Hürriyet gazetesi yazarı Kanat Atkaya, Murat Sarı'nın Zonguldak Kilimli'ye bağlı Gelik'teki maden kazasındaki ölümüne ilişkin "Murat Sarı'yı fıtrat mı öldürdü, mafyavari taşeron sistemi, dayıbaşı hoyratlığı öldürmemiştir herhalde..." dedi. "Dört yıl önce maden kapısında ağlayarak beklediği babasına kavuşan Doğukan Sarı’nın bu kez morg kapısında beklerken çekilmiş fotoğrafıyla duyuruldu haber: “Madencinin oğlu...” diyen Atkaya, "Büyük kazalar”dan, katliam gibi facialardan sonra “gazlanan” sonuçsuz tartışmalar, “Madencinin Sorunları” başlıklı araştırmalar, komisyon çalışmaları vesaire de öldürmüş olamaz; asla, asla!" diye yazdı.
Kanat Atkaya'nın Hürriyet'te yayımlanan yazısı şöyle:
Dört yıl önce 8 arkadaşını kaybettiği kazadan yaralı olarak kurtulan maden işçisi Mustafa Sarı, önceki gün Zonguldak Kilimli'ye bağlı Gelik'teki kazada can verdi...
Murat Sarı’yı “fıtrat” mı öldürdü?
Dört yıl önce maden kapısında ağlayarak beklediği babasına kavuşan Doğukan Sarı’nın bu kez morg kapısında beklerken çekilmiş fotoğrafıyla duyuruldu haber: “Madencinin oğlu...”
Haberci arkadaşlarımız mikrofon uzattı, anlattı Doğukan:
“O kazayı yaşadığı halde TTK’ya babamı almadılar fakat 12 kişiyi aldılar. Babam o işin temelini biliyordu ama almadılar. İşi bilmeyenleri aldılar. En sonunda böyle sorumsuz bir madene girdi ve ölüsü çıktı. ‘Ocaktan su geliyor’ diyordu babam. Ben ilk başlarda ‘Çalışma’ diyordum ama ben de olayın ciddiyetini kavradığım için sonra bir şey demedim. Desem de dinlemezdi zaten. Bizim için giriyordu ocağa...”
Murat Sarı’yı “fıtrat” mı öldürdü?
Ağlamamaya çalışarak anlattı bugün 17 yaşında olan Doğukan:
“Anneme, kardeşime sahip çıkacağım, yalnız bırakmayacağım. Babam büyüttü bizi, sonra gitti. Emekliliği yakındı. 1 yıl vardı. ‘En azından emekli olup ek iş yaparım’ diyordu. Nasip olmadı emeklilik. Metan gazı kazasından sonra inşaatlarda çalıştı. Sonra yine madene girdi. Babamı morgda gördüm. Öptüm, sarıldım ama çare değil, doyamıyorum işte. Ben okuluma da devam edeceğim. Bu psikolojiyle nasıl okunur bilmiyorum ama bırakmayacağım, devam edeceğim...”
Murat Sarı’yı “fıtrat” mı öldürdü?
Mafyavari yapılanan taşeron sistemi öldürmemiştir Murat Sarı’yı...
Sömürünün maşası konumundaki çavuş/dayıbaşı hoyratlığı da öldürmemiştir herhalde...
“Büyük kazalar”dan, katliam gibi facialardan sonra “gazlanan” sonuçsuz tartışmalar, “Madencinin Sorunları” başlıklı araştırmalar, komisyon çalışmaları vesaire de öldürmüş olamaz; asla, asla! “Raporların sessizliği” adam öldürür müymüş hiç? Raporları görmeyen gözler, maden işçilerinin yaşadıkları zulme isyan eden çığlıklarına sağır kulaklar da katil olamaz.
Üretim kapasitesini mantık dışı zorlayan kâr arsızı patron zihniyetinin öldürmüş olma ihtimali de yoktur herhalde canım...
Antikçağlardan kalma gaz maskesi gibi yetersiz donanımla, can güvenliğini hiçe sayarak, gerekli önlemleri pahalı bulduğu için gereksiz görerek maden işçisini her vardiya başında “Haydi ölüme” diye yerin dibine salan düzene de yıkamayız bu cinayeti; tamam mı?!
Sütte leke vardır, sendikasızlık veya sarı sendikacılıkta yoktur bu hususta...
“İşini kaybedersin ha!” tehdidiyle madenciyi beterin beteri şartlara boyun eğmek zorunda bırakan arsızların da eline kan bulaşmamıştır.
Bu düzeni sömürenler, parayı işçinin canından kanından üstün görenler, onları koruyanlar, kollayanlar, dokunulmaz hale getirenler, tüm alçaklar ve hempaları da masumdur.
Murat Sarı’yı fıtrat, işinin fıtratı öldürdü diyecekler çıkacaktır şimdi.
Bir daha sormuş olayım Doğukan için...
Murat Sarı’yı “fıtrat” mı öldürdü?