Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, Marmara Denizi'ndeki müsilajın yayılma haritasını TBMM'de kurulan Araştırma Komisyonu'nda paylaştı. Mayıs ayında müsilajın yayıldığı alanın 12 bin 741 hektara kadar çıktığını belirten Birpınar, şu anda ise sıfıra yakın olduğunu söyledi.
Birpınar, Marmara'da yaptıkları çalışma sonrasında 11 bin metreküp dolayında müsilaj toplandığını bildirdi.
Marmara Denizi'ndeki müsilajın nedenleri ve alınacak önlemleri belirlemek amacıyla kurulan TBMM Araştırma Komisyonu'nda ilk sunumu Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar yaptı.
'Müsilaj denizin hasta olduğunu gösteriyor'
Müsilajın "denizin hasta olduğunu" gösterdiğini belirten Bırpınar, "Diyor ki: Hastayım, beni tedavi edin. Doktor belki sadece 'Burunda akıntı var mı?' diye sorar ama esas bunu nasıl kurutacağız… Bu yeni bir olay da değil, daha evvel başka ülkelerde, başka denizlerde, özellikle Akdeniz'de görüldü" dedi.
Müsilajın ilk olarak 1700'lü yıllarda Adriyatik'te görüldüğüne işaret eden Birpınar, Türkiye'de ise yoğun olarak yeni görülmeye başladığını vurguladı.
Denizlerin alarm verdiğini ve kimi araştırmalarda 2050 yılında denizlerde balıktan çok plastik olacağının öngörüldüğünü kaydeden Birpınar, sorunun çözümü için tüm kesimlere, yurttaşlara görev düştüğünü dile getirdi.
Birpınar, müsilaj oluşumunu ise şöyle anlattı:
"Özellikle deniz ortamındaki 'besin' dediğimiz şey de kirlilik yani bunların fazla olması da alg patlamalarına veya müsilaja sebep oluyor. Yani 'besin' dediğimiz nedir? İşte 'azot, fosfor' dediğimiz şeyler. Azot, özellikle insanların... Yani evsel atıklarda, insanların idrarları çok fazlaca azot yüküne sahip; eğer arıtmadan denize verirseniz, onların stresi artıyor ve onlar bunlarla besleniyor ama fazla verdiğiniz zaman da işte bir salgı yayıyorlar.
"Bazı ağaçların da dallarını kırarsınız, salgı vardır; aynı denizin içerisinde de bunlardan salgı yayılmaya başlıyor, bu salgı yukarıya çıktığı zamanda denizin üstünü kaplıyor müsilaj olarak. Bir de fosfor var. Bu da özellikle evlerde kullandığımız deterjanlarla ilgili. Çok fazlaca deterjan kullanmaya başladık ve bu deterjanlar da iyi arıtılmazsa onlar da fosfor yükü olarak denizlere gidiyor."
'İklim değişikliği, kirlilik, su miktarının azalması'
Birpınar, müsilajın üç önemli nedeninin iklim değişikliğine bağlı deniz suyunun ısınması, kirlilik ve Karadeniz'den gelen su miktarının azalması olduğunu vurguladı.
Dünyada genel iklim değişikliğine paralel olarak sıcaklığın 1,1 derece arttığını ve bunun denizlere yansımasının daha fazla olmaya başladığına işaret eden Birpınar, Akdeniz'in 2,5 derece, Marmara'nın su sıcaklığının ise 2,5-3 derece arttığını belirtti ve bu artışın sürmesi halinde daha büyük felaketler yaşanacağını vurguladı.
https://www.youtube.com/watch?v=ekblD6mfeaI&t=2s
Müsilajın bir başka önemli nedeninin Karadeniz'den gelen su miktarının azalması olduğunu vurgulayan Birpınar, hidroelektrik santrallerinin bu konudaki rolüne dikkat çekti:
"Onun için bütün o ülkelerde ve bizde de belli oranlarda hidroelektrik santralleri, HES'leri belirli optimum şekilde yapmak lazım. Eğer gelen suları azaltırsak Karadeniz'e, o zaman Marmara'ya gelen sular da azalmaya başlayacak, onlar da çok fazla barajlar HES'ler yapıyorlar, dolayısıyla oraya gelen suların azalmasıyla, buraya gelen suyun miktarı da azaldığı zaman bu sefer Marmara ne yapıyor?
"İki tarafından, böyle sakızın şeyleri gibi burulmuş bir şekilde göl gibi davranmaya başlıyor, yani hem akıntı azalıyor, gelen su miktarı azalıyor hem sıcaklık orada artıyor, bir de kirlilik yükü binince işte, bu 3 faktör müsilaj gibi istenmeyen bir durumla maalesef karşı karşıya kalmamıza sebep oluyor.
"Biz, yani suyumuz çok falan diye övünüyoruz ama öyle değil. Ama Tuna Nehri de Karadeniz'i yıllarca kirletti. Yani bugün çok medeni görünen Avrupa Birliği ülkelerinin bütün termik santrallerinin soğutma suyu, bütün fabrikalarının atık su deşarj yeri oldu ve bunlar sonuç itibariyle de Karadeniz'e geldi ve Karadeniz'in altında hayat yok biliyorsunuz."
'Biyolojik arıtma olmalı'
Deniz kirlilik kaynakları hakkında da bilgi veren Birpınar, Marmara havzasına gelen suların yüzde 53'ünün sadece ön arıtma ile yani evlerdeki atık suların sadece kum filtrelerden geçirilerek, çöktürülerek deşarj edilmesi yöntemiyle denize bırakıldığını, yüzde 42'sinin ileri arıtma, yüzde 4,6'sının da biyolojik arıtma ile denize bırakıldığını söyledi.
Birpınar, deniz kirliliğinin önlenmesi için biyolojik arıtma yapılması gerektiğini vurguladı.
Marmara'daki müsilaj sorunu üzerine yaptıkları çalışmalar hakkında da bilgi veren Birpınar, Marmara Denizi Koruma Eylem Planı Koordinasyon Kurulu'nun 15 Haziran'da ilk toplantısını yaptığını ve 14 çalışma grubu oluşturulduğunu ifade etti.
'Atık kısıtlaması getirildi'
Birpınar, Marmara Denizi'nde müsilajla mücadele çalışmalarının sürdüğünü belirterek, şu bilgileri verdi:
'Tabanda müsilaj yok'
'11 bin metreküp müsilaj topladık2
'Toksik değil'
'Müsilaj 12 bin 741 hektara kadar çıktı, şu anda sıfıra indi'
'Tarım Bakanlığı'na sorulmalı'
Komisyon üyelerinin, müsilaj sonrası Marmara Denizi'nden çıkan balıkların yenmemesi yönündeki uyarılarını anımsatmaları üzerine ise Birpınar, bu konunun Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yetkisinde olduğunu belirtti:
"Kamuoyunun aydınlatılması bence Tarım ve Orman Bakanlığı'nın ve onun balıkçılıkla ilgili genel müdürlükleri var bir sürü, su ürünleriyle ilgili genel müdürlükleri var, onların bu işleri yapıyor olması lazım ki bu eylem planlarında sorumluk da onlara verildi zaten, onlar yapacaklar."