T24 Haber Merkezi
İstanbul Ekoloji Rotary Kulübü yürütücülüğünde bugün online ortamda düzenlenen 'Müsilaj Sorunu ve Marmara’nın Geleceği Çalıştayı'ndaki panel ve tartışma gruplarında "Marmara bizim başka bir Marmaramız yok, Marmara'yı atık havuzu olarak kullanmaktan vazgeçmeliyiz, ÇED sistemi daha detaylı ve anlamlı olmalı, İklim krizi değil sistem krizi var, vahşi kapitalizm yerine döngüsel ekonomik ve ekolojik yaşam bakış açısı benimsenmeli" vurgusu yapıldı.
Çalıştayda müsilaj konusunun, sebepleri, bertaraf stratejileri, halk sağlığı, ekonomiye olan etkileri ve hazırlanan 22 Maddelik Eylem Planı’nın yeterli olup olmadığı tartışıldı. Çalıştay 09:00 – 17:30 saatleri arasında iki oturum şeklinde gerçekleştirildi.
Çalıştayın organizasyonunda İstanbul Ekoloji Rotary Kulübü koordinatörlüğünde Acarkent, Avrasya, Beyoğlu, Büyükçekmece, İstanbul, Maslak, Topkapı, Tuzla Rotary Kulüpleri; Türkiye Rotary E-Kulübü; Beyoğlu ve Galatasaray Rotaract Kulüpleri ve Uluslararası Rotary 2420. Bölge Çevreyi Koruma ve Destekleme Komitesi yer aldı.
Çalıştay 3 oturum şeklinde gerçekleşti. Birinci oturumda müsilajın ne olduğu, nasıl oluştuğu, önlenmesi için neler yapılması gerektiği, Marmara’yı saran müsilajın temizlenme çalışmaları, şu anki durumu hakkında panelistler tarafından sunumlarla anlatıldı. Gerçekleşen Panellerde ve tartışma gruplarının ortak gündeminde 22 maddelik Koruma Eylem Planı ile Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmesi vardı.
Marmara Denizi’nin geleceği için müsilaj sorununun bertarafında kullanılabilecek çözüm önerilerinin rapor haline getirilerek ilgili taraflar ve kamuoyu ile paylaşılacağı belirtildi.
İkinci oturum kapalı olarak gerçekleşti. Katılımcılar tarafından şu sorular tartışıldı:
“Müsilajın kök nedenlerinin bertarafında 22 Maddelik Eylem Planı yeterli midir? Yetki ve sorumluluk haritası ne olmalı?”, “Toplum hangi etkin yöntemlerle ve nasıl bir stratejiyle bilinçlendirilmeli?”, “Müsilajın ve bertaraf yöntemlerinin olumlu-olumsuz yönleri, halk sağlığı ve ekosistem üzerindeki etkileri nelerdir?”, “Müsilajın görünen veya görünmeyen sosyo-ekonomik etkileri ne seviyede olacaktır?”
Moderatörlüğünü Genel Sekreter Baret Binatlı'nın yaptığı çalıştayın açılış konuşmalarını Uluslararası Rotary (UR) 2420. Bölge Guvernörü Gülperi Gürpınar, UR 2420. Bölge Çevreyi Koruma ve Destekleme Komitesi Başkanı Melek Yıldız ve İstanbul Ekoloji Rotary Kulübü Başkanı Olcay Ungun yaptı.
Gülperi Gürpınar konuşmasında, "Marmara'dan başlayıp Ege ve Karadenizi tehdit eden biyolojik tehlike varlığını sürdürüyor. Müsilajın diplerde çoğalması oksijeni azaltıyor. Denizler hepimizin hep birlikte el ele vererek denizlerimizi yaşatalım” diyerek Marmara’yı kurtarmak için çağrıda bulundu.
Melek Yıldız ise Ekoloji Rotary Kulübü hakkında bilgi vererek başladığı konuşmasında şunları söyledi:
“Sorunun gelecekte yaratacağı tahribat endişe vericidir. Sonucu müsilaj veya başka ne olursa olsun yeşile, suya, ağaca, havaya, canlıya verilen zararlara karşı, diğer bir deyişle çevreye verilen tahribata karşı verilen mücadele uzun soluklu bir maraton. Bu maratonun ilk adımları bugün atılıyor. Bu çalıştayın hazırlanması gönüllü bir adımdır.”
İstanbul Ekoloji Rotary Kulübü Başkanı Olcay Ungun da konuşmasında bu çalıştaydan beklentilerin neler olduğunu, yapılması gerekenleri anlattı:
“Ölçüm-takip mekanizmalarının kurulmasını istiyoruz, bu konu hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesini istiyoruz. Marmara Denizi’ndeki müsilaj problemi bugün başlamadı. Mayıs ayında manşetlere , haber bültenlerinin ana sayfalarına taşındığı zamanda başlamadığını biliyorsunuz ama o günden bu yana bir çok çeşitli toplantılar, çalıştaylar yapıldı."
"Müsilaj ile mücadele konusunda o günden bugüne gelinen noktanın an itibariyle bir fotoğrafını çekmek istiyoruz. Neler yapılıyor?, Yapılanlar ve yapılması planlananlar yeterli mi? Başka neler yapılmalı? Bu süreçte bütün paydaşların birlikte çalışmalarının önemli olduğunu biliyoruz. Ölçüm ve takip mekanizmalarının kurulmasını istiyoruz. Kamuoyunun bilgilendirilmesini ve bu konunun alt sıralara düşmeden gündemde kalmasını istiyoruz.”
Sualtı Fotoğrafçıları ve Filmcileri Derneği (SUFOD ) Başkanı Ateş Evirgen, sualtı fotoğrafları gösterimi ile Marmara’da müsilajın başlangıcından şu ana kadar geçen zamanda müsilajın geldiği son noktayı fotoğraflar eşliğinde anlattı. Evirgen, Marmara’da bu yaz başında insanların “Denize girebilir miyiz? balık yiyebilir miyiz?” diye sormaya başladıklarını sorarken şimdi ise “Müsilaj tekrar olur mu?” diye sorduklarını belirtti.
“Marmara'nın Yeni Kabusu Müsilaj: Nedenleri, Etkileri ve Son Durum” başlığı altında Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof Dr. Mustafa Sarı ise hazırladığı sunumda müsilaj kavramını anlattı. Yaptığı dalışlardan fotoğraflarla müsilajın diplere indiğine dikkat çeken Sarı, deniz canlılarını ve özellikle deniz süngerlerini oksijensiz bırakarak öldürdüğünü ifade etti.
Sarı, müsilajı tetikleyen üç temel faktör olduğunu belirtti. Bu faktörlerin en başında sıcaklığın geldiğini ifade eden Sarı azot ve fosfor faktörlerinin de müsilajın ortaya çıkmasında etkili olduğunu kaydetti.
Marmara Denizi’ne 25 milyon insanın atığının 40 yıldır arıtılmadan boşaltıldığına vurgu yapan Sarı şunları söyledi:
“Bütün körfezlerimizde aşırı kirlilik var. Bir zamanlar boğazlara düşman girmesin diye zincirler çektik ama kendi denizimizi kendimiz öldürdük. 17 Ağustos’ta yüzeyde müsilaj kalmamıştı. Bu müsilaj denizin dibine çöktü. Dipte parçalanıyor.”
“Sarı sünger topluluğu öldü, filtreler tıkandı müsilaj 22 Haziran’da birden yüzeye çıktığında binlerce balık öldü, balıkçıların torbaları 85 metre derinlikte çamur doldu. Marmara Denizi’ne akan kirlilik kaynaklarını durdurmaktan başka çaremiz yok. Sürdürülebilir balıkçılığa geçmemiz lazım. Evsel endüstriyel arıtma tesislerinin inşası zaman alacak, denize yardım etmemiz gerekiyor, deterjan kullanımını sınırlandırmalıyız. Deniz deşarjını azaltmalıyız, iyi tarım uygulamalarına geçmiş bulunmaktayız. Akut yönetim politikasına geçmeliyiz. Erken uyarı sistemiyle farkındalığı artırmamız gerekiyor.”
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Yücel de “Marmara Denizi'nin Biyojeokimyasal Durumu ve 2021 Müsilaj Patlamasının Evrimi” sunumunu gerçekleştirdi. Yücel, Baltık Denizi’ni örnek göstererek Marmara’nın kirlilikten kurtarılması için yapılan ve yapılması gereken çalışmalar hakkında bilgi verdi:
“Marmara’nın özellikle 20 milyonu aşkın insanı barındırmasıyla besin faktörleri arttı. Marmara'da çok hızlı bir değişim gözlemleniyor. Araştırmalar özellikle oksijen sevilerinin düştüğü ve bir balığın giremeyeceği durumu ifade ediyor. Niye Marmara Denizi? Baltık Denizi örneğine bakalım. Baltık Denizi insan etkisiyle Marmara gibi oldu. Çok erken müdahale etmeye başladılar. Problemi durdurmayı ve Baltık Denizi'ni kurtarmayı bir nebze başardılar. Marmara’daki durumu incelemek ve kurtarma çalışmaları için MARMOD’u kurduk.”
“Bu konuda oksijen azlığı problemini müsilaj görünür kıldı. Oksijensizleşme ara tabakaya yaklaşmış durumda. Azot azalıyor. Fosfor stoğu Marmara’da artmaya devam ediyor. Azot ve fosfor oranı dramatik olarak değişiyor. Yöneticilere ve karar vericiler için nereden başlayacaklarını ortaya koymaya çalışıyoruz.”
“Dün, Bugün, Yarın, Marmara” başlıklı sunumuyla İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Bölümü Doç. Dr. Ahsen Yüksek, Marmara’daki biyoçeşitliliğin tarihsel süreçlerini anlattı. Marmara’nın Özel Çevre Koruma Alanı olarak ilan edilmesinin kendisini çok mutlu ettiğini belirten Yüksek şunları söyledi:
“2013 yılında bütün Türkiye denizlerinde çalıştık. Marmara çok özel bir denizimiz. Marmara Denizi gibi dünya üzerinde 13 alan var. Bunlardan ikisi Marmara'da meydana gelmiş. Marmara 2 farklı sistemi birbirine bağlıyor. Karadeniz balıkçılık, biyoçeşitlilik bakımından önemli. Akdeniz dünyadaki gıda ihtiyacını sağlıyor. Marmara'da bunlar arasında bağlantıyı sağlıyor. Marmaray'ı öldürürsek bu denge bozulur”
“Marmara'nın dip yaşantısı iyiye gitmiyor. Balıkları yok ettik, sistemi jelimsi canlılara terk ettik. Çözümü ekosisteme bağlı balıkçılık. Marmara’yı geri kazanacağımıza inanıyorum, yöneticilerin, balıkçıların, halkın bu konuda kararlı olması gerekiyor. Marmara’yı kaybedersek Karadeniz'i ve Ege’yi de kaybederiz.”
Piri Reis Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Funda Yercan, “Gemi ve Deniz Taşımacılığı Açısından Müsilajın Sosyo-Ekonomik Etkileri ve İlgili Mevzuat” başlıklı sunumunda, dünya ticaretinin yüzde 85-90’ının deniz yoluyla yapıldığını hatırlatarak yılda yaklaşık 40 bin geminin boğazlardan geçerek Marmara'ya geldiğini belirtti. Gemilerin balast suları ile ortamın kirletildiğine dikkat çeken Yercan, müsilajın gemi filtrelerine verdiği zararı ise “Marmara’dan tek sefer geçtiğinde bile gemi filtreleri doluyor” diyerek anlattı.
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi Marmara Denizi Koruma Çalışmaları” sunumuyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi İBB Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Prof. Dr. Ayşen Erdinçler, belediyenin Marmara’da yaptığı çalışmaları, müsilaj ile mücadelesi hakkında bilgi verdi.
İstanbul Üniversitesi Deniz ve İç Su Kaynakları Yönetimi Bölümü Prof Dr. Gülşen Altuğ, “Müsilajın Oluşumunda ve Bertarafında Bakterilerin Rolü” başlıklı sunumu gerçekleştirirken, “Müsilajın Su Ürünleri ve Balıkçılık Üzerine Etkileri” başlıklı sunumu ise T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü Derya Özcan gerçekleştirdi.
Marmara’nın stratejik bir deniz olduğunu belirten Özcan, 2019 yılında müsilajla ilgili balıkçılardan bildirimler aldıklarını ifade etti. Özcan, 7 ilde 266 balıkçı ile iletişime geçtiklerini ve anket çalışması yaptıklarını kaydetti:
“Balıkçılar müsilajda denize çıkamadı. Küçük balıkçılar en çok hasarı gördü. Balık yumurtaları, midyeler yumurtlayamadı. Mercanlar yaşamlarını yitirdiler. Marmara Denizi Eylem Planı’nda Bakanlığımızın 6 çalışması var. Yatırım sürecinde olan projeleri hızlandırdık. Ağ filomuzu sabit tutuyoruz. Yeni ruhsat verilmiyor. Avcılık filosu Bakanlıkça küçültülüyor.”
“Denizler ve İnsan Sağlığı: Günümüzün Halk Sağlığı Riskleri” başlıklı sunumu ile Bahçeşehir Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Dr. Melike Yavuz, müsilajın ve deniz kirliliğinin halk sağlığına etkileri hakkında bilgi verdi. Yavuz, plastik atıkların deniz kirliliğinin görünen yüzü olduğunu vurgulayarak plastikler, petrol sızıntıları, pestisitler, tarım gübreleri, hayvan yemleri ve kanalizasyonla ortama salınan besinlerin deniz kirleticilerinin başlıcaları olduğunu ifade etti.
"Denizlerdeki plastik kirliliğine insanlar deniz ürünlerini tüketerek maruz kalıyor” diyen Yavuz, deniz kirliliğinin halk sağlığına etkilerini belirlemek ve karşılaştırma yapmak için veri olmadığına dikkat çekti.
İSKİ Avrupa 2. Bölge Atıksu Arıtma Şube Müdürü Uğur Örün de “İstanbul'da Atıksu Arıtma Yönetimi” sunumuyla İstanbul’un arıtma tesisleri ve yapılan çalışmaları anlattı. “İzmit Körfezi Ölçeğinde Sürdürülebilir Çevre Yönetimi” başlıklı sunumu ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Mesut Önem Körfezde yapılan çalışmaları ile Körfezi kurtarma çalışmalarından bahsetti.
Ardından TULIP Eğitim ve Danışmanlık Kurucu ve Genel Müdürü Şafak Özsoy moderatörlüğünde “22 Maddelik EP Yeterliliği, Engeller ve Yetki-Sorumluluk Haritası” paneli gerçekleştirildi. Panele, Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetimi Koordinatörü A. Cihat Kahraman, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Kahraman, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Mesut Önem konuşmacı olarak katıldı.
Kapalı gerçekleştirilen 2. oturumun ardından 3. oturumda çalıştayın özet raporları sunuldu. Gerçekleşen 4 tartışma grubunun özet raporları şöyle:
Birinci tartışma odasında “Müsilajın kök nedenlerinin bertarafında 22 Maddelik Eylem Planı yeterli midir? Yetki ve sorumluluk haritası ne olmalı?” konu başlığı altında eylem planının eksiklikleri olup olmadığı değerlendirildi. Yapılan tartışmaların özet çıktısını oturumun moderatörü Dr. Yaşar Atacık aktardı:“Eylem Planın'da bütünleşik yaklaşım eksikliği, uygulamadaki tutarsızlıkların giderilmesi. Bir tarafta düzeltme planı yapılırken diğer taraftan kirletme kapasitesinin arttırılması, bu konularda siyasetin etkisinin azaltılması, Eylem Planı uygulaması için gereken mali kaynak ihtiyacını dikkate alan bir plan ortaya konulmalı, kirliligi önlemek için çok önemli olan tarımdaki uygulama konuları daha fazla gündeme alınmalı, ÇED sistemi daha detaylı, anlamlı olmalı, istisnaların suistimali önlenmeli, bilhassa sanayi deşarjlarının denetimi belediyelerdeki düzeyde arttırılmalı.”
Ayrıca birinci grup tartışma odasının özet çıktısını aktaran raportör Büşra Bingöl, koruma eylem planının olması gereken standartlarda olmadığından bahsedildiğini, tartışmada sorumluların daha net bir şekilde belirlenmiş olması gerektiğinin konuşulduğunu söyledi. Tartışma grubunda; Ergene Nehri'nin Marmara Denizi'ne boşaldığını ve nehrin Marmara’yı kirletmeye devam ettikçe bir yere varmanın zorlaştığının altı çizildi. Marmara Denizi’nde verilerin düzenli takip edilmesi ve bu verilerin açık veri haline getirilmesi gerektiği vurgulandı.
Balıkçıların 1998 yılından bu yana müsilajla karşılaştığı, müsilaj hakkında yapılan açıklamalardan da en çok balıkçıların etkilendiği, çok fazla endüstriyel kirlilik olduğu, bir envanter sistemi kurulması gerektiği ve bunlara göre tesis yenilemesinden bahsedildi. Çevresel sorunlara siyasi olarak bakılmaması gerektiği ve çevre sorunlarının siyaset üstü olması gerektiğine vurgu yapıldı. ÇED raporları alelade hazırlandığı ve bu konuda etkili bir denetim mekanizması olması gerektiği kaydedildi.
İkinci grup tartışma odasında “Toplum hangi etkin yöntemlerle ve nasıl bir stratejiyle bilinçlendirilmeli?” başlığı tartışıldı. Grubun moderatörü Olcay Ungun, bu konulardaki iletişim yolunun nasıl olması gerektiğini tartıştıklarını açıkladı. Tartışma grubunun raportörü Altuğ Coşkun tartışmanın özet çıktısını aktardı:
"1. hedef kitle karar vericiler; doğru bilgiyi zamanında verilmeli. 2.hedef kitle işletmeciler; suçlama ve cezalandırma yerine pozitif markalama gibi yöntemlerle yaklaşılmalı. 4. hedef kitle olarak okulların en önemli hedef kitle olduğu konuşuldu. Bunun yanında sivil kontrol mekanizmalarının oluşturulması gerektiği belirtildi."Ortak hareket edilebilecek bir platform oluşturulmasının konuşulduğunu ancak bütçe olmadan böyle bir girişimin olamayacağının ortaya çıktığını aktaran Coşkun şöyle devam etti:“Alternatif medyanın desteklenmeli, online platformlar, sosyal medyanın kullanımı arttırılmalı, kurala dayalı değil içsel bilinçlendirme yöntemi benimsenmeli, sosyal medya kampanyaları yapılmalı, yerel yönetimlerle işbirliği içinde çalışılmalı.”
Üçüncü tartışma grubunda “Müsilajın ve bertaraf yöntemlerinin olumlu-olumsuz yönleri, halk sağlığı ve ekosistem üzerindeki etkileri nelerdir?” başlığı tartışıldı. Grubun moderatörü Prof. Dr. Nüket Sivri, “Marmara bizim başka bir Marmaramız yok. Marmara kirletilmesin” mesajını verdi.
Raportör Onur Aydınoğlu tartışma grubunun özet çıktısını şöyle açıkladı:
“Müsilaj öncesinde de denize girmek bazı riskler taşıyordu, müsilaj sonrasında da aynı risklerin artmış olma ihtimali mevcuttur. Marmara Denizi’nin mavi bayraklı denizlerinde müsilaj sonrası risk oluşmuştur. Müsilajın halk sağlığıyla ilgili verileri çok önemli, Sağlık Bakanlığı sitesinde mikrobiyolojik kriterleri hakkındaki analizleri halka sunuyor."
“Ancak buna ek olarak kimyasal ve toksikolojik incelemelerin de yapılıp halka sunulması gerekir. Bakanlık verileri süreklilik arz etmiyor. Daha hızlı, daha sık ölçümleme yapılmalı ve net olarak sunulmalıdır. Midye çiftlikleri bu ölçümlemeler için ideal istasyonlar olabilir, çünkü farklı dönemlerde en az 22 parametre ile denetlenmektedir. Radyoaktivite bu parametrelere dahil edilmelidir.”
“Bertaraf yöntemleri olarak biyolojik çözümler önerilirken doğayı taklit eden yöntemlerin önceliklendirilmesi gerekiyor. Müsilajın biyoçeşitlilik üzerinde yarattığı tahribat müsilajın bertarafını çok zorlaştırıyor. Bertaraf stratejilerinde kamuoyu bilgilendirmesinin de strateji dahilinde olmalı."
Dördüncü tartışma grubunda UR Bölge Çevreyi Koruma ve Destekleme Komitesi Başkanı Melek Yıldız moderatörlüğünde “Müsilajın görünen veya görünmeyen sosyo-ekonomik etkileri ne seviyede olacaktır?” başlıklı konu tartışıldı. Oturumun özet çıktısını Raportör Özgül Özgül aktardı:“Bütün mevzuatın etkin uygulanması çok önemli, mevzuatlar olsa bile uygulanması çıkar çatışmalarına göre sürekli erteleniyor. Eylem Planının takibinin iyi yapılması ve denetlenmesi gerekiyor. STK'lar, belediyeler, Kamu bu süreçlerin bir parçası olmalı ve şeffaflık olmalı. Şeffaflık çok önemli."
“Turizm sektöründe güvenirliğin göstergesi Mavi Bayrağın verilmesi titizlikle yapılmalı, Demir tava geldi demir bitti, akıl başa geldi deniz bitti. Müsilaj 1980’lerden beri var. Son aşamada görünür olunca dikkat çekti. Marmara kurtulana kadar endüstriyel balıkçılık yasaklanmalı ve küçük balıkçılar desteklenmeli.”
“Sistem krizi var. Vahşi kapitalizm yerine döngüsel ekonomik ve ekolojik yaşam bakış açısı uygulanmalı, hayata geçirilmeli. Marmara kumsalları endüstriyel faaliyetin gölgesinde kalıyor. Bilimsel olmalıyız. Görünmeyene odaklanmalıyız. Toplum bilincini artıran konular ön plana alınmalı. İyi tarım uygulamaları yaygınlaştırılmalı, kimyasal kullanım azaltılmalı. Halkın bilinçlendirilmeli.”
“Marmara’da balıkçıların yüzde 80’i balıkçılık yapamamakta. Bilgi kirliliği yüzünden balık tüketimi azalmıştır. Marmara denizini atık havuzu olarak kullanmaktan vazgeçmeliyiz. Eylem planı bugüne kadar yapmadıklarımızın itirafıdır.”
Çalıştayın kapanış konuşmasını Gülperi Gürpınar yaptı. Gülpınar şunları söyledi:“Bu görev devam edecek, tartışma odalarında bir araya gelerek biz bu müsilajı yarattık ve bizler bu müsilajın yok olması için elimizden geleni yapacağız. Tartışma gruplarından çıkan raporları ilgili taraflara göndermenizi rica ediyorum. Bu çalıştayın ikincisini de yapacağız. Çalıştayı yaptık harekete geçmemiz lazım.”