Murat Yetkin: AKP'nin kara propaganda ekibi fena çuvallıyor

Murat Yetkin: AKP'nin kara propaganda ekibi fena çuvallıyor

Gazeteci-yazar Murat Yetkin, hükümete yakın medya kuruluşlarının ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun CHP'nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu'nun bir esnafla yaşadığı diyaloğu "İmamoğlu kendisiyle tartışan genci tokatladı" şeklinde duyurmasını, "AK Partinin kolay parayla şımarmış, güce bağımlı propaganda akıldânelerini en çok öteden beri muhafazakâr, İslamcı damardan gelenlerin eleştirdiğine şaşmamak lazım. Fena çuvallıyorlar" şeklinde yorumladı.

Yetkin, kişisel blogunda kaleme aldığı yazısında, hükümetin kendisine yakın medya kuruluşlarına verdiği 'taktiklerin' geri tepmeye başladığını söylerken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın "Havuzdan medyaya aktarılan paraların artık hiçbir işe yaramadığının farkında olduğunu" belirtti.

Yetkin'in kişisel blogunda yayımlanan yazısının* ilgili bölümü şöyle:

"AK Partinin kolay parayla şımarmış, güce bağımlı propaganda akıldânelerini en çok öteden beri muhafazakâr, İslamcı damardan gelenlerin eleştirdiğine şaşmamak lazım. Fena çuvallıyorlar.

"En son "Ekrem İmamoğlu kendisiyle tartışan genci tokatladı" yalanı yayıldı. Gazeteci arkadaşımız Kadri Gürsel'in eline kelepçe takılıp, haksız yere yattığı ceza nedeniyle yeniden içeri alınmasından, İstanbul Adliyesinde hâkim Mehmet Yoylu'nun, avukat Feyza Yüksel'in –belli ki özel olarak dikkat ettiği- eteğinin kısalığını mesele yapıp ortalığı alt üst etmesinden hemen önceydi. Üstelik kara propaganda ekibi, sonradan video görüntüleri ortaya çıkan bu "genci tokatladı" yalanına AK Parti ileri gelenlerini de inandırmışlardı. Herhalde bu kara ekip, çaresizce, etrafta sadece kendi elemanlarının telefonla çekim yaptığını filan düşünüyorlar. CHP'lilerin buna cevabı İmamoğlu'nun yaşlı bir kadınının kulağına bir şey fısıldarken çekilen fotoğrafını "kulağını kopardı", ardından gençlerle top oynarken çekilen fotoğrafını "zorla topu alıp penaltı attı" diye yaymaları oldu. Orantısız zekâ durumları mı devrede ne?

"Kim veriyor bunlara bu akılları?

"Türkiye Gazetesinde Cem Küçük kendini âdeta parçalıyor haftalardır, "yanlış yapıyorsunuz" diye, "bizim taraf yanlış yapıyor" diye. "Bizim tarafın" diyor, "Ekrem İmamoğlu'na saçma sapan gerekçelerle saldırması İmamoğlu'nun ekmeğine yağ sürdü ve hâlâ sürüyor"; ama dinletemiyor. Cem Küçük bildiğim kadarıyla anlar bu işlerden; 1960'larda, 1970'lerde CIA tarafından, mesela Alman BND tarafından geliştirilen kara propaganda taktiklerini çalışmıştır, okuryazar takımındandır. Yazdıklarından okuyorum ki, hayallerinde göremeyecekleri mevki ve imkânlara "evet efendimcilikle" ulaşmış, o imkânları yitirmemek için sınır tanımaz bir pervasızlıkla ilerleyen saldırgan ekibin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve İstanbul adayı Binali Yıldırım'ı tam gaz duvara sevk ettiklerinin farkında. Ama "onun tarafının" gözünü hırs ve para bürümüş. Sadece Küçük değil, mesela Abdurrahman Dilipak'ın, sonra Erdoğan'ın eski danışmanı, şimdi muhalif saflarda görünen Akif Beki'nin, bir zamanlar "o tarafın" keskin kalem erbabından Yıldıray Oğur'un, Nihal Bengisu Karaca'nın bugün yazdıklarından da anlıyoruz bunu. "Öyle yapmayın" diyorlar, "biz buradayız" diyorlar ama nafile.

...

"İşin traji-komik yanı şu: Erdoğan bu kadar yıldır havuzdan medyaya aktarılan paraların artık hiçbir işe yaramadığının farkında. O da şu 23 Haziran'ı bekliyor muhtemelen bu acemi kara propaganda takımından hesap sormak için. Tabii Bahçeli can havliyle yeniden erken seçim istemezse…

"Neyse, konuyu saptırmayalım.

"Görünen o ki, Erdoğan ve AK Parti'nin 23 Haziran seçimleri için yetki verdiği propaganda ekibinin taktikleri geri tepmeye başladı.

"Bunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun sonunda işin püf noktasını çözmüş olmasının da payı var. Sonunda CHP Erdoğan'la onun zemininde tartışmaya girmek kadar ağır bir hata olmayacağını, Erdoğan'ın siyasi olarak zıtlaşmadan beslendiğini ve ne kadar ağır psikolojik baskı olsa da sinirlerin bozulup karşılık verilmemesi gerektiğini anladı. Bakalım bu asimetrik propaganda mücadelesi nasıl sonuçlanacak."

*Murat Yetkin'in kişisel blogunda yayımlanan yazısının tamamını şuradan okuyabilirsiniz.