise kimsenin haberi bile olmadan kayboldu!

 

NEDEN

 

Olabilir, herkes her biçimde ölebilir!

Lakin neden böyle diye sormak da herkesin, hele ailenin hakkı.

Gazeteciye düşen de belki şu:

Tamam, övdün, güzelleme yaptın, belki yazdıklarının hepsi de doğru…

Ama oraya 59 yaşında bir gazinin resmini de koydun.

Altına “iyileşme sürecinde” diye de kondurdun.

Tamam, öyle demişlerdir mutlaka.

Lakin Murat Cesim iyileşme sürecinde öldü!

Hadi duyulmamış olabilir; öyle ya, dört kişilik “bir nefes sıhhat” iyi haber, dörtte birlik “son nefes” ise kötü.

Ama aile duyurunca ne olmuş ve ne olmamış olabilir?

Neden böyle iyilik sağlık, neden böyle güzel gazetecilik?

 

NORMAL

 

Cesim’e ocakta “Koah” teşhisi konup nisanda akciğer nakli yapıldı.

11 Haziran’da bu harika haber yayınlandı.

13 Temmuz’da ailenin itirazına rağmen taburcu edildi.

14 Temmuz’da tekrar hastaneye geldi.

15 Temmuz’da klinik şefi, Pazar olmasına rağmen hastanın acilen hastaneden çıkarılması talimatını verdi.

Aynı gün, kimi hastane görevlisi, karantina bölümünün normal hastalara da açıldığını, yer kalmadığını söyledi.

16 Temmuz’da hasta evde fenalaştı. Nabız ve oksijenin düştüğü hastaneye bildirildi. Bir şey yok, dendi. Elleri şişti, bir şey yok! Ayakları şişti, bir şey yok! Altına kaçırmaya başladı, bir şey yok! Balgamında kan geliyor, bir şey yok!

17 Temmuz’da aile hastaneye seslendi, Hocam hastayı kaybediyoruz, diye. Bilinç kaybıdır, bir şey yok!

112 ekibi geldi; hasta X olmuş dediler. Yarım saat didindi ekip. Gazi hayata dönmedi. Normal ölüm yazıldı oraya.

Aile şimdi soruyor:

Normal mi!

 

BİR ŞEY YOK

 

Sağlık uzmanı hiç değilim.

Sadece, canı yanan, hayatı sönenlere; büyük puntoların övgülü başlıkları altında kayıp gidenlere bu Dipsiz Kuyu’da bir yer açabilirim.

Belki de “Tim” haklıdır:

Önemli bir şey yoktur!

Ki o yüzden haber bile olmaz.

Burası, dağ taş yıpranmış bedeniyle istirahat veya tedavi süresi 90 günü bulursa ordudan hemen atılma korkusu yaşayan…

Ve işinden atılma endişesiyle bindiği helikopterde “şehit” olan…

Ve de tabutuna bayrak sarılıp sonra da üzerine “Mutluluğu paylaş” yazan şemsiye yayılanların ülkesi değil mi?

Önemli bir şey yok!