T24 - Balyoz operasyonu kapsamında 40'ı aşkın kurmayın gözaltına alınaması asker-hükümet arasında gerginliğe neden oldu. Hürriyet gazetesi yazarı Eyüp Can, "Maksat “iç savaş” çıkarmaksa söyleyecek sözüm yok. Değilse gaz vermeyi bırakıp bu varlık savaşını 'birlikte var olma' mücadelesine dönüştürmemiz gerekiyor" dedi.Eyüp Can'ın Hürriyet gazetesindeki köşesinde "Mürtecisin be paşa? Mürteciyim hamdolsun..." başlığıyla (24 şubat 2010) yayımlanan yazısı şöyle:Madem önceki gün başlayan operasyona “var olma savaşı” dedik, gelin bu savaşın sonunu da konuşalım.Suçlama ne?“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni cebren (zorla) ıskat (devirme) ve Anayasal düzene karşı eyleme girişme...”Suçlananlar kim?Aralarında kuvvet komutanlarının da bulunduğu 17 emekli general, 4 muvazzaf amiral, 28 subay ve 1 astsubay. * * *Savcılar yaptıkları inceleme sonucunda “Balyoz Darbe Planı” adıyla anılan belgelerin altında eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan dahil birçok komutanın ıslak imzası olduğunu tespit etmiş. İşte bu yüzden hepsi gözaltında...Bu yüzden “dokunulmazlar eşiği” aşılmış... * * *Bakıyorum bu eşiğin aşılmış olmasına sevinen de var, üzülen de...Demokratik bir ülkede hukuk herkese (asker ya da sivil) dokunur. Eğer şimdiye kadar bazı kişi ve kurumlara dokunulmamışsa bu Türk demokrasisinin eksiğiydi, son gözaltılarla bu eksik giderildi, yani dokunulmazlık eşiği aşıldı. Bence buraya kadar bir sorun yok. Bundan sonrası yargının işi...Esas sorun “uzlaşma eşiği”nde. Çünkü “var olma savaşının” sonunu “uzlaşma eşiği” belirleyecek. * * *Yargıda yaşanan deprem ve kapatma davası sinyali uzlaşma zeminini ciddi zedeledi.Sabah yazarı Emre Aköz dün köşesinde, “Artık sayıyla galibiyet yok. Taraflardan biri nakavt olmadan bu kavga bitmez. Uzlaşma eşiği aşıldı” demiş. Ben aynı kanaatte değilim. Çünkü ne generallerin tutuklanması ne de başbakanların siyasi yasaklı hale gelmesi, birlikte yaşamak zorunda olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. “Var olma savaşı” illa ki bir tarafın yok olmasıyla sonuçlanmaz. Hele de aynı ülkede yaşayan farklı duyarlılıklara sahip insanlar ve kurumların mücadelesiyse bu. * * *Maksat “iç savaş” çıkarmaksa söyleyecek sözüm yok. Değilse gaz vermeyi bırakıp bu varlık savaşını “birlikte var olma” mücadelesine dönüştürmemiz gerekiyor. Nasıl mı?Başbakan Tayyip Erdoğan konuşmalarında sık sık Mehmet Âkif’ten şiirler okur. En çok da “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem / Gelenin keyfi için geçmişe asla sövemem...” dizelerini. Ben bu toz duman arasında, kavgada kendisine yer arayan herkese “uzlaşma eşiği” torpillenmeden önce “Âkif’in şu sarsıcı mısralarına kulak verin” diyorum...İnkılâp ümmetinin şânı yakıp yıkmaktır. Size çılgın demeyen varsa, kuzum, ahmaktır. Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.Sade sen gösteriver ‘işte budur kubbe’ diyeİki ırgatla iner şimdi Süleymaniye. Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zamanBir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan.Bunların var mı sizin listede hiç benzeri; yok. Ya ne var? Bir kuru dil, siz buyurun karnım tok. Ötmeyin nafile baykuş gibi karşımda, susun. Mürtecisin be imam? Mürteciyim hamdolsun...