Gazeteci, yazar Murat Yetkin, "Polonyalı Papanın seçilişi, Dayanışma eylemlerinin başlaması da, Türkiye’de 12 Eylül süreci, İran İslam Devrimi ve Taliban’ı, El Kaide ve IŞİD’i doğuran Afgan mücahit hareketinin örgütlenmesi sırasında CIA’ın başında bulunan Turner dönemindeydi. Tesadüftür, değil mi?" diye sordu.
Yetkin, yazısında, "CIA’nın 12 Eylül sırasındaki başkanının 'Askerler, politikacıların memleketi olmasını istedikleri gibi yönetemediğini düşünüyorlardı' demesi 28 Şubat için de geçerliydi bir bakıma. Üstelik 12 Eylül modeliyle her şey Atatürkçülük kisvesi altında yapılıyordu. Bu açıdan bakınca insan belki de ortada bir hesap hatası olmadığını, hesabın zaten bu olduğunu düşünebilir ama bu bakış insanı komplo teorileri girdabına da sürükleyebilir.
28 Şubat’ın generallerinden isimleri en çok bilinenler hapsedildi. O dönem de aktif gazeteciydim, haber kaynağı olarak tanıştıklarım var; o dönem onlara istediklerinden de fazla destek verenlerin şimdiki duruşlarını ibretle izliyorum. Yargının bir siyasi intikam aracı olarak kullanılması sorgulanıyor. Timsah gözyaşları döken iktidar yanlısı köşe yazarları, televizyoncular, 'En büyük cezanın bu olacağını' söyleyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı onları 'affetmeye' çağırıyorlar. 28 Şubat’ın psikolojik propaganda taktikleri şimdi onlara karşı kullanılıyor. ABD’nin küresel liderlik iddiası ise hiç olmadığı kadar hırpalanıyor. Bu durumu Çin ve Rusya gibi rakipleri açıkça, Fransa ve Türkiye gibi müttefikleriyse içten içe memnuniyet duyuyorlar.
Afganistan’da olanlar ve Taliban’ın ABD’yi arkasına bakmadan gitmeye zorlamasını dini kullanarak siyaset mühendisliğine kalkmanın eninde sonunda ters tepeceği gerçeğine küresel bir örnek olarak görebiliriz" ifadelerini kullandı.