Murat Yetkin
(Radikal - 4 Ağustos 2012)
Emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Silivri’deki Ergenekon duruşmaları tanıklığının ikinci gününde söyledikleri, şimdiye dek askeriyeyi yakından izleyen gazetecilerin, araştırmacıların, siyaset erbabının, hatta belki istihbaratçıların tahmin ederek söylediği pek çok şeyin isim isim vücut bulmasına vesile oldu.
Bu kadarını tahmin etmek zordu ve Türkiye’de asker–siyaset ilişkilerine ait her şey, bir kısmı üzerinde şaibe bulunan Ergenekon iddianamelerinden çok, Özkök’ün tanıklığı ardından açığa çıkmaya başladı denebilir; Pandora’nın kutusu daha yeni açılıyor.
Önce isim isim inceleyelim.
Özkök perşembe günkü ifadesinde, Kasım 2002 seçimlerini kazanan AK Parti’ye muhtıra verilmesi konusunun generaller toplantısında teklif olarak getirilmediğini belirtmiş, ancak beyin fırtınası içinde söz konusu edildiğini söylemişti. Bunun üzerine sanık avukatlarının müdahalesi, muhtıra teklifi yapılmadığı şeklinde tutanağa geçirilmişti. Ancak dün, yine sanık avukatlarının sorularıyla, Özkök muhtıra konusunun dile getirildiğini söylemekle kalmadı, bunu dile getiren kişinin dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman olduğunu açıkladı. Bu ifade muhtemelen Yalman’ı da mahkeme heyeti önüne taşıyabilir. Ancak Yalman’ın Özkök’ün muhtıra konusunu işleme almaması sonucu (dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı) Özden Örnek’e atfedilen günlüklerde iddia edildiği gibi, bu işin peşini bıraktığı sonucunu çıkarmak mümkün.
Ancak bu işin peşini bırakmadığı öne sürülen ve Ergenekon davasından yargılanan dönemin Jandarma Komutanı Şener Eruygur’un, Ayışığı ve Yakamoz adı verilen ve hükümet işlerine müdahale amaçlayan taslaklara karşı Özkök tarafından uyarıldığı da dün tutanaklara geçmiş bulunuyor. Özkök, Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan dönemindeki Balyoz çalışması konusunda da maksadın aşıldığı uyarısı yaptığını ve inceleme yaptırdığını açıklamış bulunuyor.
İlk günkü “Her şey tartışılır, ama komutanın dediği yapılır” ifadesiyle birlikte ele alındığında ortaya şu sonuç çıkıyor: Eğer Türk Silahlı kuvvetleri’nin bazı mensuplarının, Komutan talimatı olmaksızın, üstelik siyasi amaçlı faaliyet içinde bulunduğu anlamına gelir. Bu durum, işin içine başka suçların, örneğin emre itaatsizlikten cunta kurmaya dek giden başka suçların da girmesine neden olabilir. Yani bu durumda Özkök’ün söylediklerinin hiçbir şey olmadığını kanıtladığı yolunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından dile getirilen yorumun biraz erken kaçtığı söylenebilir.
Yalman ve Eruygur hakkında Özkök’ün ifadeleri askeriyenin üst katlarındaki iktidar oyununun, siyasi iktidar ile asker arasındaki kısmına örnek sayılabilir.
Bir de içerideki iktidar kavgası hakkında birinci ağızdan yeni bilgiler elde etmiş bulunuyoruz. Özkök, kendisinin Genelkurmay Başkanı olacağının anlaşılmasından itibaren, halefi Hüseyin Kıvrıkoğlu tarafından aleyhine ‘İrtica ile mücadele yapamaz’ kampanyası açıldığını ve Kıvrıkoğlu’nun atamayı engellemeye çalıştığını öne sürüyor. Aslında Kıvrıkoğlu, Özkök hakkındaki bu düşüncelerini daha önce Hürriyet’ten Şükrü Küçükşahin’e açıklamıştı, ancak Özkök’ün ifadesiyle Kıvrıkoğlu’nun düşüncesinin eyleme de geçtiği tutanaklara resmen geçmiş bulunuyor.
Güncel gelişmeler bakımından Özkök’ün söyledikleri arasında en ilginç olanlarından birisi, seleflerinden ve o dönem İkinci Başkan olan İlker Başbuğ’un demokrasiye bağlılığına ve kendisini hiç yanıltmamış, dürüst kurmaylığına kefil olmasıdır. Bu durumun Başbuğ’u tahliyeye yaklaştırmış olması gerekir, ama dediğimiz gibi işin içine Ankara’daki siyasi dengeler, güncel gelişmeler giriyor ve konuyu daha da karmaşık hale getiriyor.
Bütün bu resme bakarken tabii akıldan iki şeyi çıkarmamak gerekiyor: Birincisi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2007’de Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile Dolmabahçe’de yaptığı ve sonrasında Ergenekon operasyonlarının başladığı görüşme. İkincisi de bu yıl içinde Özkök’ün İzmir’de Büyükanıt ile buluştuktan sonra Erdoğan ile görüşmesi.
Başbuğ’un tahliye edilip edilmemesi tabii üç gündür bir yandan Yüksek Askeri Şûra, diğer yandan Şemdinli’de on günü aşan PKK çatışmalarından gelen haberlerin baskısı altındaki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i de yakından ilgilendiriyor.
Keşke Özkök çok daha önce tanıklığa çağrılsaydı ve kimin suçlu, kimin suçsuz olduğu şimdiye dek anlaşılmış olsaydı.