Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet gazetesinin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı’nın başkanı Alev Coşkun'un bugünkü yazısında (23 Eylül 2018) kullandığı, "Hayır, biz yeni Taraf (gazetesi) olmayacağız”, "Saldırılar T24 gibi zaten Cumhuriyet gazetesine karşı olan bir mecrada sıkışıp kaldı" ifadelere yanıt verdi.
Alev Coşkun'un kendi gibi düşünmeyenleri itibarsızlaştırmak için iftira attığını belirten Sabuncu, "Bugünkü iktidarının bu ülkeye bulaştırdığı iki virüs var. Birincisi kendi gibl düşünmeyeni itibarsızlaştırmak için iftira atmak. Alev Çoşkun’un yayın politikası konusunda yaptığı bu" diye yazdı.
Bazı Cumhuriyet yazarlarının kendisine yayın politikası ile ilgili eleştiride bulunmadığını da belirten Sabuncu, "Bugün gazetede hala göreve devam eden köşe yazarları ki bir kısmı şu anki yönetimde tek blr gün bana sözlü ya da yazılı yayın politikası ile ilgili katkı-eleştiri yapmadı" ifadesini kullandı.
Cumhuriyet'teki genel yayın yönetmenliği boyunca gazete yazarlarına sansür ve müdahalede bulunmadığını ifade eden Sabuncu, "Tek bir gün gazeteye girmeyen, sansürlenen, Cumhuriyet ilkeleri dışında yapmaya zorlandığınız bir haber oldu mu? Cumhuriyet yazarlarına soruyorum: Yazılarınızda bir tek virgülün yeri değişti mi?" diye sordu.
İlhan Selçuk'tan alıntı da yapan Sabuncu, "Dava süresince bizlere yapılan haksızlık ve atılan iftiraların blr kısmında dahli bulunan, meslektaş olarak anılmaktan utandığım kişilerin gazetedeki varlığına bile “ cumhuriyet vazosu kırılmasın’ diye sessiz kalmış, yeni vakfın oluşacağı belli olduğunda istifasını hazırlamış ama gazete dağılmasın diye yakınındaki arkadaşlarıyla-yazarlarla konuşarak gazetede kalmalarını telkin etmiş bir Cumhuriyetçi olarak son cümleyi İlhan Selçuk’tan alıntılanmak istiyorum: Hayatı boyunca herkes kendi heykelini yontar" ifadesini kullandı.
Tıklayın I 'Gazeteci' Alev Coşkun, 'Fethullahçı' Cumhuriyet'e karşı!
Sabuncu'nun Twitter hesabından paylaştığı yazı şöyle:
Cumhuriyet üzerine... 7 eylül 2018 günü genel yayın yönetmenliğinden ayrıldığım gün yazdığım internete konulmayan son yazımda şunları söylemiştim: Kimse benim ağzımdan Cumhuriyet aleyhine tek bir kelime duymayacak. Çünkü karanlığa karşı, yaşamalı Cumhuriyet, yaşasın Cumhuriyet.
Söz namustur diye bakarım hep hayata. 16 gündür bitmek bilmeyen saldırılara karşı hep sustum. Ama Cumhuriyet Vakfı’nın yeni başkanı Alev Çoşkun’un 23 Eylül günü yayınlanan gazetenin yayın politikası üzerine çarpıtma, yalan-iftiraların da olduğu yazısını görünce iki cümle etmek zorunlu oldu.
Öncelikle şunu söyleyeyim yayın yönetmeni olduğum gün yakın çalışma ekibime iki kişiyi aldım. 16 yıldır Cumhuriyet’te çalışan Bülent Özdoğan ile 22 yıldır Cumhuriyet’te çalışan Aykut Küçükkaya. Aykut tecrübesiyle gazeteye giren tüm haberlerden sorumlu olacaktı. Ben hapse girene kadar, hapisteyken ve çıktıktan sonra son güne kadar ayni görevdeydi. Gazetede olduğu hergün gazetenin birinci sayfasının oluşturulma aşamasında fikirleriyle 1. Sayfaya yön verenler arasındaydı.
Bir tek gün (yazıyla bir) gazetenin 1. Sayfasıyla ilgili yayın politikası ile ilgili olumsuz-uyaran blr cümle etmedi. 1. Sayfayı yapan ekipteki kişilerin katkısıyla her gün gazete ortak akılla yapıldı.
Bugün gazetede hala göreve devam eden köşe yazarları ki bir kısmı şu anki yönetimde tek blr gün bana sözlü ya da yazılı yayın politikası ile ilgili katkı-eleştiri yapmadı. Çalışırken odama geldiklerinde ya da ben uğradığımda gazetenin haberciliği konusunda pek çok övgü aldım. Bu övgüler (azalsa da) ben ayrıldıktan sonra da telefonla mesajla sürdü.
Bugünkü iktidarının bu ülkeye bulaştırdığı iki virüs var. Birincisi kendi gibl düşünmeyeni itibarsızlaştırmak için iftira atmak. Alev Çoşkun’un yayın politikası konusunda yaptığı bu. İkincisi diğerlerini (burada diğerleri şu anda gazeteyi hala yapan eski çalışma arkadaşlarım-köşe yazarları) en azından suskunluğa mecbur bırakarak iftiraya göz yummalarını sağlamak.
Şimdi Cumhuriyet’in hala çalışan emekçilerine soruyorum: Tek bir gün gazeteye girmeyen, sansürlenen, Cumhuriyet ilkeleri dışında yapmaya zorlandığınız blr haber oldu mu? Cumhuriyet yazarlarına soruyorum: Yazılarınızda bir tek virgülün yeri değişti mi?
Şimdi tekrar söylüyorum. Cumhuriyet’i her gün, tarihsel geçmişiyle de uyumlu şekilde “sesi kısılanların sesi, saklanmak istenenlerin cesurca gösterildiği” gazete olarak yaptık. Herkesin “kendi sesine âşık olduğu” bu zorlu süreçte farklı seslerin bir arada varolduğu entelektüel bir yapı kurguladık. Kim haksızlığa uğruyorsa; hangi mahalleden olduğuna ya da kişisel dostluklara bakmadan tüm objektifliğimizle, gazetecilik ve evrensel değerler ekseninde haberini yaptık.
Dava süresince bizlere yapılan haksızlık ve atılan iftiraların blr kısmında dahli bulunan, meslektaş olarak anılmaktan utandığım kişilerin gazetedeki varlığına bile “ cumhuriyet vazosu kırılmasın’ diye sessiz kalmış, yeni vakfın oluşacağı belli olduğunda istifasını hazırlamış ama gazete dağılmasın diye yakınındaki arkadaşlarıyla-yazarlarla konuşarak gazetede kalmalarını telkin etmiş bir Cumhuriyetçi olarak son cümleyi İlhan Selçuk’tan alıntılanmak istiyorum: Hayatı boyunca herkes kendi heykelini yontar.