Çeviri: Kerem Cihan Uluç
Geçtiğimiz Temmuz ayında Muhammed Mursi'nin askeri darbeyle devrilmesinden önce Müslüman Kardeşler adı altında operasyonlarını sürdüren islamcı grup, Mısır'ın en güçlü sivil toplum örgütlerinden biriydi. Darbeden beri Müslüman Kardeşler her türlü eylemini gizli şekilde planlıyor.
İslamcı grup 1950'de gerçekleşen benzer yollarla bastırılmaya çalışılmış, Orta Doğu'da Müslüman Kardeşler'le alâkalı olan birçok örgüt fesh edilmişti.
İngiliz The Guardian gazetesinin haberine göre, geçtiğimiz Temmuz ayında Muhammed Mursi'nin askeri darbeyle devrilmesinden önce Müslüman Kardeşler adı altında operasyonlarını sürdüren islamcı grup Mısır'ın en güçlü sivil toplum örgütlerinden biriydi. Darbeden beri Müslüman Kardeşler her türlü eylemini gizli şekilde planlıyor.
Mursi taraftarlarının eylemlere başladığı dönemde, 14 Ağustos'ta yapılan müdahale öncesinde Müslüman Kardeşler'in üst kademe liderleri için tutuklama emri çıkarılmıştı.
The Guardian'ın haberinde Müslüman Kardeşler'in îtibarını yitirmesinin dalgalanmaları komuşu ülkelerde de hissedilmeye başlandığı aktarıldı. Örgütün müttefîki olan ya da uzantısı olduğu söylenen birimlerin komşu ülkelerdeki faaliyetlerinin sekteye uğradığı bildirildi. Müslüman Kardeşler'in Libya yapılanması olan partinin geçen yıl yapılan kongre seçimlerinde yalnızca yüzde 10 oy almıştı. Buna karşın Kaddafi'nin kontrolündeki bölgelerde konuçlanan görevlilerin tasfiyesi için başlattıkları bir kampanyada başarılı olmuşlardı. Ancak bu sırada Mursi devrildi.
Şiddetli bir ayaklanma sonucunda Libya'nın batısında bulunan milisler askerî bir üsse saldırdı ve talan etti. Müslüman Kardeşler'in müttefiki olduğunu belirten Libya parlamentosu sözcüsü, askerî bir darbeden korktuğu için olağanüstü hâl ilân ederek 'Libya Kalkanı' isimli milis güçlerini Trablus'ta göreve çağırdı.
Bunun üzerine Müslüman Kardeşler karşıtı olan diğer partinin üyeleri parlamentodan çekilerek bu tavra karşı çıktı. Libya Kalkanı'nın ülkenin ordusuna alternatif bir güç oluşturacağını söyleyen parti üyeleri, Libya'nın doğusunda bulunan askerî birliklere saldırı düzenledi. Bu saldırılar sonucu petrol kuyularını ablukaya alan gruplar, Libya hükümetini çok büyük maddi zarara uğrattı.
The Guardian haberinde, Gazze'deki Hamas hükümetinin ise 'ideolojik ruh eşi' olarak gördüğü Mısır hükümetinin, kanlı düşüşü karşısında şok olduğunu belirtti.
Mısır'daki Kardeşlik üyelerini daha kötüsünü yaşadıklarını ifade etti. Kotbi el- Araby "Benim açımdan bu durum yalnızca listeye eklenecek en son kriz. Biz bunları daha önce de yaşadık, 1948, 1954 ve 65 yılllarında bunları gördük. Biz bunun da üstesinden gelecek kadar güçlüyüz" diye konuştu.
Tarık Osman'da geçen ay Forreign Affairs dergisinde yayımlanan yazısında bu görüşe katıldığını ve Kardeşliğin sonunda bir şekilde devam edeceğini söyleyerek, "Mısır sokaklarında ne kadar kan akarsa aksın, Müslüman Kardeşler ne yok edilebillir, ne de sürgüne zorlanabilir.Er ya da geç ordu yönetimindeki devlet eşrafı da, Müslüman Kardeşler de, ülkenin islamî hareketine dahil olmuş topluluklar da bir çeşit yönetim biçimine ulaşacaklardır" demişti.
Birçok kişi Kardeşliğin otokratik ideolojisinin, doğası gereği özeleştiriden mahrum bıraktığını düşünüyor. Bunun bir sonucu olarakta bir yenilenme ve yeniden halka hitap eden bir oluşum olamayacaklarını düşündüklerini söyledi.
The Guardian gazetesi, Kotbi el-Arabi bu düşünceye karşı olduğunu ifade etse de Müslüman Kardeşler üyelerinin bazılarının son olaylar sonrasında küçük gruplaşmalar ve ayrışmalar yaşanacağından endişe duyduğunu aktardı. Şerif Abul Magd isimli bir üye, 1990'lardaki Cezayir İç Savaşı'nda islamcıların orduyla sürekli boy ölçüşmeye çalıştığına işaret ederek şöyle konuştu:
"Benim korkum işin sonunda bir Cezayir senaryosuyla karşılaşmamak. Elbette ki 500 bin insan silahlanmayacak. Tabii herkesi kontrol altında tutamazsınız. Yalnızca 500 kişinin bile silah taşıması ve polis öldürmesi yeteri kadar kötü olur. Fakat vurmaya, öldürmeye ve hapse atmaya devam edileceklerse, başka ne beklenebilir?"