Murat Yetkin: PKK özeleştiri yaparken Ankara ne yapıyor?

Murat Yetkin: PKK özeleştiri yaparken Ankara ne yapıyor?

T24 - Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin, 1992 yılında TSK ile ilişkisi kesilen ve PKK'ya katılan, ancak aldığı 'başarısız' sonuçlar dolayısıyla Abdullah Öcalan ve PKK yönetimi önünde hesap veren Karayılan'ın yaptığı özeleştiriyi, dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in "Acaba Ankara’dakiler ne yapıyordu? Bugün Kandil’dekiler bütün kuşatılmışlıklarına karşın üst perdeden konuşabilirken Ankara’dakiler nasıl bir yol izliyor?" dedi.

Murat Yetkin'in Radikal'de "Karayılan günlükleri" başlığıyla yayımlanan (31 Ekim 2010) yazısı şöyle:

Karayılan günlükleri

Hayali ya subay ya avukat olmaktı ama PKK'ya katıldı. 1992 sınır ötesi harekâtında 'başarısızlığı' nedeniyle rütbeleri söküldü. Bugün PKK'nın başında.

‘Cemal’ kod adlı Murat Karayılan, PKK’nın kongresinde başarısız olduğunu söyleyerek özeleştiri vermişti. Böylece belki de canını kurtaran Karayılan, bugün örgütün başında.1994 yaz operasyonlarını telsizden izliyordum. Bütün eyalet koordinatörlükleri deryalarında operasyonlara karşı çatışmalara girmeme yönünde talimat veriyorlardı, hatta bazıları çatışmanın suç olacağını belirtiyorlardı. Aynı dönemde ben operasyonlara karşı savaş ve saldırı talimatlarını habire dayatıyordum. Yine araziyi çatışmasız düşmana bırakan komutanları görevden alıyordum.”

Bu cümleleri Türk gazete okurları belki ilk defa okuyor. Cümleler son üç gündür Radikal’de Ertuğrul Mavioğlu’nun Kandil’de yaptığı mülakatını okuduğunuz PKK’nın fiili önderi konumundaki Murat Karayılan’a ait. Ama bugün PKK’nın aldığı canlardan dolayı özür dileyen, “Devleti yenemeyiz ama yok da olmayız” diyen Karayılan’a değil. Bundan 15 sene önce, Abdullah Öcalan ve PKK yönetimi önünde ‘düşman’ yani onlara göre Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı ‘başarısızlıkları’ nedeniyle hesap veren Karayılan’a ait.

1995’teki özeleştiri

PKK’nın 23 Kasım 1994-26 Şubat 1995 arasında, Şırnak’ın 20 kilometre kadar güneyinde, Irak sınırındaki Haftanin Kampı’nda toplandığı 5’inci Kongresi’nde Karayılan (ve Osman Öcalan) dahil üst düzey PKK’lıların rütbeleri 1992-94 arası yenilen darbeler nedeniyle sökülmüş ve yargılanıyorlardı.

Suçlamalar arasında başka neler mi vardı. ‘Cemal’ kod adlı Karayılan’ın 16 Ocak 1995’te tamamlayıp PKK yönetimine sunduğu ‘Bireysel özeleştiri raporu’ndan okumaya devam edelim: “(1992’de) Haftanin’e geldikten bir süre sonra buradaki çalışmaları devralırken ‘Ana Karargâh’ın üyesi de oluyordum. Çalışmalar ve süreç üzerinde hâkimiyet sağlamaya çalışırken ‘Güney Savaşı’ patladı.”

İlk kapsamlı ‘sınır ötesi’

Burada bir durak verelim. Karayılan’ın ‘Güney Savaşı’ dediği, Irak’taki PKK varlığına yönelik ilk kapsamlı sınır ötesi TSK harekâtıdır. PKK’lıların 30 Ağustos 1992’de İran’dan sızıp Hakkâri’deki Alan Karakolu’nu basmasının ardından 2 Eylül’de hava akınlarıyla harekât başlamıştır. Daha sonra kara harekâtına dönüşen ve Jandarma Komutanı Eşref Bitlis idaresinde ekim ayı boyunca yürütülen harekât, 31 Ekim’de Haftanin Kampı’nın TSK tarafından ‘ele geçirilmesiyle’ son bulmuştur.

Karayılan, PKK yönetimi tarafından çok fazla kayba yol açmakla suçlanan tutumunu ‘intiharvari’ ve ‘Donkişotça’ diye tanımlıyor.

Daha sonra, “1993 yaz hamlesinde Beytüşşebap üzerinde planlanan kapsamlı imha ve ele geçirme eyleminin ertelenmesi altında aslında” kendi tereddütlü liderliğinin yattığını da kabul etmiş Karayılan.

1994’te PKK militanlarını Türk askerlerini öldürtmek üzere nasıl telsiz başında ölüme gönderdiğini yazının başında kendi ifadesinden okumuştuk. 1994’te bir de şu var: “Temel yetersizliğim en fazla Behdinan alanında kendini gösterdi. 1994’te orada yaşanan tahribatta benim de büyük payım vardır.”

Öcalan’a teselli veriyor Bütün bunlar sonucu Öcalan parti mahkemesinin önüne çıkarmış Karayılan’ı. Peki ne olmuş? Karayılan bu ‘özeleştirileri’ verip, sıfırdan başlamış, yükselmiş, bugün on beş yıl aradan sonra Öcalan, İmralı Cezaevi’ndeyken PKK adına konuşuyor, Mavioğlu’na mülakatında Öcalan’a “Merak etmesin onun arkasını boş bırakmayız” diye teselli veriyor.

Öcalan, gençliğinde ya subay ya avukat olmak isteyen ama Kürtleare ayrımcılık yapıldığı gözlemiyle PKK saflarına katılan Karayılan’ı 5’inci Kongre’de bu kadar hatasına rağmen neden mi tekrar saflarına kabul edip üstelik silahlı birimlerin sorumluluğunda yükseltmiş? Çünkü 5’inci Kongre PKK tarihinde Öcalan’ın bütün rakiplerini tasfiye ettiği, sindirdiği kongre olarak biliniyor. Bu kongre sonrasında Öcalan, artık PKK’nın tek hâkimi olarak öne çıkıyor. Karayılan’ın kanlı hatalarına karşın Öcalan’ın mutlak otoritesine boyun eğmek suretiyle hem canını hem de kariyerini kurtardığını düşünmek mümkün.

Bir de şu durum var tabii: PKK, Türkiye sınırlarının 15-20 kilometre kadar dışında Haftanin’de 1.5 ay bütün üst düzey kadrolarının katıldığı bir kongre topluyor. Bunu mutlaka Türk istihbarat birimleri haber alıyor, belki izliyor da. O dönem Başbakan Tansu Çiller, Genelkurmay Başkanı da Doğan Güreş. Türkiye’deki siyasi ortam da şimdiki gibi değil, ‘vur-kır’ eğilimleri ağır basıyor, faili meçhul cinayetler hüküm sürüyor. Ama PKK’nın tam da zafiyetini sorguladığı bu kritik toplantısına herhangi bir askeri müdahale yapılmamış.

Acaba Haftanin’dekiler hatalarını sorgularken Ankara’dakiler ne yapıyordu? Bugün Kandil’dekiler bütün kuşatılmışlıklarına karşın üst perdeden konuşabilirken Ankara’dakiler nasıl bir yol izliyor? Cevap bulana şu pazar günü benden 10 puan.